Yavaşça gözlerimi araladığımda nerede olduğumu anlamam birkaç saniyemi aldı.
Daha önce hiç gelmediğim, görmediğim, bir yerdeydim. Depo gibi bir yerdi. Her yerden rutubet kokusu geliyordu. Bir sandalyede ellerim ve kollarım bağlı şekilde duruyordum.
Neden bu halde olduğumu bilmiyordum. Hatırladığım tek şey, lavaboda ona yardım etmeye çalıştığım kızın burnuma bir şey bastırdığıydı.
"Nerdeyim ben?" derken bağırmaya çalıştım ama sesim çok kısık çıkmıştı. "Benim burada ne işim var?"
Biri elinde tuttuğu bastonunu yere vurduğunda çıkan ses kulaklarıma ilişti. "Demek prensesimiz uyanmış ha?"
Bu sesi tanımıyordum. Başımı yavaşça sesin geldiği tarafa çevirdiğimde daha önce hiç görmediğim birini gördüm. Kısa, hafif tombul, üstünde takım elbisesi olan elinde tuttuğu bastonuyla bana doğru yürüyen bu adamı tanımıyordum.
"Kimsin sen?" diye sordum kaşlarımı çatarak. "Beni buraya neden getirdin?" Sesim çok kısık çıkıyordu. Hareket edemiyordum, vücudum uyuşmuş gibiydi. "Ben neden hareket edemiyorum? Bana ne yaptın?"
"Küçük bir anestezi," derken köşedeki sandalyeyi alıp tam karşıma koydu ve sandalyeye oturdu. "Ben Kenan Özkan," diyerek kendini tanıttı. "Oktar'ın ve senin o küçük sevgilinin düşmanıyım, kısaca kendimi tanıtmak gerekirse."
"Kenan Özkan mı?" Zihnimi zorlayıp bu ismi daha önce duyup duymadığımı öğrenmeye çalıştım. Bu ismi ilk defa duyuyordum. "Eymen'in düşmanı mısın? Saçmalık. Onun düşmanı yoktur. Senin ismini ilk kez duyuyorum ve belli ki sen çok pis bir oyun oynuyorsun!"
Kenan başını iki yana sallayarak güldü. "Hiçbir şeyden haberin yok, aptal kız," diye mırıldandı. "Kulüpte çıkan çatışmayı, seni kaçırmayı, Eymen'in karşısına çıkan o güçlü rakibi ayarlayan benim."
"Ben hiçbir şey anlamıyorum," derken ellerimi hareket ettirmeye çalıştım ama olmadı. Sanki felç kalmış gibiydim, vücudumu hissetmiyordum.
Kenan "Ben şehirdeki diğer dövüş kulübünün sahibiyim," dedi. "Oktar benim rakibim. Her rakip gibi biz de bazen birbirimizin işine çomak sokmayı severiz. Bu çomak sokma işini ilk Oktar başlattı. Kulübüme biber gazı attırarak tüm misafirlerimin bahis oynayamadan kulüpten çıkmasına sebep olarak para kazanmamı engellemesi yaptığı ilk oyundu ve hiçbir zaman son olmadı."
Oktar'ı sevmemekle ne kadar haklı olduğumu bir kez daha anlamıştım.
"Oktar'ın oyununa karşılık verdiğimde aramızda 'intikam oyunları' dönmeye başladı. Birbirimize küçük oyunlar oynadık. Mesela kulüpteki o çatışmayı çıkaran adamları tutan bendim."
Baygınca ona baktım. "O zaman Oktar'ı kaçırsaydın. Ben sana ne yaptım?"
"Sen benim paralarımı kaçırdın küçük kız," dediğinde gözlerimi kıstım. "Sevgilin sana para çalmanı söyledi, sen de benim için önemli bir miktarda olan paralarımı aldın. Sence bunun bir karşılığı olmayacak mıydı?"
"Ben..." yutkundum. "Bana söylenileni yaptım. Bunlardan haberim bile yoktu!"
"Haberinin olup olmaması bir şeyi değiştirmez," dedi adam tek gözünü kısarak. "Senin yüzünden tüm bahisleri kaybettim! Eymen işlerimin içine sıçtı! Bunun bir intikamı olmalı!"
"İntikamını masum birinden mi alacaksın sen? Bu hiç adil değil!"
Korkuyordum. Vücudum hala hareketsizdi. Bana ne yaptığını, yapacağını, bile bilmediğim bir adamın elinde olmak beni ürkütüyordu!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
kavin | texting
Short StorySiyah deri koltuğa oturdum, ellerimi dizlerimin üstüne koyup ona baktım. Dövme yaptırıyordu. Omzuna Rusça bir yazı kazdırıyordu. Yazının anlamını bilmiyordum. Deli gibi merak ediyordum ne yazdırdığını. Dövmeci - yani Yüsra - dövmeyi yaparken "Sence...