Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
[Rosé'nin ölümünden sonraki aylar]
Şimdi yeniden bana bir gülümseme verecek misin? Yine gözyaşlarımı silecek misin titrek ellerinle? Yine gözlerim dolduğunda nefret dolu bakışlarımın altında ezilen, sevgi dolu gözlerinle, yine umutla isteyecek misin beni? Gülümseyecek misin yeniden o güzel ama buruk gülümsemenle? Şiirler okuyacak mısın yine bana o saatlerce konaklamak istediğim dudaklarınla?
{...}
"Buradayım."
Çocuk sitem dolu bakışlarıyla orada öylece dikiliyordu. Ayağının tekini yere hafifçe sürttüğünde dizlerini kırıp, başları düşmüş papatyaları tümsekli olan toprağın üzerindeki diğer kuru papatyaların yanına bırakmıştı. Elini nemli olan toprağa götürdüğünde bir şey söyleyeceği vakit kelimeler boğazına düğümlenmişti yine. Aradan günler, haftalar akıp gidiyordu ama Jungkook hala orada takılı kalmıştı. Bazı günler saatlerce mezarın başında dikilir, soğuktan bacaklarını hissedememeye başladığında hiçbir şey demeden çekip giderdi. Bazı günler de sinir patlamaları yaşar, toprağa karşı nefretini kusar koşarak uzaklaşırdı oradan.
Sitem dolu gözleri yerini sıcak yaşlara bırakırken, toprağın üzerindeki elini sertçe sıkıp bir hışımla ayağa kalkmış, koşarak uzaklaşmıştı oradan yine. Kaçmıştı. Topuklarını sertçe yere vururken, kollarını beline sabitleyip hızla ileri geri yaparken uzaklaşıyordu oradan. İnce ceketi, esen soğuk rüzgarda arkaya doğru savrulurken boynuna ulaşan teri soğumuş, adeta geçtiği her yeri buzlaştırmaya başlamıştı. Boş sokakta öylece koşarken yüzü daha çok kasılmış, akan sıcak gözyaşları şakaklarından saç diplerine kadar uzanıp orayı da ıslatmışlardı. Az sonra kaldırımın başındaki taşlara ayakları hızla çarptığında, sertçe yere kapaklanmıştı. Yere çarptığı nemli, soğuk yanağı acıyla kanarken, göğsü ağrımaya başlamıştı, tam sol tarafı. Kesik nefesleri bütün vücudunu sararken sanki bir el içinden çıkmaya çalışıyor gibi göğsü hızla inip kalkıyordu. Yavaşça dikleştiğinde sırtını duvara vermişti.
"Beni de al yanına!"
Boş sokakta sesi yankılanırken kendi sesini duymak canını daha çok yakmıştı çocuğun. Hissizliğin sesini, hiçliğin sesini duymak.
. . . .
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.