😶Kadın derin bir nefes aldığında karşısında masum bakışlarıyla yerdeki döşemelere bakan adamı süzüyordu. Onun aşkı, sevgisi içini kıpırdatmıştı. Kızmıştı, onun aşık olduğu kıza.
Rose'ye...Sonra kalemi ile deftere yazarmış gibi yapmayı bıraktığında o da gözlerini yere dikmişti. 'Belki bir nedeni vardır' diye düşünmüştü.
Yumruğunu ağzına hafifçe yaklaştırdığında ise boğazını temizlemiş tedirginlikle adama dönmüştü."Peki. Bu soruma cevap vermek zorunda değilsiniz ama en çok sorulan sorular arasında yer alıyor. Yani..."
Adam tebessümle kadına döndüğünde, kafasını sallamıştı.
"Sorun değil. Buraya merak edilenleri yanıtlamaya geldim."
"Peki." Yutkunmuştu. Üzülmüştüde. Adamın onca sene yaşadıklarına, kadına üzülmüştü. Ama sonra içinde yaşadığı 'İyi ki başıma gelmemiş hissi' üzüntüsünü biraz olsun dindirmişti.
İnsanoğlu ne de olsa bu. Üzülürdü. Ağlardı. Canı yanardı ama bir gün unuturdu. Kendi başına gelmeden, kendi yaşamadan ne kadar kötü bir şey olduğunu bilmeden unuturdu. Bir gün tanınan biri yeniden gündeme gelir, herşey unutlurdu. Doğanın kanunu bu. Kendin o acıyı birebir hissetmedikçe, gerçekten acı çekemezsin. Ona olan buydu. O bir saniyede yaşadığı duygu değişimi insanoğlunun merhametsizliğinin, sahteliğinin günyüzüne çıkışıydı.
"Nasıl oldu? O nasıl gitti?"
Beklenmedik bir tepki almıştı kadın. Adamın yüzünün asılacağını sanmıştı fakat gülümsemişti o.
Yüzü büyük bir gülümseme ile kaplanırken, dikkatlice bakarsanız buruk ve acı bir gülümseme olduğu anlaşılırdı. İşte bu gülümsemeyi sadece gerçekten acı çekenler görebilirdi. Gerçekten kalbinde yaşayan birinin kaybını hissedenler görebilirdi. Kadının şaşırması bu yüzdendi.●
Yıllar geçtikçe herşey daha da zorlaşmaya başlamıştı herşey.
Kız iyice halsizleşmiş, yürürken bile gittiği yolda durup nefesini düzenleyip öyle devam ediyordu yoluna.
Çocuk üniversiteye başladığından beri kızı daha az görür olmuştu. Ancak evde bir araya geliyorlardı. Kızın geride kalan ailesi ve çocuğun ailesi birlikte kalmalarına bir şey dememiş, desteklemişlerdi.Yine birgün kızın baş ağrılarının tuttuğu gün, koltukta; üzerine ince battaniyesi örtülü, anlamsız bakışlarıyla televizyona bakıyordu.
Dünya ile bağlantısını kesmiş, sahne geçişlerinde yeniden hayatta olduğunu farkedip tekrar dalıyordu uçsuz bucaksız alemlere.
Son zamanlarda sürekli hastaneyi ziyaret eder olmuştu. Hayat daha da zorlaşmıştı. Gündüzleri yaşadığı cehennemden, gece kurtulup cennetini yaşıyordu.
Aklına gelmişti dokunuşları. Yatakta sarılarak yattıklarında bacağına sakince dokunması aklına geldiğinde, tüyleri diken diken oluyordu. Ama sabah o gittiğinde, yeniden boşluğa düşüyor, krem rengi; minderleri içine çökmüş koltuğuna uzanıp, sabah programlarını izler, arada camın yanına gelen kuşların fotoğraflarını çekip geri yerine uzanıp uyumaya çalışırdı.Artık uyumak bile zorlaşıyordu. Hep en olmadık anda 'Ya hiç uyanamazsam' hissi içini yiyip bitiriyordu.
Derin bir iç çektiğinde, ilaç saatinin geldiğini farketmiş yavaşça yerinden doğrulmuştu. Koltuktan tutunarak, ayaklandığında bir anda gözleri dönmüş, başına sanki on binlerce bıçağı aynı anda geçirmişlerdi. Yavaşça koltuğun yanından tutunduğunda, toparlanmayı beklemişti. Geçmesini.
Kafasını önüne eğmiş, parmaklarıyla oynarken büyük camlardan dışarı bakmıştı. Gün batıyordu. Bir gün daha bitiyordu. Ölüme daha çok yaklaşıyordu her geçen saniye.Ayaklarını yavaşça yere sabitlediğinde ani hareket yapmamak için kendini kasıyordu. Az sonra kalbine bir ağrı girdiğinde, başı deli gibi zonklamaya başlamıştı.
Hızla komodinden tutunduğunda, bacakları titremeye başlamıştı. Sanki göğüs kafesi kalbine baskı yapıyor, beynine giden damarlar parçalanıyor gibi hissediyordu. Nefes alamıyordu. Bacakları daha fazla vücudunun yükünü taşıyamadığında komodinin ayaklarından tutunup, yavaşça sürünerek kendini yere bırakmıştı.Nefes alamıyordu hala. Ağlamak istiyordu, çenesini tutmak istemiyordu ama ağlayamıyordu, bağıramıyordu. Derin nefesler almaya çalıştığı sırada bulanık görmeye başlamıştı.
Duyamıyordu. Etrafında hiçbir ses yoktu zaten ama o duyamıyordu. Kalbinin atış sesini duyamıyordu. Az sonra sallanmaya başladığını hissetmişti. Sanki biri kollarına asılmış deliler gibi onu sallıyordu. Kız zorla kafasını sağına döndüğünde, korkak bakışlarıyla ona bakan sevgilisini görmüştü.
Gözleri çocuğun ağzına kaydığında, sesini duyamıyordu. Omuzlarından sıkıca tutmuş kollarını sarstığını hissedebiliyordu ama artık onun bile yüzünü bulanık görmeye başlamıştı.
Bağırdığını hissedebiliyordu ama hareket edemiyordu, sesi çıkmıyordu. İçinde deliler gibi bağırıyordu ama dışarıdan felç geçirmiş gibiydi.
Aniden hissi kaybolmuştu. Görüşü iyice kararmaya başladığında zar zor nefes alabiliyordu.
Gözlerini kapatmadan hemen önce havalandığını hissedebilmişti. Sanki ruhu göğe çıkmıştı..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
still with you
Fiksi Penggemarrosékook [düzenlendi, tamamlandı] Hayır, Jungkook. Hayır. Arkadaşlar birbirlerine öyle bakmazlar. 260720 - 311020/gucciterlik/ #5 rosékook #1 rosegguk #2 rosegguk #8 blackpink #1 angst