Çocuk sahilde kumlara ayaklarını sürüye sürüye dolaşırken esen rüzgar, ince ceketinin içinden geçip bütün vücudunu ele geçirmişti. Rose ile konuşmasının ardından yaklaşık bir hafta geçmişti ve kendini yürüyen bir ölü gibi hissediyordu.
Günlerdir yuvasından ilk defa dışarı çıkmıştı ve gitmek istediği ilk yer, kızla kücükken geldikleri sahil kenarı olmuştu. Ayakları öylece sürüklemişti onu, hayır diyememişti hislerine. Bitik hissediyordu. Her sabah uyandığında, tekrar uyumayı düşünüyordu. Gülüyordu ama dudağının kenarının, her kıvrılışında kalbine bir bıçak daha saplanıyordu. Ona çok kızgındı, ondan nefret ediyordu ama onu bir o kadar çok seviyordu ve onu kaybedeceği gerçeğini kabullenemiyordu.
Az sonra yüzünü denize döndüğünde, suyun üstünde seken taşa bakmıştı. Arkasına döndüğünde ise kızın tedirginlikle ona baktığını görmüştü. Gözlerine bakmıştı. Başta hayal gördüğünü zannetmiş, afallamıştı. Ona deli gibi sarılmayı, öpmeyi, koklamayı istiyordu. Her saniyesinde onunla olmak istiyordu.
"Selam küçüğüm."
Kız tedirginlikle elini kaldırdığında geri indirip yavaşça çocuğa yürümeye başlamıştı. Çocuk aniden elini önüne siper ettiğinde, kız durmuştu.
"Yapma!"
Kız dudaklarını birbirine bastırdığında, sertçe yutkunup devam etmişti.
"Sana yapma dedim!"
Çocuğun yanına geldiğinde, havada ki elini sıkıca kavrayıp yüzüne yaklaşmıştı. Çocuk kızın ıslak, kahverengi gözlerine bakarken bir anda elini sertçe çekip gerilemişti.
"Neden yapıyorsun bunu bana?!"
Kız ellerini cebine soktuğunda, dudaklarını birbirine bastırmıştı.
"Senden gitmeye çalışıyorum neden izin vermiyorsun?"
"Çünkü seni çok seviyorum."
Çocuk, kızın yüzünde yine o gülümsemeyi görmüştü. Yıllardır yüzünde gördüğü gülümsemenin ne anlama geldiğini anlayamamıştı.
"Senden nefret ediyorum!"
Kız kahkalarla gülerken, denize dönmüş, kollarını bağlayıp derin bir nefes almıştı.
Çocuk bıkkınlıkla kumların üzerine kendini bıraktığında, bacaklarını birbirine bağlayıp yüzünü ellerini arasına almıştı.
"Neden yapıyorsun?"
"Dedim ya, seni seviyorum diye."
"Seven insan böyle yapmaz."
Kız dalga geçer bir ima ile çocuğa döndüğunde birkaç adım ilerisine, kumların üzerine oturmuş eline aldığı küçük taş ile oynamaya başlamıştı.
"Sen neden yaptın?"
"Ne?"
Çocuk kaşlarını kaldırdığında, çenesini kasmış dikkatle kızın dinlemeye başlamıştı.
" 'Senden nefret ediyorum' mmm..." Gözlerini, kum tanelerinde dolaştırdığında, göğsünü yavaşça kabartıp, muzipçe sırıtmıştı. "...bu senden duymaya alışık olduğum bir şey. Ama benden bu kadar nefret ediyorken, uzak durmaya çalışıyorken neden beni öptün?"
"Bi-biz arkadaşız." Çocuk teklediğinde, kızın ona böyle bir şekilde çıkışmasını beklemiyordu.
Kız yapmacık ama kendinden emin bir şekilde gülümsediğinde taşı çocuğun önüne atmıştı.
"Hayır, Jungkook. Hayır. Arkadaşlar birbirlerine öyle dokunmazlar."
Kız ayağa kalktığında, pantolonunu silkeleyip bulduğu yassı taşı denize göndermişti.
"Ve bilgin olsun. Nefret ettiğin birine öyle bakmazsın."
Kız ellerini birbirine sürttüğünde, ceketine daha çok sokulmuş, ellerini cebine sokup ilerlemeye başlamıştı. Kız iyice nokta haline gelirken, çocuk hala kızın gidişini izliyordu. Bir anda sırtını kumlarla yapıştırdığında kollarını iki yana açıp, bulutlara bakmaya başlamıştı.
"Kimi kandırıyorsun ki? Hala seviyorsun işte."
. . . . . . .
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.