Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Yalnız olmak daha iyi değil midir?"
Adam dudaklarını birbirine bastırdığında, omuzlarını germişti.
"Bu hayat yalnız yaşanmaz ki."
Kadın güldüğünde kafasını sallamıştı kendinden emin bir şekilde.
"Ben bir çok hayranınıza katılıp bu soruyu olumlu yanıtlayacağım."
Adam alayla gülümsediğinde, geriye yaslanmış parmakları ile oynamaya başlamıştı.
"Yaşanır. Birini düşünmek zorunda kalamazsın mesela. Sabah kalktığında omzunda bir yükle uyanmazsın. Özgür olursun."
Kadın tebessümle kafasını sallamıştı.
"Katılıyorum."
Gözlerini defterine döndüğünde, adamın kalın sesidikkatini dağıtmıştı.
"Ama uzaklaşırsın yolundan. Hayat bir yol. Onca fırtınaya, yağmura karşı direnip düştüğünde, kalkıp yeniden aynı hızla devam edersin, yalnız. Ki zaten, sevgiliyi, yol arkadaşını omzuna bir yük olarak görüyorsan hiç devam etme o yolda."
Kadın bozulduğunda, boğazını temizleyip devam etmişti.
"Ne yani demek istediğiniz çiftler birbirlerini yük olarak mı görüyor?"
Kadın tek kaşını kaldırdığında, adamın dudağının kenarı kıvrılmıştı.
"Herkes bir yoldur, siz de bir araç. Birini bagajınıza koyuyorsanız o sizin yükünüz olur. Ama o kişi yanınızda oturuyorsa, yan yanaysanız o yolda birlikte ilerliyorsunuz demektir. Yollarınız kesişmiştir, birbirine katlanmıştır."
Adam kollarını açtığında, dizlerine vurmuştu.
"Ama arabanızda tek başınıza müziğinizi dinleyip, istediğiniz yerde inebilirsiniz. Hayat sizin, kararlar sizin, araba sizin, yol sizin. Arabanızdan nerede ineceğiniz aslında sizin elinizde. Ama birini arabanıza aldığınızda, onun da kararları sizi etkileyebilir."
Kadın sertçe yutkunduğunda, suyundan bir yudum alıp gergin bir şekilde gülümsemişti.
●
"Senden bir şey istesem yapar mısın?"
Kız, çocuğun ensesinde ki ellerini gerginleştirdiğinde, sırtını geri çekip denize bakmış, düşünmeye başlamıştı.
"Mm...tabiki. Sizin için ne yapabilirim?"
Kız gülümsediğinde, çocuk buruk bir gülümseme atmıştı.
"Kal benimle."
Kız gülümsemeye devam ederken, yakınlaşmış fısıltı ile konuşmaya devam etmişti.
"Seninleyim zaten."
"Rose."
Gülümsemesi yerini ciddi hir ifadeye bırakırken kız kafasını yere dönmüştü.
"Yapamam."
Çocuk bir anda ellerini kızın belinden çektiğinde yavaşca uzaklaşmıştı kızdan. Sesini yükselttiğinde, kumlara sertçe bırakmıştı kendini.
"Biz aynı yolda ilerliyoruz Rose. Senin yaptıkların benim yaşamımı da etkiliyor anlamıyor musun?"
Dirseklerini dizlerine dayadığında, ellerinin içi ile gözlerini kapatmıştı.
"Tanrım! Bu kadar zor olmak zorunda mısın?"
Kız yüzünde ki o gülümsemeyle eğildiğinde, çocuğun ensesine minik bir öpücük bırakmış, yanına oturmuştu.
"Biz aynı yoldayız. Ama..."
Çocuğun çenesinden tuttuğunda, yavaşça kendine çevirip bakmıştı dolu gözlerine.
"Ama ben senin arabandan indim Jungkook. Sen indirdin beni, koştum yetişemedim sana."
Dalgalarını yavaşça kıyıya vuran denize döndüğünde, ufka bakmıştı.
"Soluklanmak için durdum ve önüme bir araba çıktı. İki seçeneğim vardı. Koş ya da arabaya bin."
Buruk bir gülümseme atmıştı.
"Yoruldum. Koşmaktan, yetişemeyeceğimi bile bile koşmaktan yoruldum Jungkook. Bindim o arabaya. Hızlandım."
Çocuğa tekrar döndüğünde, gözlerinden dökülen yaşlarla onu izlediğini görmüştü.
"Hızladım ve sana yetiştim. Evet biz aynı yoldayız. Ama ben farklı bir arabadayım küçüğüm. Evet çok haklısın, vazgeçebilirim."
Sertçe yutkunduğunda, ceketinin taşları ile oynamaya başlamıştı.
"Ben yavaşlamak istemiyorum. Yeterince soluklandım ben Jungkook. Ben artık yaşamak istiyorum."