Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Yeter! Bırak artık peşimi!"
Çocuk kızın kolunu sertçe sıktığında bırakmış, sinir ve acı ile kızın gözlerine bakıp arkasını dönmüştü.
İlerleyemiyordu. Ayağının dibinde ki su birikintisine yağmur damlaları sertçe düşerken siyah deri botunu ıslatıyordu. Ama o ilerleyemiyordu. Adımını bile atamıyordu. Sanki yere çivilenmişti. Önüne düşen yağmur damlalarından bulanıklaşan görüşünden zar zor görebildiği kızın karşısına geçtiğini görmüştü. Kız oğlanın elinden tutacağı vakit çocuk zorla kızın elini ittirmişti.
"Gitmen için ne yapmam gerekiyor?"
Durgunlaşmıştı. Bağırmıyordu, kızmıyordu.
"İzin ver."
Kız tebessümle çocuğa yaklaştığında çocuk yüzünü diğer yöne dönmüştü.
"İstemiyorum Rose. Hiçbir şeyini istemiyorum. Yüzünü görmek istemiyorum. Neden bu kadar bencilsin?"
Bir anda sıcaklık bütün vücudunu ele geçirdiğinde vücudunun kontrolünü geri almış, eski sinirli haline dönmüştü.
"Çık artık hayatımdan!"
Sağa doğru bir adım atacağı vakit kız sert ve hızlı bir hamle ile çocuğun koluna yapışıp onu durdurmuştu.
"Gitmek istemiyorum."
Çocuk alaycı bir kahkaha attığında, kaşlarını kaldırmış kolunu sertçe çekmişti. Az sonra kıza doğru döndüğünde, elleriyle sertçe omzundan ittirmişti.
"Kimsin ki sen?!"
"İzin ver bana." Bir darbe daha.
"Sen benim neyimsin ki?!" Ve bir tane daha.
"Ha?!" Son darbesini attığında yolun diğer tarafına gelmişlerdi. Kızın sırtı sertçe duvara yapışırken, çocuk kolunu kızın kafasının yanına dayamış yüzüne eğilmişti.
"Dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneden salağın birisin!"
Çocuk duvarda ki elini bir anda kaldırıp sertçe duvara vurduğunda kız gözlerini sımsıkı kapatmış, yerinde sıçramıştı. Ürkekçe gözlerini geri açtığında, burunları neredeyse birbirine değiyordu.
Ele geçirmişti yeniden. Karnından kalbine doğru içini huylandıran acı bir sızı yükselmişti. Sanki etraflarında ki herşey yavaşlamış, yağmur damlaları yere daha yavaş düşmeye başlamıştı. Çocuğun sinirden kısılan gözlerine döndüğünde, içinde acı çeken çocuğu görebiliyordu. Az sonra çocuk yavaşça, kulağına eğildiğinde, kız sertçe yutkunmuştu.
"Senden iğreniyorum!"
Alayla sırıtarak kızın gözlerine döndüğünde, yanaklarına yapışan ıslak saçları soğuktan donmuş parmaklarıyla geri çektiğinde dudağının kenarı daha çok kıvrılmıştı.
Bir anda uzaklaştığında, ellerini cebine sokup ilerlemeye başlamıştı. Kız sertçe yutkunurken, kalbi deli gibi atmaya başlamıştı. Daha fazla dayanamadığında dizlerini serbest bırakmıştı. Dizlerinin üstüne düşerken, onunla birlikte yere düşen şemsiyesi gözüne ilişmişti.
"Hayır Rose! Yapma!"
Gözlerini sildiğinde, sertçe dudağını ısırmış, yumruklarını sıktığında yavaşça doğrulmuştu. Çantasını yerden alırken, şiddetini arttıran yağmurda hızla ilerlemeye başlamıştı. Şemsiyeyi daha da sıkarken, bacağı tekliyordu. Karanlık sokakta lambaların zar zor aydınlattığı sokakta, küçük bir nokta dahi gibi olsa çocuğu görebilmişti. Hızla ona doğru koşarken o, daha çok uzaklaşmaya başlamıştı ondan. Gücü kalmadığında, kalan son umut dalına tutunmuştu yeniden.
"Dur!"
Çocuk aniden yavaşladığında, kız derin bir nefes alıp gidebildiği kadar hızlı gitmeye çalışmıştı. Çocuk şaşkın gözleri ile sırılsıklam olmuş kıza bakarken, titrek elleriyle uzattığı kırmızı şemsiyeye gözü kaymıştı.
"Ben, ben vazgeçmeyeceğim Jungkook!"
Sesi yükselmeye başladığında, yağmurun sesine karşı geliyordu.
"Sen beni sevmesende bunun bir önemi yok! Ben vazgeçmeyeceğim!"
Çocuğun anlamsız ve şaşkın bakışları kızın heyecanlı gözlerinde dolanıyordu.