37

753 73 5
                                    

(Şuraya haşmetli Jin'i bırakıyorum.)

G

ünler ne kadar çabuk akıp geçiyor değil mi?
Daha bir gün önce kahkahalarla mutluluktan gülerken, haftanın diğer günlerini ruhsuz, adeta bomboş bir şekilde geçiriyoruz.
Haftalar geçiyor, aylar. Bir bakmışsınız geride güldüğünüz, ağladığınız bütün anılarınız bitiyor. Önünüze yeni bir sayfa, yeni bir yıl açılıyor.
İnsanlar geçip gidiyor. Bir silüet gibi önünüzden bütün hızlarıyla gelip, bir anda gidiyorlar.
Hayatlar bitiyor, yenileri başlıyor.

Ne kadar garip değil mi? Hayatınızdan çıkan birini bırakmak, unutmak.
Bir gün yine onunla geçtiğiniz yolda tek başınıza adımlarken, o güne geri dönüyorsunuz, o ana. Bir anda anılar sarıyor tüm bedeninizi. Gülümsemesi geliyor gözünüzün önüne; güldüğünde kıvrılan dudaklarını, kısılan gözlerini, gözlerinin kırışan yanlarını hatırlıyorsunuz. Sonra sesi geliyor. Gülerken, ellerini birbirine çarpıp, vücudunun sallaması. O her vücudunu oynattığında gelen hafif parfüm ve huzur kokusunu anımsıyorsunuz.

Ne kadar garip, bir insanla paylaştığın anıları ısrarla unutmaya çalışmak, kabul etmemek. Halbuki ne kadar mutluydun. O sana baktığında deli gibi çarpan kalbin, yanından geçtiğinde midende oluşan minik kelebekler beklenmedik bir günde son bulup yerini; acı sızılara, kalp sıkışıklığına, gözyaşlarına bırakıyor.

Ne kadar umutluydun. Hep düşünen sen değil miydin? Onsuz yapmam diyen?
Ne oldu şimdi? Seni bıraktı, sana haketmediğin kötü sözler söyledi diye ondan nefret eder mi oldun? Bir anda bitti mi bütün duyguların? Seni bırakmayı seçti diye neden kızdın ona? Peki neden kalbini bağladın öylesine nefret ettiğin, yüzünü dahi görmek istemediğin birine?
Neden yaptın bunu kendine?

Çocuk kolunu sandalyenin kenarına dayamış elinde ki büyük, kabarık deftere yazılarını işlerken kızın çıkarttığı minik iniltiler bütün düşüncelerini beyninin bir tarafına itmesine sebep olmuştu.

"Günaydın güzelim."

Kız şişmiş, kızarık yüzüne gülümsemesini yerleştirirken, doğrulmya çalıştığında çocuk; kalemi defteri bir kenarı bırakıp hızla yanına gidip, kollarından tutarak kalkmasına yardım etmişti.
Kız ani hareketlenmesinin ardından, başının zonkladığını çocuğa belli etmemeye çalışmıştı.
Çocuk kızın yanına iliştiğinde, sırtından sıvazlamış, sıkıca sarılmıştı.

"Uyumadın mı sevgilim?"

"Erken kalktım."

Yalan söylüyordu. Gözüne uyku girmemiş, bütün gece kızın başında oturup onun yavaşça nefes alışverişlerini izlemişti.
Kız dudaklarını birbirine bastırdığında gülümsemiş, çocuğun yanaklarından sıkıp minik öpücükler bırakmıştı.

"Gözlerin öyle demiyor ama."

"Doğrudur. Gözlerim güzelliği kadar gerçekleride söyler."

Çocuk hafifçe tebessüm ettiğinde, elini kızın beline atmıştı.

"Hmm.. mesela bana deliler gibi aşık olduğunu söylediği gibi mi?"

Kız kıkırdamaya başladığında kollarını çocuğun boynuna dolamış, dudaklarını hafif büzmüştü. Çocuk derin bir iç çekerken, gördüğü görüntü için binlerce kez şükretmişti.

"Aaa.. bozuldular mı acaba?"

"Ya!!"

Kız gözlerini hafifçe kıstığında ise çocuk yavaş hareketlerle kızı kendine çekip sıkıca sarılmış, yüzünü kızın boynuna gömmüştü.

"Sen hayatımda gördüğüm en güzel manzarasın."

Kızın yüzü kocaman bir gülümsemeyle kaplanırken kollarını, sıkıca çocuğun sırtına dolamıştı.

"Sense gökyüzüm..."

.
.
.
.
.
.
.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.
.
.

(Oy vermeyi unutmayalım 🤎🤎)

still with youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin