7

2K 183 30
                                    


🐘


"Çoğu şarkınızda geçen 'küçüğüm' tam olarak kim?"

Adam gülümsediğinde, elini yumruk yapıp ağzına götürmüş boğazını temizlemişti.

"Çocukluğum."


Çocuk endişe ile danışmandan kızın kaldığı odayı öğrenmeye çalışıyordu.
Elleri titriyordu. Bacakları tutmuyor, zor ayakta duruyordu çocuk. Onu kaybedeceği düşüncesi bütün vücudunun alev almasına neden oluyordu. Gözleri heyecanla, kadının yüzünde dolanırken ağzından çıkacak o kelimeleri dikkatle bekliyordu.

"Nesi oluyorsunuz?"

Durduğu yerde öylece kaldı çocuk.
Neyi oluyordu?
Acımasız bir arkadaş?
Sevgisini hak etmeyen bir arkadaş?
Hiç birşeyi değildi. Hiç birşey.
Çocuğun gözleri ellerini düşmemek için sabitledigi masaya kaymış, düşünmeye başlamıştı. Alnından akan terler boynuna ulaştığında huylanmıştı.

"Beyfendi?"

"A-arkadaşıyım."

"Üzgünüm, sadece yakın akrabalarını alabiliyoruz."

"Lütfen çok önemli onu görmem lazım!"

"Oraya gitseniz bile yoğun bakımda olduğu için göremezsiniz. Üzgünüm."

Çocuğun endişeli gözleri, hastanenin içinde dolanırken, kafasını sallayıp çıkışa doğru adımlamıştı.
Nefesi daralıyordu. Kalbini tutarak, boş banka oturduğunda, dışarıdan gelen gürültüyü duyamıyordu. Sağır olmuştu, her şey ağır çekimde ilerliyordu sanki ama o hiç birşey duyamıyordu.

Orada öylece beklemekten başka hiç birşey yapamıyordu.

Az sonra önünden geçen yaşlı çifte gözü çarpmıştı. Yaşlı adın ıslak, kızarmış gözlerini Jungkook'a çevirdiğinde gözlerinin içlerine bakmıştı Jungkook. Sanki kalplerinde ki acıyı görebiliyordu.
Az sonra yaşlı çift içeri girdiklerinde, onun ismini bağıra bağıra söylemişlerdi.

"Park Chaeyoung! O...o nerede?!"

Çocuk yavaşça hastaneye adımladığında, etrafın kalabalık olduğunu görmüş yaşlı çiftin arkasından ilerlemeye başlamıştı.

Kalbi ilk defa bu kadar hızlı çarpıyordu. Daha bir hafta öncesine kadar her sabah yüzünü görmekten bıktığı kızın, şimdi o gözlerini  görecek olması kalbini deli ediyordu.
Çocuk titrek, terlemiş ellerini birbirine dolarken pantoluna sürtmüştü. 
Odaya ulaştığında, cam kapıdan kızı görmüştü.
Her yeri yara ve çizik içinde, ağzında ki hortum ile hayata tutunmaya çalışıyordu.
Çocuk kızın ellerine baktı. Mosmordu, her yeri morarıktı. Çok canı yanmış olmalı diye düşündü çocuk, endişeli gözleri ile. Yaşlı kadın cama yapıştığında, daha sesli ağlamaya başlamıştı. Elinde ki buruşmuş, peçetesini tekrar burnuna sürterken, arkasından yaşlı adam onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

"O benim minik bebeğim."

Yaşlı çiftin yaşlar gözlerinden birlikte düşerken sandalyeye oturmuş birbirlerine sarılarak ağlamaya devam etmişlerdi.
Az sonra doktorlar hızla odaya koşmaya başladığında, çocuk ayakta zor duruyordu. Zorla duvardan tutunarak yürüdüğünde, doktorlardan birinin kalbine baskı yaptığını görmüştü.
Gidiyordu. Onu terk ediyordu. Gözlerinin önünden, çocukluğu geçiyordu sanki.

"Beni bırakma."

Çocuk gözlerini kapatmış, çaresizce yumruklarını sıkmıştı.
Kızın yeniden hayata tutunduğunu görmüştü. Gözlerinden akan yaşları silerken ağzı bir karış açık, gülerek cama yapıştığında, hayatında ilk defa mutluluktan ağladığını farketmişti.

.
.
.
.
.
.
.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.
.
.

(Oy vermeyi unutmayın..💛)

still with youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin