6

2K 186 80
                                    


🐳

Okula girerken, çocuk yıllar sonra ilk defa yalnız kaldığını fark etmişti. Okulun önünde onu anlamsız gülüşü ile yüzünü kaplayan salak görünümlü kız artık yoktu. Çocuk derin bir nefes verdiğinde, rahatladığını hissetmişti.

"Sonunda kurtuldum."

Çantasının askılarını daha da sıkı tutup, heyecanla okula adımlamıştı. Yıllar sonra ilk defa bu kadar mutluydu. Sanki bayram gününden önce, bayramlıklarını odanın en görünür yerine asan ve gece kıyafetlerine bakmaktan uyuyamayan çocuğun mutluğu ve heyecanı vardı içinde.

"Özgürüm."

~~

Yaklaşık bir hafta geçmişti. Koskoca bir hafta ve onu bir hafta boyunca çevresinde, hatta okulda bile görememişti.
Onun için endişeleniyor muydu?
Az sonra kafasını salladığında, anlamsız düşüncelerini bir yana fırlatıp, koridorda ilerlemeye devam etmişti.
Az sonra sınıfa vardığında, bütün öğrencilerin bir çocuğun başında toplandığını görmüştü. Yavaşça yanlarına yanaştığında, küçük telefon ekranından bir araba kazası haberi okuduklarını görünce gözlerini devirip yerine oturmuştu.
Öğrenciler, zilin çalması ile yavaşça yerlerine ilerlerken yanındakilerin konuşmaları istemsizce dikkatini çekmişti.

"Yazık. Üzüldüm kıza."

"Aynen iyi kızdı."

Jungkook, iyice meraklandığında dayanamayıp çocukların konuşmasına dahil olmuştu.

"Ne oldu?"

"Haberin yok mu?"

Jungkook kafasını salladığında, çocuklar üzgün şekilde Jungkook'a bakmaya devam etmişlerdi.

"Rose.."

İsmi geçtiğinde, gözleri şaşkınlıktan aralanmıştı çocuğun adeta tüyleri ürpermişti.

"Kaza yapan arabanın içindeymiş. Annesi ve babasını kaybetmiş. Şu an hastanede yoğun bakımdaymış."

Jungkook olduğu yerde öylece kalırken, konuşamamıştı.

"Hey, iyi misin?"

Hiçbir şey söyleyememişti.
Hiçbir şey.
Önüne döndüğünde, sıranın üzerinde ki yazılara anlamsızca bakmaya başlamıştı.
Okuyamıyordu.
Sanki her şeyi unutmuş gibi, her şey sessizleşmiş sadece çocuğun söyledikleri aklında yankılanıyordu.

'Yoğun bakımdaymış.'

Jungkook aklından ya onu kaybedersem diye geçirmişti.
Ya kaybedersem.
Ona, hiç haketmediği şeyler söylemişti.
Onu kırmıştı, üzmüştü, paramparça etmisti.

Ne için? Ona duygularını cesurca, insanların onu yargılayacaklarını bile bile ona duygularını açmıştı kız. Sırf bu yüzden ona acı çektirmişti ve şimdi gidiyordu. Öylece hayatından çıkıyordu, hiçbir şey olmamış gibi. Terk ediyordu onu.
Çocuğun gözünden ilk yaş düşerken, kalbine sanki bir bıçak saplanmış gibi nefes alamamıştı.
Kızın onu bırakacağı korkusu sarmıştı bütün vücudunu. Onu üzmüştü ama o yinede pes etmemiş, vazgeçmemişti. Gülümsemişti.
Onun önemesemeyerek, üstüne sertçe basarak geçtiği kalp kırıntılarını düşündü çocuk.
Ona attığı her darbeyi, yere düşüşünü ve o gece kapısına geldiğinde, yüzünde ki hayalkırıklığı gözünün önüne geldi.
Küçükken olduğu gibi ağlıyordu kız. Yanakları, burnu, gözleri kızararak. Değişen tek şey gözlerinin içinde ki üzüldüğü şeydi.
Kalbini kıran şey değişmişti.
Önceden onun oyuncanlarını kırdı diye ağlardı kız, öfkeyle.
Şimdi kalbi kırıldı diye ağlıyordu, yüzünde ki buruk gülümsemesi ile.

.
.
.
.
.
.
.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.
.
.

(Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın..💙💙)

still with youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin