Günümüz / Haris ve Pelin'in düğünü
Hacer GazelSiyah saten bir elbise giymiştim. Belinde hafif dekoltesi, askılarında da simleri vardı. Göğüs kısmı dalga dalga katlanırken topuklu siyah ayakkabım ve siyah simli çantamla hazırdım. Gece için bir de ceket aldığımda düğün salonuna geldim. Böyle bir durumda neden? Ama işte o yüzden. Sebebini bilmediğim bir şekilde onu görmek istediğim için gelmişti. Biliyordum aslında. O başkası ile evlenirken ben onu özlemiştim. Onu görebileceğim tek yerin düğünü olması elbette kahrediciydi ama çaresiz veyahut gurursuzdum. Belki de herkes benim düğüne katılıp katılmayacağımı merakla bekleyecekti. Eğer katılmazsam daha kötü olacaktı. En özünde kimin ne düşündüğünden ziyade benim kalbim önemliydi. Haris'i görmek istiyordum.
Aracımı park edip düğün salonunun girişine geldiğimde bir kalabalık gördüm. Hiçbir yabancı olmayan bu kalabalık bana baktığında beklendiğimi anladım.
Meriç elindeki bitmek üzere olan sigarayı parmaklarında çevirirken, Gamze de beraber konuştuğu Şirin'den ayrılıp bana doğru döndü. Süleyman abi ve Üzeyir de vardı. Şirin üstünde yine koyu renk bir takım elbise giymişti. Elleri kumaş pantolonun ceplerindeyken bana bakıyordu.
"Beni mi bekliyordunuz?" Gülümseyerek sorduğumda cevap alamadım ama hepsi daha dikkatli baktı yüzüme. Biraz endişe biraz da hüzün vardı.
"Bakmayın öyle ya hu. İyiyim ben. Düğüne geldik, cenazeye değil. Canlanın biraz."
Hepsinde samimiyetten uzak gülücükler oluştuğunda "Emre ve Onur da geliyorlardı da durdurdum," dedi Meriç.
"Ne? Onur'la Emre mi? Hastaneden çıkmışlar mı?"
"Sorma sorma. Az daha antik Mısır sokaklarına dönecekti ortalık. O mumya halleri ile hastaneden çıkmışlar. Doktor beni aradı. Yoklar diye. Meğer sargıları da çıkacakmış ama çıkmadan hastaneden ayrılmışlar. Neymiş illa seni yalnız bırakmayacaklarmış. Yanında olacaklarmış."
Soğuktan akan burnumu çekerek gülümsedim.
"Onlar öyle yapınca biz geldik," dedi Şirin. "Sonuçta ekibiniz biziz."
"Arkadaşlar. Hiç gerek yoktu. Hepinizin işi vardır eminim. Zaten ben de çok durmayacağım. Altınımı takıp çıkardım niye böyle zahmet ettiniz?"
"Ay ne bileyim. Beni de Meriç zorladı. Heyzır illa yalnız gitmesin diye geldik."
"Aramızda kalacaktı Gamze," dedi Meriç dişlerinin arasında. Hepsine tek tek bakıp gülümsedim. Diyecek bir şeyim yoktu. Doğrusu artık ne hissedeceğimi de bilmiyordum. Ruhsuz bir beden, et parçasına dönen bir vücut, beyinden ayrılan organlar gibiydim. Tıpkı bir kukla gibi hareket ederken önden girdim. Peşimden gelenler dostlarımdı ama kendimi yapayalnız hissediyordum. Masalar krem saten örtülerle dizayn edilmişti. Sandalyelerin arkası fiyonkluydu ve masaların üstünde genişçe çiçekler vardı. Her bir davetliye pasta ve çerez ikramı sunulmuştu. Sahnede arka plan H ve P harfleri ile düzenlenmişken Haris ve Pelin'in çeşitli fotoğraflarının olduğu albüm duvara yansıtılmıştı. Her şey o kadar klasikti ki sıradan bir düğün gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROFESYONEL
RomanceO bir hırsız. Dahası dolandırıcı ve yalancı. O bir profesyonel. Üstelik gerçek bir dâhi. Ve şimdi polisin ona ihtiyacı var.