Direksiyona sıkı sıkı tutan elleri bembeyaz kesilmişti, gözlerini bir an olsun yoldan ayırmıyordu ama beyninde çeşitli fırtınalar dolanıyordu. Gözlerinin önünde restoranda olan olaylar geliyor ve gerçekleşen olaylara karşı bir mantık arıyordu. Kafasını iki yana sallıyor, bir şeyler bulma umuduyla beyninin içini daha fazla kurcalıyordu. Bilinçsiz bir şekilde arabanın gaz pedalını daha fazla yükleniyordu, arabanın hızı yükselirken çevresindeki ağaçlar ışık hızıyla yanından geçiyordu.
Arabada endişeli bir ses duydu.
"Biraz fazla hızlı gitmiyor musun Göktuğ?"
İngiliz aksanı oldukça belli olan bir İngilizce konuşmuştu Anna. Göktuğ'un kafa karışıklığıyla yola baktığını fark etmiş ve ona sesini duyurmak için İngilizce konuşmuştu. Türkçe'de konuşabilirdi ama Göktuğ'un söylediği lafları anlamamasından korkmuştu.
Göktuğ hızlı gittiğini fark etmişti, gaz pedalından ayağını çekmişti ve arabanın yavaşladığını hissediyordu.
"Bir sıkıntı mı var sende?"
Göktuğ göz ucuyla Anna'ya baktı, tekrar gözlerini yola dikti.
"Yok bir şey Anna."
Anna kaşlarını çatmış bir ifadeyle ona bakıyordu. Göktuğ'un içini kemiren şeyi öğrenmek için yanıp tutuşuyordu.
"Bir sıkıntı olduğunu biliyorum Göktuğ. Söyle! Ne oldu?"
Göktuğ ses çıkarmadı, sürücü koltuğuna belini yasladı ve derin bir iç geçirdi.
"Alvina neden bir anda yok oldu?"
Anna öfkeyle dudaklarını ısırdı, ona tokat attığı eli hala sızlıyordu.
"Bilmem. Herhalde Erdem'le aralarından bir şey geçti ondan kaçtı."
"Sanmıyorum. Erdem Alvina'nın kaçtığını anlayınca bayağı bir üzüldü, hem Alvina lavaboya gitmeden önce araları iyiydi. Kesin bir şey oldu orada. Bir insan durduk yere niye aniden ortadan kaybolsun?"
Anna yüzünün yandığını hissetti, karnında anlam veremediği bir bulantı vardı, şayet dışarıda bir yerde olsaydı kesinlikle midesindeki tüm şeyleri çıkarırdı. Kafasını çevirdi, Göktuğ'un suratını görmesini istemiyordu.
"Sen bu konu hakkında bir şey biliyor musun?"
Anna telaşlı bir ifadeyle yerinden doğruldu.
"Ne! Benimle ne alakası var?"
Göktuğ arabanın frenine basarak durmak zorunda kaldı, çünkü kırmızı ışık yanmıştı. Kafasını çevirip Anna'ya baktı, suratındaki kızıllığı fark etmişti.
"Çünkü en son sen onu gördün, o gittikten bir dakika sonra sen gittin ve nedense sen geldin ama o gelmedi."
Anna şu an Göktuğ'un önünde pot kırmaması gerektiğinin bilincindeydi, eğer Alvina'ya tokat attığını öğrenirse aralarına asla kapanmayacak uçurumlar açardı. Anna duruşunu düzeltti ve alınmış bir ifadeyle Göktuğ'a baktı.
"Sırf senden ayrıldım diye, artık bana güvenmiyor musun Göktuğ? Orada Alvina'ya ne yapabilirim ki? Ben oraya gittiğimde makyajını tazeliyordu ve geleceğini söyledi. Sonra bir anda yok oldu. Ben ne yapayım?"
Göktuğ kuşkulu bir ifadeyle ona baktı ama Anna'nın suratındaki ifadeyi görünce ona haksızlık yaptığını düşündü ve ses çıkarmayıp arabanın gazına yüklendi. Araba hızla olduğu yerden kalktı.
"Sen Alvina'dan hoşlanıyor musun? Niye onu bu kadar önemsiyorsun?"
Anna uzun süredir içinde barınıp duran o lanet soruyu sormuştu. Her ne kadar cevabı duymak istemese de...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Serçe (+18)
Teen FictionDudakları yavaşça boynumdan aşağı doğru inmeye başladı. Aldığım zevk anlatılamazdı. Gözlerimi kıstım ve başımı geriye doğru atarak duvara yasladım. O ise göğüslerimin üstünü öpmekle meşguldü. İlk başta öpüyor daha sonra ufak ısırıklarını hırsla göğ...