Tuğçe ile beraber taksiden inerek önümüzdeki saray yavrusuna bir kez daha hayranlıkla baktık. İkimizde de önceki etki tabi ki de yoktu ama insan etkilenmeden edemiyordu. Güvenlik görevlisinden geçtikten sonra Tuğçe ile beraber bahçede yürümeye başladık.
Üzerimizdeki uzun ceketlerimiz kısa elbiselerimizi kapatıyordu ve bu sayede soğuktan etkilenmiyorduk. Canberk'in doğum günü partisi için Tuğçe ile beraber hazırlanmıştık. Tuğçe bana gelmişti ve uzun bir karmaşadan sonra sonunda hazırlanabilmiştik. Hatta doğum günü partisine geç bile kaldığımızı söyleyebilirdik. Canberk'den ufak bir azar işiteceğimizi biliyordum.
Tuğçe bana doğru biraz sokularak konuştu. "Umarım fazla geç kalmamışızdır. Canberk'in yakın arkadaşları olarak önceden gelmeliydik."
Kaşlarımı çattım ve hafif sinirli bir sesle konuştum. "Siyah elbisemi yoksa kırmızı elbisemi diye evin içinde dolaşan ben değildim. Bunun için ınstagramdan anket bile açmışsın."
Tuğçe'nin yanakları hafifçe kızardı. Buna rağmen kendini savunmaktan geri durmadı. "Ne yapayım Alvina? Sana kaç kere sormama rağmen ikisi de güzel deyip durdun. Bu beni daha çok çıkmaza soktu."
Omuz silkerek cevap verdim. "Ama ikisi de güzeldi."
Tuğçe hafif bir şekilde omzuma vurdu. Bende buna karşıt ufak bir kahkaha attım ama bunu dozunda bırakmayı bilmiştim.
Tuğçe önden yürüyerek zile dokundu ve parmağını geri çekerek heyecanla etrafına bakınmaya başladı. Onu bu kadar heyecanlandıran neydi bilmiyordum. Onun yanında durmam ile kapı açıldı ve evin yardımcısı güler bir yüzle bizi karşıladı.
"Hoş geldiniz."
Tuğçe ile beraber aynı anda "Hoş bulduk." dedik. Evin yardımcısı kenara çekilerek bizi içeri davet etti. Önce Tuğçe ardından da ben eve giriş yaptık. Evin içinde hafif bir slow müzik çalıyordu ve bu tını nedense insanı yatıştırıyordu.
Ceketlerimizi askıya astıktan sonra içeri doğru yürümeye başladık. Tuğçe merakla etrafı inceliyordu. Bende biraz huzursuz olarak onu takip ediyordum. Kısa bir sürenin ardından salona giriş yaptık. Salon beklediğimin aksine fazla kalabalıktı. İnsanlar kendi aralarında küme olmuş gülerek konuşuyorlardı. Tuğçe gülerek koluma girdi.
"Beklediğimden daha hareketli."
Gülümsedim. "Haklısın. Canberk'in bu kadar insanı çağıracağını bilmiyordum."
Bu sırada Canberk arkadaş grubundan ayrılarak yanımıza doğru geldi. Bana bakarken gözlerinin içi ışıldıyordu. Üzerine beyaz bir gömlek altına da siyah bir pantolon giymişti. Saçları biraz dağınıktı ama buna rağmen fazlasıyla yakışıklıktı.
"Hoş geldiniz kızlar."
Tuğçe "Hoş bulduk." diyerek Canberk'e sarıldı. Ardından elindeki ufak paketi Canberk'in elini tutuşturdu.
"Doğum günün kutlu olsun."
Canberk kibarca gülümsedi. "Teşekkür ederim Tuğçe."
Tuğçe'de ise beklediğimin aksine hiçbir şey yoktu. Ne Canberk'in karşısında kızarmış ne de onu ilgiyle süzmüştü. Bu durum nedense bana oldukça garip gelmişti. Aslında partiye gelirken bile Canberk'in ismini adam akıllı ağzına almamıştı. Sadece tek derdi partide güzel gözükmekti.
Canberk kollarını uzatarak sıkıca bana sarıldı. Bende sarılışına karşılık verdim. Ağır parfüm kokusu anında burnuma dolmuştu.
Kulağıma doğru yavaşça fısıldadı. "En çok senin gelmene sevindim. Bir an gelmeyeceksin diye çok korkmuştum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Serçe (+18)
Teen FictionDudakları yavaşça boynumdan aşağı doğru inmeye başladı. Aldığım zevk anlatılamazdı. Gözlerimi kıstım ve başımı geriye doğru atarak duvara yasladım. O ise göğüslerimin üstünü öpmekle meşguldü. İlk başta öpüyor daha sonra ufak ısırıklarını hırsla göğ...