B39

7.9K 468 170
                                    

Hayatım boyunca belki de sayısız kez çok kötü kabuslar görmüştüm, bu kabuslar bazen öyle kötüydü ki uyandığımda bile etkisinden kurtulamamış, ağlayacak kıvama gelmiştim. Gerisin geri uyuyamamış, yatağımda bir sağa bir sola dönmüştüm. Kabus her aklıma geldiğinde gerçek olmadığı için defalarca kez şükretmiştim.

Attığım her adımla beraber gözyaşlarımı tutmak için dudaklarımı ısırmış bir halde, içimden "Uyan! Uyan!" diye haykırıyordum. Nereye gittiğimin hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Olmuş olanları düşündükçe delirecek kıvama geliyordum, bir yandan Gümüş Serçe'ye aklımın ucuna dair gelmeyecek şeyler söylüyordum.

En sonunda ıssız bir ara sokağa geldiğimde bulunduğum yere çöktüm. Hıçkırık nöbetine girmemek için dişlerimi birbirine kenetlerken, bir yandan kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Gümüş Serçe ise yüzsüz gibi konuşmaya başlamıştı.

"Aman! Sen de ne abarttın? En fazla ne olabilir? Bunu herkese söyler ve herkes ona güler."

Hıçkırık nöbetinden bir anda öfke nöbetine geçtim, keşke Gümüş Serçe denilen şahıs diğer yarım olmak yerine tam karşımda olsaydı, saçını başını yolardım.

"Hepsi senin suçun! İki dakika sabredemedin. Sana yüz defa dedim, sahneye çıktığında bedenimi istediğin gibi kullanabilirsin ama normal hayatımda kullanamazsın diye."

"O Erdem denilen pis köpek asla sana dokunamaz, buna izin vermem."

Şaşkınlıkla dona kaldım.

"Bunun dokunmakla ne alakası var, sadece kolumu tuttu, fazla bir şey yapamazdı."

"Bedenini kullanıp Anna'ya dersini verdiğim zaman bir şey demiyordun ama konu Erdem olunca mı bir şey diyorsun?"

Ellerimi öfkeyle birbirine kenetledim, bağıra bağıra konuşmamak için kendimi öyle çok zor tutuyordum ki büyük ihtimal yüzüm domates gibi kıpkırmızı olmuştu. Şayet yoldan biri geçse "Bu kız büyük ihtimal sinir krizi geçiriyor." diye düşünürdü.

"İkisi çok farklı şeyler, Anna yaptıklarımızı hakketmişti. Erdem ise sadece konuşmak istiyordu."

Gümüş Serçe alayla kahkaha attı. Kahkası o kadar sinir bozucuydu ki kafamı koparıp atmamak için kendimi olağanca sıkıyordum.

"Farklıymış! Madem Erdem ile konuşmak istiyordun ne diye far görmüş tavşan gibi kafeden ayrıldın. Adam sana aşkını ilan edince kaçacak delik aradın. Seni bu durumdan kurtardığım için bana teşşekkür etmelisin."

Göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim. Elime bulaşan boya ile makyajımın aktığına emin olmuştum. Bu sorun bile sayılmazdı elbette. Asıl sorun etmem gereken kişi Erdem'in kendisiydi. Acaba bu yaşadıklarımızı birine anlatır mıydı? Anlatsa bile ona inanırlar mıydı? Yaşadıklarımızı bir şeye dayandırmadan anlatacağını sanmıyordum. Kanıt olmadan böyle bir şeyi söylemek gülünç olurdu. Erdem bunun farkında olacak birisiydi.

"Teşekkür mü? Adama resmen hakaret ettin. Erdem aklını kaçıracaktı. Madem beni korumak istiyordun bunun bir sınırı olmalıydı. Kendimden ikinci bir şahıs gibi bahsettin. Büyük ihtimal Erdem deli olduğumu düşünüyor olmalı."

Bunları söylerken yoldan geçen bir kız çocuğu garipseyen bakışlarla beni süzdü. Ne vardı? Herkes kendi kendine konuşurdu.

"Sana büyük bir iyilik yaptım. Erdem korkusundan bir daha seni arayamaz. Saçma aşk sözlerini alsın ve bir daha sana yaklaşmasın."

Çöktüğüm yere oturdum ve başımı ellerimin arasına aldım. Yerin temiz olmasını düşünecek halim yoktu. Tek düşündüğüm bu olaydan nasıl çıkacağımdı. Gümüş Serçe çok büyük bir pot kırmıştı. Resmen kendini açığa çıkarmış ve bana deli damgası yapıştırmıştı. Erdem'in yüzüne bir daha nasıl bakacağımı bilmiyordum. Peki birilerine şimdiden anlattıysa? Anlatması pek bir şey ifade etmiyordu. Önemli olan ona inanırlar mıydı?

Gümüş Serçe (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin