Yorucuydu, fazlasıyla hem de.
Finaller sanki hayatımı bitirmiş gibiydi. Durmadan ders çalışmış ve sanki bir robotmuşum gibi notları ezberlemiştim. O kadar çok çalışmıştım ki en sonunda masanın üstünde uyuyakalmıştım. Tuğçe aramasa belki de sınava yetişemeyecektim. Hızlıca kalkmış ve üstüme gelişi güzel bir şeyler giyerek okulun yolunu tutmuştum.
Neyse ki sınavım iyi geçmişti ki biraz da olsa moral bulabilmiştim. Gözlerim ovuşturarak etrafıma bakındım. Gözlerimin içi uykusuzluğun verdiği etkiyle yanıyordu. Eve gidip dinlenmeye ihtiyacım vardı. Bu dönemin son finalini de başarıyla atlatmıştım. En azından birkaç ay rahattım.
Arkamdan birisinin seslenmesiyle irkildim. "Alvina her yerde seni arıyorum."
Tuğçe elindeki notları sallayarak yanımda bitivermişti. "Bir şey mi oldu?"
Başını iki yana salladım. "Yok, sınavın nasıl geçti?"
Omuz silktim. "İyi gibi, senin."
Gülümsedi. "Sanırım geçecek kadar not aldım." Hülyalı bir ifade ile tavana baktı. "Ah, sabaha kadar dizi izlemesem daha yüksek alabilirdim."
Gülümsedim. "Ben eve gideceğim. Uykum var."
Tuğçe anlayışla başını salladı. "Halinden belli zaten. Kesin sabaha kadar ders çalıştın değil mi?"
Gözlerimi kaçırarak arkama döndüm ve yürümeye başladım. "Olabilir."
Tuğçe koluma girdi ve ufak bir kahkaha attı. Yanımızdan birkaç erkek hayran olmuşcasına Tuğçe'ye baktı ama o bunun farkında değildi.
"Durağa kadar beraber yürüyelim mi? Hem biraz laflamış oluruz."
Gülümsedim. "Dedikodu yaparız demiyorsun da."
Koluma vurdu. "Ne fark edecek? Sonuçta konuşacağız."
Kolumdan çıktı ve elindeki notları çantanın içerisine sıkıştırdı. Sarı saçları yüzünü kapatmıştı ama o notlarını çantaya sıkıştırmaya çalışıyordu.
Sonunda çantanın fermuarını çekti ve doğrularak saçlarını düzeltti. Yüzü biraz kızarmıştı. Genişçe gülümsedi. Hareketlerine ayak uydurarak okuldan çıktık.
Durağa doğru yürürken ikimizde dalgındık. Fazla konuşmuyorduk ve gözlerimiz hep ilerideydi. İkimizin de aklında düşünceler savaşıyordu.
Tuğçe duraksadı ama hemen kendisini toparlayarak tekrardan harekete geçti. Ben ise istemsizce kaşlarımı çatmıştım. Onun böyle garip tavırlar sergilemesi normal değildi. İkimizin arasında sanki iletişim sıkıntısı vardı.
"Dedikodu yapacağız sanıyordum."
Tuğçe ifadesini toparladı. "Yapalım, sadece bir şey düşünüyorum."
"Anlatmak ister misin?" Sesim samimi çıkmıştı ve Tuğçe'de bunun farkındaydı.
"Boş ver, saçma muhabbetler ile seni sıkmak istemem."
Kaşlarımı çattım. Elimi uzattım ve Tuğçe'nin omzuna elimi koydum. "Seni her zaman dinlerim. İstediğini anlatabilirsin."
Başını öne doğru eğdi. "Biliyorum."
Elimi geriye çektim ve konuyu dağıtmak amacıyla bir soru yönelttim. "Alp ile nasıl gidiyor?"
Tuğçe gözlerini bana doğru çevirdi. Kaşları hafifçe çatılmıştı. "Gidiyor derken?"
Omuz silktim. "En son sana takip isteği atmıştı. Bir gelişme olmadı mı?"
Tuğçe dudaklarını büzdü. Sarı saçları güneşin vurmasıyla pırıl pırıl parıldıyordu ve bu onun güzelliğini iyice gözler önüne seriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Serçe (+18)
Teen FictionDudakları yavaşça boynumdan aşağı doğru inmeye başladı. Aldığım zevk anlatılamazdı. Gözlerimi kıstım ve başımı geriye doğru atarak duvara yasladım. O ise göğüslerimin üstünü öpmekle meşguldü. İlk başta öpüyor daha sonra ufak ısırıklarını hırsla göğ...