B8

42.4K 1.4K 196
                                    

Hayat acımasızdı. Her zamanda öyle olmuştu. 10 yaşında tiyatro oyunundayken gösterisini izlemeye ne annesi gelmişti ne de babası... 15 yaşındayken doğum günü partisine kimse gelmemişti. 18 yaşındayken mezuniyet törenine tek başına gitmişti. İngiltere'de rahatı yerindeyken babasının ölüm haberini almış ve bir de bunun üstüne sevgilisi tarafından terk edilmişti.

Hayat Göktuğ'u sevmemişti. Hiçbir zaman da sevmeyecekti. Ona acı çektirmekten, oyunlar oynamaktan ve kendini kafasına delirtecek düşünceler sokmaktan zevk alıyordu.

Sabır göstermişti. Gümüş Serçe'yi tekrar görmek için büyük bir sabır göstermişti. Ödülü neydi peki? Oldukça güzel bir şeydi. Siyah Gece Kulübü'nün önüne bir pankart asmışlardı. İşte Göktuğ'un ödülü oydu. Bir haftalık sabrın ödülü karşısındaydı.

" Bugün Gümüş Serçe sahne almayacak."

Göktuğ bu pankartı gördüğü zaman yanına gidip onu parçalamak istedi. Daha sonra içeriye girip parçaladığı pankartı o kulübün sahibinin suratına fırlattıktan sonra adeta kükrercesine bağırmak istedi.

" 1 haftadır bu gösteriyi bekliyorum ve ödülü bu mu!"

O gün oldukça asabi gezmişti. Çevresindeki insanlara bağırıp çağırmıştı. Daha çok sigaraya sarılmıştı. Halbuki Gümüş Serçe'yi düşündüğü zaman buna ihtiyaç duymuyordu. Koca haftada 1 paket sigara bitirmişti. Cumartesi günü ise 2 paket bitirmişti. Eskiden Anna'yı hatırladığı zaman yakardı, şimdi ise Gümüş Serçe'yi hatırladığı zaman yakıyordu.

Hayat gerçekten acımasızdı...

Güzel ve zengin bir hayatı vardı. Maddi anlamda zorluk çekmiyor, istediği her şeyi alıyordu. Fakat nedense bu kadar zenginliğin arasında göğsünde bir boşluk hissediyordu. Bir şeyler eksikti ya da birileri...

Odasındaki pencerenin önüne gitti ve sahibi olduğu araziye baktı. Boylu boyunca ileriye doğru uzanıyordu. Tuttuğu içi viski dolu bardaktan bir yudum aldı. Yüzünü ekşitti. Uzun bir süreden sonra alkol aldığı için tattı kötü geliyordu. Sıkıntı yoktu, zamanla alışacaktı. Bugün sarhoş olmak istiyordu. Bazı şeyleri unutmak istiyordu. Büyük hayal kırıklığını ve Anna'yı...

Şimdi daha iyi anlıyordu. Gümüş Serçe Anna'yı unutmak için bir araçtı. Onu beyninden silmek için mükemmel bir araçtı ve Göktuğ bu düşünceye o kadar fazla tutunmuştu ki Gümüş Serçe'yi tekrar görmek için 1 hafta daha beklemesi gerektiğini öğrenince resmen yıkılmıştı. Ne yapacağını bilememişti?

Tuttuğu adamdan bile ses yoktu. Aradan 1 hafta geçmişte neredeyse ve beyefendi tek bir ilerleme kaydetmemişti.

" Beceriksiz herif." diye söylendi.

Etrafı beceriksizlerle doluydu. Beceriksiz bir ordusu vardı ve bunları yönetmesi için krallığı babası ona devretmişti.

Annesi bile ona nasıl olduğunu sormuyordu. Tek düşündüğü şey şirketti. Şirketin batmasını istemiyor, rahat yaşantısını devam ettirmek istiyordu. Sürekli züppe arkadaşlarıyla çay partileri, pahalı kıyafetler ve takılar... Annesi için hayat bundan ibaretti.

" Keşke Alp gibi olsam." diye düşündü.

Alp gibi bilmediği gece kulüplerinde takılıp tanımadığı kızlarla beraber olsa. Kısa süreli bir mutluluktu ama en azından her zaman mutsuz olmaktan iyiydi. Fakat Göktuğ sevişmeyi Anna ile tanımıştı. Aşk ve şehvet dolu sevişmelerden sonra tanımadığı insanlarla basit bir sevişme yaşayamazdı. O Alp gibi değildi. Bedenindeki içindeki o boşluğu, aşk ile doldurmaya çalışmıştı. Anlamsız sevişmeler ideolojisine tersti.

Gümüş Serçe (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin