İşler hayatı boyunca her zaman mükemmel gitmemişti. Her defasında bir aksilik olurdu. Bir engel karşısına çıkardı. Göktuğ onunla mücadele edip onu yenmeye çalışırdı. Kah kazanırdı, kah kaybederdi.
Ama bu sefer işler istediği gibi gidiyordu. Alvina hakkında planlandığı her şey tek tek gerçekleşiyordu. Özellikle o gün o üç kıza ve o oğlana karşı Alvina'yı koruması işin tuzu biberi olmuştu.
Emindi ki az da olsa Alvina'nın güvenini kazanmıştı.
Alvina olayını ağırdan alıyordu. Aceleye getirmiyordu. Aynı bir tohumun büyüyüp ağaç olması gibi... Önce o tohum fidan olacaktı, dalları çıkacak gövdesi kuvvetlenecek ve daha sonra ödülü yani meyveyi verecekti. Alvina'yla olan durumu işte buydu. Aralarındaki ilişki bir tohumdan ibaretti ama gün geldiği zaman o tohum büyüyecek bir ağaca dönüşecekti.
Gerekli olan tek şey sabırdı. Sabır göstermesi gerekiyordu, eğer taşkınlık yaparsa kızı kendisinden uzaklaştırabilirdi. Bunu yapmamalıydı.
Heyecanla gülümsedi. Alvina'yla ne zaman sevgili olduğunu düşünse yüzünde heyecanlı bir sırıtış olur, tüyleri diken diken olurdu.
"O benim olacak." diye söylendi. "Benim."
Düşüncelerinden Derya Hanım'ın gıcık dolu sesiyle ayrıldı.
"Göktuğ Bey! İzmir Optimum'daki işçilerin zam olayı ile alakalı ne yapalım?"
Göktuğ gözlerini masanın ucundaki Derya Hanım'a dikti. Bu şirkete geldiğinden beri ondan nefret ediyordu. Göktuğ'a laf sokmak için sebep arıyordu. Tabi ki de her defasında Göktuğ'dan misliyle karşılığını alıyordu, yine de bir türlü vazgeçmiyor ve adeta hayatını Göktuğ'un nefretini kazanmak için büyük bir çaba harcıyordu.
Gözleriyle tek tek çalışanlarına süzdü. Hepsi (Sekreteri Gülin Hanım'ı saymazsak" ölmek için gün sayan yaşlı bunaklardan farkı yoktu. Çoğunun saçları kırlaşmış veyahut kelleşmişti. Erkeklerin göbekleri çıkmış, kadınların suratı kırışıklıklarla doluydu.
Göktuğ'un sağında Avseren Holding'in genel müdürü Mehmet Bey vardı. Büyük bir göbeğe ve yağlı bir surata sahipti. Toplantı sırasında genellikle konuşmamayı tercih eder ve herkesle iyi geçinmeye çalışırdı. Herkesle de iyi geçindiği için sevmeyeni yoktu. Mehmet Bey dedin mi, şirkette akan sular dururdu. Göktuğ onu "Şişman Polyanna." olarak görürdü. Doğrusu Polyanna'nın iyimser tarafından onda bolca vardı.
"Göktuğ Bey kendini iyi hissetmiyor galiba."
Onun yanında Avseren Holding'in Giyim bölümü genel müdürü Eda hanım duruyordu. Burnu hep yükseklerde olan ve sürekli şirketin giyim eşyalarını eleştirirdi. Sürekli bu daha mavi olsa iyi olurdu, yok terziler daha iyi olsa ürünler çok güzel olurdu gibi saçma cümleler kuruyordu. Ağzından çıkan iki kelimeden biri "Daha." idi. Bazen bir cümle de daha kullanmayınca Göktuğ şaşkınlıkla ona bakıyordu. Sanki manken olacakmış gibi zayıf bir vücuda sahipti ama mankenlere nazaran onlardan daha yaşlı ve daha kısaydı. Derya Hanım yardakçısıydı. Göktuğ eleştirildiği zaman Derya'nın yanında olurdu.
"Bence Göktuğ Bey aklı başka yerlerde. Şirketin çalışanlarını hiç düşünmüyor gibi."
Eda Hanım'ın sağında Avseren Holding'in muhasebe müdürü Melike Hanım vardı. Aralarında Göktuğ'un en sevdiği kişiydi. 50'li yaşlarının sonundaydı. Derya Hanım'dan pek hoşlanmazdı. Diğerlerini pek umursamaz ve Göktuğ'un söylediklerini yapmaya çalışırdı.
"Saçmalamayın Eda Hanım. Göktuğ Bey çalışanlarına önem verir. Bunu sizde biliyorsunuz."
Göktuğ'un solundaki sekreteri Gülin Hanım'dı. Her ne kadar ondan hoşlanmadığı belli eden hareketleri olsa da toplantı da hiçbir zaman ona laf söylettirmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Serçe (+18)
Teen FictionDudakları yavaşça boynumdan aşağı doğru inmeye başladı. Aldığım zevk anlatılamazdı. Gözlerimi kıstım ve başımı geriye doğru atarak duvara yasladım. O ise göğüslerimin üstünü öpmekle meşguldü. İlk başta öpüyor daha sonra ufak ısırıklarını hırsla göğ...