Çok kötü bir rüya görmüştüm. Bu rüya öyle korkutmuştu ki beni, uyandığımda bütün vücudum terler içinde kalmış, derin derin soluklar almıştım. Kendime gelmem için bayağı bir uğraşmıştım. Hatta yataktan kalkmış evin içinde defalarca tur atmıştım. En sonunda gerisin geri kendimi yatağa atmış, uyumaya çalışmıştım.
Rüyamda okuldaydım, her zaman olduğum gibi tüm dikkatimi derse vermiştim. Bir anda sınıfa Canberk girdi, öfkeyle bana bakıyordu. Dersteki hoca ona bir şey demiyor. Suratsız bir ifadeyle ona bakıyordu. Canberk emin adımlarla yanıma yürüdü.
"Sen yalancı birisin."
Önce bir afallıyordum, masum bir sesle:
"Canberk sen neyden bahsediyorsun?"
"Gümüş Serçe en başından beri sendin ve bunu kimseye söylemedin. En yakın arkadaşlarına bile."
Yüreğim bir anda korkuyla doluyor. Ellerimin titrediğini ve yüzümün kızardığını hissediyordum. Ona bunun yalan olduğunu söylemem gerekiyordu ama nedense sesim çıkmıyordu. Hatta ağzımı bile oynatamıyordum. Canberk'in söylediklerini kabul edercesine sessizdim.
Yardım dilenmek için etrafıma bakındım. İnsanlar öfkeli bir ifadeyle bana bakıyordu. Gözlerini kin bürümüştü.
Buradan kaçmak için ayağa kalkmak istedim, kalkamadım, bacaklarımı birileri yere sabitlemişti. Hareket edemiyordum.
Bu arada Canberk'te beni omzumdan kavramış, öfkeyle bağırıyordu.
"Sen yalancının tekisin."
Gözlerime yaşlar dolarken birinin beni bu durumdan kurtarması için dualar ediyordum. Kimse dualarıma cevap vermiyordu. Mağlubiyeti kabul etmiş bir ifadeyle vücudumu serbest bırakırken gözlerimi odamda açıyordum.
Sabah uyanırken bile rüyamı unutmamış, yatağımda sürekli o anları düşünmüştüm. Her düşündüğümde yüreğimde beliren korkuya engel olamıyordum. Açıkçası hiçbir zaman Gümüş Serçe olduğumu öğrenseler onlar ne tepki verir diye düşünmemiştim. Şok mu olurlardı, sevinirler miydi, yoksa Canberk'in rüyamda verdiği tepki gibi kızarlar mıydı? Hiçbir fikrim yoktu. En ufak bile...
Emin olduğum tek şey ise onların benim Gümüş Serçe olduğumu öğrenmelerinden korkmamdı.
"Ne korkuyorsun? Alt tarafı birkaç arkadaş. Daha iyilerini bulursun."
Gümüş Serçe'nin gıcık dolu sesini duyarken insanların nasıl olur da böyle bir karakterdeki insanı sevdiklerine anlam veremiyordu. Ha! Doğru. Onlar onun dansına hastaydılar. Karakterini bilseler ne tepki verirlerdi acaba?
"Sana soran olmadı," diye söylendim.
Ufak bir kahkaha attığını işittim. Ona kızıp tepki vermemden hoşlanıyordu.
"Gerçekleri söyleyince kötü mü olduk?"
Ses çıkarmadım. Ona en iyi cevabım buydu. Şayet ki bu cümleye sinirlenip ona cevap verseydim. Onu haklı çıkarmış oldum. Susmam onu deli edecekti.
Dikkatim dağılsın diye, televizyonu açtım ama pek bana göre program bulamadığım için gerisin geri kapattım. Evi gözümle şöyle bir taradım. Acaba temizlik mi yapsaydım? Hayır yapamazdım. Daha dün yapmıştım. Sıkıntıyla ofladım. Gerçekten canım sıkılmaya başlamıştı. Dizi izlemek, ders çalışmak veya biriyle bir yere gitmek pek ilgi çekici gelmiyordu. Arafda kalmış gibiydim. Hiçbir şey yapasım gelmiyordu ama canım çok sıkılıyordu.
Gümüş Serçe'nin sahneye çıkmasına daha iki gün vardı. Bu iki gün boyunca benim de dersim yoktu. Vakit geçirecek bir şeyler bulmam gerekiyordu, tek sıkıntı ise yapacak bir şey bulamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Serçe (+18)
Teen FictionDudakları yavaşça boynumdan aşağı doğru inmeye başladı. Aldığım zevk anlatılamazdı. Gözlerimi kıstım ve başımı geriye doğru atarak duvara yasladım. O ise göğüslerimin üstünü öpmekle meşguldü. İlk başta öpüyor daha sonra ufak ısırıklarını hırsla göğ...