24. Bölüm ''Yalıköy'de Bir Gün''

5.3K 366 96
                                    

Size İzmir'de Bir Gün Batımı-Deniz Tekin armağan etmek isterdim ama arkadaşlar.... Burası Ordu.... Ondan size Yalıköy'de bir gün verdim hnfelwhl


Gözlerimi zorlukla açıp doğruldum. Her hareketimle beynimde filler horon tepiyordu sanki. Gece kotla yattığımı düşünürsek şu an karnım da baskıdan ölüyordu sanırım. Elimi yüzümde gezdirip çaprazımdaki kanepede yatan Baran'a baktım. Dün geceden kalma zar zor hatırladığım tişörtü ve benim gri eşofmanım üzerindeydi. Yüzümde ufak bir gülümseme oluştu. Benim kıyafetlerimi giymesi en başından beri hoşuma gidiyordu. Şerefsiz, zaafımı biliyordu sanki...

Dün gece dediklerim zihnime yavaş yavaş dolarken derin bir nefes verdim. Dün gece dozu kaçırıp tam bir eski Turgut olmuştum.... Hey gidi eski günler... Muhteşem Turgut Handım ben... Ben ne hallere gelmiştim ulan...

Baran'ı incelemeyi bırakıp ayağa kalktım ve salonun köşesinde yerde yatan iki herife baktım. Soner, Kamil'e öyle bir sokulmuştu ki kaşlarımı çatmadan edemedim. Sülük gibi yapışması bir yana Kamil'in yanında çocuk gibi kalıyordu. Soba söndüğünden üşümüştü sanırım ama Kamil görürse pek hoş karşılamayacağına emindim. Gerçi yanında yatmasına izin vermesi bile oldukça tuhaftı. Kim derdi Ayı Kamil bir erkekle uyuyor, Kamil için varsa yoksa karıydı ulan her şey... Gerçi allahın da sopası yoktu işte, Kamil de çekecekti ceremesini. Onlara doğru ilerledim ve Soner'in tarafında durup üstündeki çiçekli eski battaniyeyi kaldırdım.

''Soner kalk hadi.'' Sesim o kadar boktan çıkıyordu ki kendimden tiksindim. Ayağımla civcivi dürttüm ve battaniyeyi üstüne gelmeyecek şekilde Kamil tarafına bıraktım. Soner uyuşukça Kamil'den uzaklaşıp kaşlarını çattı ve gözlerini açıp bana baktı. ''Ben niye bu pezevengin dibindeyim lan?'' Soner şaşkınca konuşurken omuz silktim. ''Orasını ben bilemem anam.'' Soner yüzünü buruşturup yavaşça kalktı. Üstünde Aziz'in olduğu belli olan ona dar ve biraz da kısa kalan kıyafetlere baktım. Benim kıyafetlerimi giyebilirdi ama içimden bir ses bir ayının buna izin vermediğini söylüyordu. Ayı oğlu ayı...

''Kahve yapacağım içer misin?'' dedim sessizce kapıdan çıkarken. Arkamdan gelen adım sesleriyle bunu evet kabul ettim ve eski küçük mutfağa girdim. Masanın üzerine yığılı hazır kahve paketlerinden rastgele iki tane aldım ve çaydanlığa su koyup kaynatmaya başladım. ''Bu mutfakta siz nasıl zehirlenmiyorsunuz lan?'' Soner mutfağın girişinde durmuş şaşkınca mutfağın haline bakarken sırıttım. ''Kamil ayısının işi.'' Yüzünü tiksinircesine buruşturup bana döndü. ''Burada bir şey yememeyi hatırlat bana.'' Ona göz devirdim. Sanki biz ölüyorduk o burada yesin diye. Götümün kenarı... ''Tuvalet nerde la? Yüzümü yıkayayım.'' dedi beklentiyle bana bakarken. ''Girişin yanındaki beyaz kapılı olan yer.'' Dedim masaya yaslanıp ellerimi kotumun cebine koyarken. Kafa sallayıp kısa sarı saçlarını karıştırıp çıktı mutfaktan. Mutfağı süzüp göz devirdim.

Kamil ayısı dün bize yemek yaparken mutfağın ağzına sıçmıştı. Kirli tencere öylece lavaboda duruyor, etrafta kirli kaşıklar ve bıçaklar uçuşuyordu. Tamam güzel yemek yapıyordu eyvallah ama mutfağın da içine ediyordu amına koduğum malı. Bıkkınca üfleyip masaya yaslanmayı bıraktım ve bulaşıkları toplamaya başladım. Bir kaç dakika içinde hepsini bulaşık makinesine yerleştirip krem rengi dolaptan iki tane temiz kupa çıkardım.

Ben kahveleri kupaya boşaltırken Soner yine kapıda belirdi. Saçları hafif ıslaklıklar yüzünden koyulaşmıştı. ''Sen kaç gündür açmayınca çok meraklandı.'' Dediklerini duymamazlıktan geldim. ''Zamana ihtiyacın vardır eminim ki... Her şey ani gelişti ama yine de ona böyle yapma.'' Kahve paketlerinin çöplerini masada bırakıp ona döndüm. ''Soner bak.'' derin bir nefes aldım.'' Ben sandığınız gibi biri değilim. Beni şey sanıyorsunuz sanırım...'' dedim dikleşirken. ''Oynuyor, sahte duygular?'' Soner hızlıca kafasını salladı. ''Yanlış anladın oğlum... Ben ikinizi düşünüyorum.'' Bana doğru bir adım atmasıyla ocağa yönelip çaydanlığı aldım. ''Soner sen saf çocuksun, bence Baran konusuna karışma.'' Sesim çok netti. Her şeyi açıklayacak kadar netti. 'Bu meseleye karışma artık.' dediğimi anlamış olmalı ki sadece kafasını hafifçe eğdi. Ona kısa bir bakış atıp sıcak suları doldurdum. Hazır olan kahveden birini ona uzatırken ''Kamil'e de dikkat et.'' dedim ciddiyetle. Yüzümdeki ifadeye kaşlarını çattı. Ciddiyetimi anlasın diye gözlerine baktım. Mavi gözlerini ilk defa bu kadar incelerken umarım bu çocuğun saflığından bir bok başına gelmez diye içimden dua ettim. İçimde bok gibi bir his vardı.

''Gıcık herif zaten...'' Kafamı iki yana sallarken yüzümü buruşturdum. ''Beni dinle yine de.'' Kafasını usulca salladığı sırada kapıdan siyah boğazlı kazağıyla bir mal girdi. ''LAA, bana yokkk muu kahve?''

''Zıkkım iç puşt.'' dedim hızlıca kahvemi yudumlayıp. Köpek herif kahveme sulanmadan içmeliydim. En son çare içine tükürürdüm valla ama yine de vermezdim kahvemi. Sanki Aziz yapacaklarımı anlamış gibi ''Tiksiniyorum lan Turgut senden.'' dedi yüzünü buruşturarak. Sırıttım. Soner salak civciv modunda olduğundan alık alık bize bakıyordu. Aziz ona döndü. ''Bir anda yırtık dondan çıkar gibi çıktınız, geldiniz, kapımızı açtık ama yiğidim bu evin kuralları var.'' Soner anlamayarak ona bakarken Aziz avına yaklaştı yavaşça. Elini salaka civcivin omzuna atıp yaslandı. Yine birilerinden kısa kalmıştı garibim...

''Kural bir: Bu evin reisi benim.'' Soner 'ne diyon amına koduğum' der gibi baktığından gülmemek için kendimi kastım. Masumca gülümseyip elindeki kahveyi aldı ve çocuğun kahvesinden yudum aldı. ''Kural iki. Bir daha bu kadar saf olma.'' Soner, Aziz'in yaptığına kaşlarını çattı. ''Yemeğinin malını yerler anam.'' Soner yüzünü buruşturarak bana döndü ve ''Arkadaşın da şıp demiş burnundan düşmüş yemin ederim...'' diye mırıldandı. Arkasına bile bakmadan mutfaktan çıkarken Aziz'le gülmeye başladık.

Kahveyle birlikte salona geri döndüğümüzde Soner somurtarak benim yattığım kanepede oturuyordu. ''Lan üzülme civciv. Kamil kalksın hazırlar bir şeyler.'' Aziz beni takmayıp yatan Baran'a doğru ilerledi. ''Şiş birader. Kalk hele, ben çalışacaydum da.'' Baran'ı dürtmesiyle araya girdim. ''Rahat bırak uyusun.'' Aziz kaşlarını kaldırarak bana döndü. ''Sen dün gece uyuyunca ben sakinleştirdim lan it. Hakkım gayet şu an kaldırmam.'' Anlamayarak Aziz'e baktığımda '' Dün kerhaneye mi ne gitmişsiniz, bunu duyunca Baran delirdi. Bir ara üstüne atlayıp uykunda dövecekti sanırım seni.'' sesi yükseldi. Şaşkınca Soner'e döndüm. Omuz silkti. ''Bana laf ediyor geneleve gidiyor diye bağırdı hatta. Ama tam ayı gibi yattın he Turgut.'' Sona doğru sırıtan gerizekalı civcive pis pis baktım.

''Bizim hesabımız daha bitmedi.'' Baran'In boğuk sesiyle yutkunarak ona döndüm. Uzamış saçları ve sakalıyla o kadar yakışıklı duruyordu ki şerefsizsin ama iyisin he dememek için zor durdum. Sol elini yüzünde gezdirdi. ''Böyle yapmaz dedikçe yapıyorsun Turgut. Tam olarak ne istiyorsun?'' Aziz ve Soner'e bakıp Baran'a döndüm. ''Aramızda halledelim. Burada konuşmak istemiyorum.'' diyip ona yaklaştım ve yanına oturdum. Anlamaz bir tavırla bana bakarken gülümsedim. ''Başkaları olmadan hallenelim artık. Başından beri üçüncü kişiler var.'' Baran usulca kafasını salladı. Ela gözler bana tuhaf bir duyguyla bakıyordu. Emin değildim ama gözlerindeki parıldama sanki istediğini sonunda elde etmiş bir çocuğun bakışlarıydı.

''Gizemli gizemli konuşmayın lan salaklar. Film mi çeviriyoruz lan burada?'' Ortama sıçacak tek bir kişi vardı. O da ayı Kamil'di. Allah başıma bela olarak bu pezevengi vermişti ama biliyordum, en çok da onun ağzına sıçılacaktı.


Kısa oldu üzgünüm. Ödevlerden dolayı cidden kafayı yiyorum şu sıralar. Söz verdiğim için yarım da olsa atmak istedim. Diğer bölüm Faik olayı geliyor hazır mısınız????? Aşağıya gelecekten minik bir kare bırakıyorum.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
NEFES BİLE ALMADAN (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin