Nereden Bileceksiniz - Ahmet Kaya
Topallayarak ayağa kalkan kumral gencin zihni bulanıktı. Başı dönüyordu. Gözlerinin içine giren kanı sol elinin tersiyle temizlemeye çalıştı.
Neden böyle olmuştu?
Nerede hata yapmıştı da tüm düşündükleri bu yola girmişti?
Babasına verdiği söz yüzünden Allah onu cezalandırıyor muydu? Sevgilisine sırt dönmüş mü sayılırdı... Sadece onu düşünmüştü...
Baran'ı ailesiyle ayırmamak için istifa edip babasıyla Ordu'ya dönmeyecek miydi?
Ne demişti babası?
Onu burada bilinmezlikte bırakamazdı. Ya Baran'ın ailesiyle konuşacaktı, olumsuzsa karar ikisini alıp götürecekti ya da istifa edecekti. Baran hazır olana kadar Ordu, Van arası uzak mesafe ilişki yaşayacaklardı.
Hayır belki de sorunlar bunlar değildi.
Silahı görünce beyni durmuştu. Turgut Akın bunu kendine itiraf etmek istemese de aynen öyle olmuştu.
Beyni durmasaydı belki de Baran'ın bunu yapacağını tahmin edip engel olabilirdi. Ama durmuştu işte. Kimseye anlatmadığı korkuları ve anıları gün yüzüne çıkmıştı.
Çocukken annesine takık adamı hatırlamıştı. O adamın 6 yaşındayken alnına dayadığı silahı hâlâ çok iyi hatırlıyordu. Tek suçu ise annesinin onu istemediğini bağırmasıydı. İlk ve son düzgün konuşmasıydı o. Çocukken bir kere bile doğru düzgün ağzını açmamıştı ama annesi için konuşup alnına silahı dayatmıştı.
İşte böyleydi hayat. Birileri istemediği bir şeyleri duyduğunda hemen çözümü o kişiyi ortadan kaldırmakta buluyordu.
Faik de öyle yapmamış mıydı?
Yerde yatan bedenlerin yanına geldiğinde kulağına gelen çığlık seslerini ve ağlamaları duymuyordu. Yere çömeldi.
Yutkunmakta zorlanıyordu. Kafasını vurdu diye kendine sürekli hatırlattı. Oluk oluk akıp, balçık olmayan yerleri de ıslatan kana baktı.
''Ambulansı arayın.'' Sesi o kadar ruhsuzdu ki kıvırcık arkadaşının içi buz kesti. Hızlı bir şekilde olayın şokunu atlatıp kardeşinin yanına koştu. Rüzgarın yüzünde bıraktığı histen nefret etti. Soğuktu ve soğukla birlikte kan kaybeden birinin vücudunu nasıl sağlam tutacaktı burada ve koşullarda bilmiyordu.
O sırada hala şokta olan esmer gencin dostları ise yerlerinden kıpırdayamıyordu.
Soner ve Mehmet olanlara inanamıyordu. Dağ gibi kardeşleri kanlar içinde yatıyordu yerde. Nasıl bu hale gelmişlerdi? Daha yarım saat önce Turgut için endişeleniyorlardı.
Onların arasından kısa boylu kadın kendini toparlayıp hızlıca iki genç doktorun yanına koştu.
''Kafasını çarptı.'' dedi Turgut ruhsuz bir sesle. ''Boynunu omzunu eksende sabitleyip döndürmemiz lazım. Kanaması ağır.'' Genç kadın yüreği ağzında atarken ''Tampon kurtarmaz bu kanamayı...'' derken buldu kendini. Ağlamamak için zor duruyordu. 8 yıldır hemşirelik yapıyordu. Daha kötü şeyler de görmüştü ama karşısında dost bildiği adam vardı.
Onunla ilk dertleştiği zamanları çok iyi hatırlıyordu. Cinsel yönelimini bu köyde açtığı ilk insandı. Mehmet'ten bile önce öğrenmişti. Sırdaş olmuşlardı. Sırdaşı şimdi ölü gibi önünde yatıyordu.
Üstüne giydiği elbisenin etekleri rüzgarla uçuştu. Toparlayıp yavaşça çömelde yanlarına. Sağduyulu olmak zorundaydı.
Kumral genç omzundan geriye bakarken eliye sildiği kan yeniden gözüne akmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES BİLE ALMADAN (GAY)
Umorismo(TAMAMLANDI)➰ Ellerim kondom kutusuna giderken arkamdan ''Çüşş amına koyayım çüşş'' sesi geldi. Gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Arkamı döndüm. ''Hayırdır birader ?'' dedim yüzüne arsızca bakıp. Tek kaşımı kaldırmış şerefsiz edasıyla bakıyordum re...