Turgut'a beklentiyle bakarken bana döndü ve "Babamla alakalı, bakma öyle." Diyip gülümsedi. Kaşlarımı çatıp dediklerini kafamda tartarken beklentiyle bakmaya devam ettim . Gözlerini devirip bana arkasını döndüğünde kapıdan kafasını uzatmış Aziz "Turgut akşam gelirken bana da tatlı getirsene." dedi. Bu sefer de anlamdıramaz şekilde salon kapısında küçük çocuklar gibi kafasını uzatmış Aziz'e baktım.
Bu adamlar birbirilerini ne kadar tanıyorlardı da bu kadar az kelimeyle her şeyi anlıyorlardı? Beni bir yere götüreceğini söylemişti, tamam eyvallah onunla her yere giderdim ama ben daha bir halt anlamadan bunlar niye birbirini tamamlıyordu anasını satayım?
Turgut yüzümdeki ifadeye bakıp gülerken "Aziz helvanı git kendin ye." Dedi sadece. Gözlerimi kısıp ona bakarken öpücük atıp ''Altı gibi götürcem seni yiğidim merak etme.'' dedi ve Soner'e baktı. Uyuklayan Soner, Kamil'in gidişiyle psikolojik bir rahatlama içerisine girmiş olmalıydı ki kaç gündür gözlerini kırpamayan çocuk uyumaya başlamıştı.
''Sizin hızınıza yetişmek çok zor anasını satayım...'' Aziz dediklerimle gülerken kafasını yavaşça çekti ve ortadan kayboldu. ''Ben Aziz'in yanına gidiyorum. Katlanamıyorum gerçekten.'' diyip ayakalanan Alia'ya memnuniyetsizce baktım.
''Gitmezsen hatrım kalır.'' diyen Turgut'a sinirli bir bakış attım. ''Turgut...'' dedim uyarı amaçlı ama beni umursamayıp sobanın yanına kuruldu ve sobanın üstündeki çaydanlığı kontrol etti. ''Yeni mi koydunuz?'' Bana bakmasıyla ''Off..'' diyerek ona doğru yöneldim. ''Yeni koyduk delalım. Sen ortadan 'yine' kaybolunca yaptı Aziz.'' Konuşurken 'Yine' kısmına yaptığım baskıyla sırıtmaya başlamıştı.
''Ela gözlüm sen de şimdi her dakika rapor istiyorsun. Olmaz ki ama böyle...'' gözlerimi kısarken çenem sinirden gerildi. Halime bakıp bir tane daha öpücük attığında yumuşak bir tekme attım götüne. ''Adam ol Turgut, adam...''
Göz kırpıp Alia'nın arkasından salondan çıktığında onun peşine mi yoksa bardak almaya mı gittiğinden emin olamadım. İçim içimi yemeye başladığında ben de çıkmak için adımlayacaktım ki Turgut elinde iki tane ince belli bardakla geldi. Bir tanesinin içinde şeker ve kaşık vardı.
Bardakları yere koyup çayı doldurmaya başladığında ''Çok demli yapmışlar lan bu çayı.'' diye hayıflanmasıyla yüzümde küçük bir gülümseme oluştu. Kurban olurdum bu adama...
Her şeyimi bilmekle kalmayıp o kadar küçük ayrıntılara bile bakıyordu ki her saniye beni daha çok şaşırtıyordu.
Çayı karıştırmayı bitirdiğinde bana uzattı bir buçuk şekerli olan çayı. Yüzümde nasıl bir ifade vardı bilmiyorum ama yüzümü görünce bir kaç saniye durakladı ve hafifçe gülümsedi.
****
''Turgut yavaş sür lan bu ne!'' Sinirli çıkışımla Turgut hızını yavaşlatmaya başladığında sinirle ona baktım. Kararmaya yüz tutmuş havada yüksek bir yere doğru gidiyorduk ve tepeye çıktıkça sis artıyordu. Arabaya o kadar hakimdi ki Soner'in arabasını ilk kullanışı gibi durmuyordu.
''Turgut karadenizde geceleri tepelere çıkmak pek mantıklı gelmiyor.'' Turgut beni umursamayıp hızını hala yüksek bir noktada tuttuğunda sinirle çenemi kastım.
'' Uçurumun kenarı gideceğimiz yer. Alt tarafta deniz var.'' Sonunda konuşmaya başladığında derin bir virajı hızla geçtiğinde elim bacağına gitti ve sıkıca tuttum. Elimin altındaki kottan sıkı bacak kaslarını hissedebiliyordum. ''Yeter cidden iyi hissetmiyorum.'' Turgut kafasını bana çevirip ufak bir bakış attıktan sonra hızını 60'lara düşürmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES BİLE ALMADAN (GAY)
Comédie(TAMAMLANDI)➰ Ellerim kondom kutusuna giderken arkamdan ''Çüşş amına koyayım çüşş'' sesi geldi. Gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Arkamı döndüm. ''Hayırdır birader ?'' dedim yüzüne arsızca bakıp. Tek kaşımı kaldırmış şerefsiz edasıyla bakıyordum re...