one

15.1K 680 151
                                    

3 a y s o n r a

Direksiyonu sıkı sıkıya kavradığımda saati göz ucuyla kontrol ettim. Vakti gelmişti. Gaza yüklenebildiğim kadar yüklenip tek elimle direksiyonu kontrol etmeye başladım. Şuan yapmak üzere olduğum şey yüzünden kendimi bir pislik gibi hissetmem gerekiyordu fakat hissetmiyordum.

Ve bu düşündürücüydü.

Çalan telefonumun melodisine göz devirdikten sonra bir daha telefonumu Harry'e vermeyeceğimi hafızama kazıdım . Kulaklığımı kulağıma yerleştirip telefonu açtım.

''Bay Malik.''

Cassandra.

Aman ne hoş.

"Seni dinliyorum."  umursamaz bir ses tonu takındım. Her ne kadar bu ses tonum etrafımdaki insanları çıldırtsada harika sekreterimin hoşuna gidiyordu.

"Babanız şirkete en kısa sürede ulaşmanız gerektiğini söyledi. Konuşacağı önemli şeyler varmış. Ve yarın olacak toplantıyı da hatırlatmamı istemiştiniz."

Derince bir nefes alıp kırmızı ışıkta durdum. Boşta kalan elimi çene hizama getirip yeni yeni çıkmaya başlayan sakallarımı kaşımaya başladım. İnsanlar bazen ahmakça davranıyorlardı ve ben tahammülsüz bir insandım.

" Babama beş dakika içerisinde orada olacağımı ilet Cass. Ha birde yarın olacak toplantı için endişelenme. Bunu bana yarın hatırlatıp daha az gerilmemi sağlayabilirdin. ''

Telefonun diğer ucundan özür dilediğine dair mırıltılar gelirken kulaklığı kulağımdan ayırmaya başladım.

"Görüşürüz Cassandra. Unutma beş dakika." telefonun diğer ucundan hala konuşma sesleri geldiğinde yanaklarımı şişirdim ve kulağımdan hızla ayırdım. Bazen kadınlar katlanılmaz oluyordu.

Yeşil ışık yandığında stresle sürmeye devam ettim. Oldum olası pisliğin tekiydim ama bu yaptığım pisliğin ötesine geçmek olmuştu. Para, güç ya da şöhret umrumda sayılmazdı. Eskiden olsaydı tabii.

Ama soyadımla bir yerlere gelmişken bir anda yere çakılmayı istemiyordum. Zayn Malik dendiği zaman akan suların durmasını ve ortamdaki herkesin bana saygıyla bakmasını istiyordum. Bu, yıllardır ailemizin çabaları ile olmuştu sonuçta. Meyvesini yemek hakkımdı.

Bir anlığına gözlerimi kapattım ve hızla geri açtım. Evet, bunu yapacak kadar düşmüş olsamda yapacaktım.

Yaklaşık bir beş dakika sonra iş yerimin otoparkındaydım ve arabamı park alanına yerleştirmeye çalışıyordum.

Ve başaramıyordum.

Bir kaç denemeden sonra arabamı olduğu gibi bırakıp aceleci bir görünüm yaratmaya çalışarak merdivenlerden hızlıca çıkmaya başladım. Asistanım Phoebe bana gülümsedi.

"Merhaba Bay Ma-"

Anahtarları avucuna bırakıp saçlarımı karıştırdım ve ona bakmadan yürümeye devam ettim.

"Birilerine söyle arabayı yerleştirsinler. Acelem var."

Cevabını dinlemeden hemen karşı taraftaki babamın odasına yürümeye devam ettim. Stresten başım zonkluyor, bu da hareketlerime yansıyordu.

Üzerimi düzeltip, derin bir soluk alarak kapıyı tıklatıp usulca içeriye süzüldüm.

" Geç kaldığım için çok özür dilerim babacığım. Trafik biraz yoğundu."
Ona seslenmem ile bana dönüp bir süre sonra yeniden bitkisi ile ilgilenmeye devam etti.

"Demek geldin. Geç karşıma otur."

Odada ikimizden başka kimsenin olmadığını fark edince umursamaz halime geri döndüm ve deri koltuğa kelimenin tam anlamıyla yayıldım.

"Dedeni en son ne zaman ziyaret ettin? Biraz kötü." bitkisini budamayı sürdürürken, göz ucuyla bana baktı.
Yayıldığım koltukta boynumu ovalarken, babamın sözleri üzerine bir an olduğum yerde öylece durup ona baktım. Büyükbabamı görmeyeli ne kadar uzun zaman olmuştu kim bilir.Onu severdim,çok da kötü olamazdı. Kendine bakmayı, hayatı seven bir adamdı. Babam abartıyordu sanki?

"Baba." dedim söylediği şeye inanmayarak. Çiçekle uğraşmayı kesip eldivenlerini çıkartarak karşıma oturdu. Yüzüne üzgün bir ifade yerleştirip bakışlarını üzerimde yoğunlaştırdı.

"Senin bir serseri gibi gezmemen onun görmek isteyeceği tek şeydi Zayn."

"Ölmüş gibi konuşuyorsun."

"Ama ne yazık ki bir serserisin."

O başka konuya atlarken aklımda dönüp dolanan tek şey büyükbabamın çok hasta olduğuydu. Hayırlı bir evlat sayılmazdım hatta kendime bile yararım yoktu. Ama büyükbabama yakışır bir torundum.

Onun yanında tabii.

"Onu görmek istiyorum." dediğimde babam yüzüne alaycı bir gülümseme ekleyerek gözlerini kapattı.

"Büyükbabanı kaç yıl oldu görmüyorsun Zayn.Şimdi mi görmek istiyorsun?"

Haklıydı, pek verebileceğim bir cevabım yoktu açıkçası.

Bok çukuruna merhaba de Zayn.

-Merhaba bok çukuru.

+Merhaba bokçuk .

"Bu aynı şey değil. Ona değer veriyorum ve görmek istiyorum."

Babam derin nefes alıp deri koltuğun kenarına oturdu.Genelde böyle stresli olduğu zamanlarda babam mutlaka hayatımı yenilikler ile donatırdı.

Kötü anlamda yeniliklerle.

"Aslında seni buraya çağırdım çünkü.. Zayn biz annenle ona bazı şeyler söyledik. ''

" Bak.. Ona ne söylediyseniz umrumda değil. Onu görmek istiyorum,hatta tam şuan gidip göreceğim. " dedim kelimelerin üstüne basarak.

Babam geri çekilip ellerini arkasında birleştirdi.

"Onu görmek mi istiyorsun?"

"Evet." dedim hızlıca ayağa kalkarken.

"Büyükbabanı görmek istiyorsun öyle mi Zayn?" dedi bu sefer.

"Evet, evet baba bu tuhaf mı?" dedim sinirle ona bakarken. O ise kısa bir kahkaha atıp tam karşımda durup yüzüme baktı.Komik olan bir durum vardı ve ben mi görmüyordum?
"
Öyleyse oğlum. Ona bir torun ve gelin getirmen gerekecek. Çünkü büyükbabana senin evlendiğini söyledik."

Duyduklarım üzerimde şok etkisi yaratırken, bir süre ciddi olup olmadığını anlamak için ona bakmaya devam ettim. Ancak yüzündeki eğlenen ifade ve alaycı bakış sertçe yutkunmama sebep olmuştu.

İşte şimdi tam olarak bok çukuru beni içine hapsetmişti.

**

Bir şeyler anlaşıldı biraz sanırım. Kafanızda çok fazla soru işareti kalmamıştır inşallah.

Takipte kalın!




Baby's Father•zaylenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin