Siyah Mektuplar

1. Fırtına

🌑 Yorumlarda kitap hakkındaki görüş ve eleştirilerinizi belirtmenizi çok isterim.

🌑 Yorum yapmayı ve bölümü beğenirseniz oylamayı unutmayın.

🌑 Bu kısma kendi kitabınız konusunu yazıp tanıtımı yapabilirsiniz. Hem ilgimi çeken bir konu olursa ben de okurum.

🌑 Müzikle birlikte okumanızı tavsiye ederim.

Sene 1990

Şehir çok eskiydi eski olmasına rağmen nufusu az, küçük, sessiz, sakin ve sıradandı. Şehrin içi, Apartmanlar, lüks müstakil evler ve bazı tarihi eser gibi görünen eski evlerden oluşuyordu. Bazı mahalleri gözde ve lüksken bazı mahalleleri ise kimsenin kolay kolay uğramadığı eski ve unutulmuş mahallelerdi. Şehir küçük olduğundan mahalleller de birbirine yakındı ve ulaşımı kolaydı. Güvenli ve huzurlu bir şehirdi. İnsanlar normal bir şekilde yaşamlarına devam ederlerdi.

Havası ise genelde güneşli, nadiren sonbahar ve kış aylarında hafif rüzgarlı ve yağışlı olurdu ama o gün hava hiç beklenmedik bir şekilde fırtınalıydı. Fırtınaya direnmeye çalışan ağaçların yaprakları havada uçuşuyor, şimşekler çakıyor, kara bulutlar şehrin üzerinde geziyordu.  Dışarda fırtınaya yakalanan insanlar evlerine yetişebilmek için aceleyle koşuşturuyordu. Şehirde tam bir kargaşa hakimdi; göz gözü görmüyordu.

Bu derece büyük bir fırtına şehirde çok az rastlanan bir olaydı. Bu durum şehirde yaşayanları şaşırtmış ve oldukça korkutmuştu. Herkes telaş içinde hızla kendi evine yetişmeye çalışıyordu. Bazı insanlar ise en yakındaki kafe ve restorantlara sığınmış, meraklı gözlerle camdan bakıp fırtınanın geçmesini bekliyordu.  Çakan şimşeklerin sesi insanların içini kasvetle dolduruyordu.

Telaş içindeki İnsanlar sıcacık evlerine geçip rahat koltuklarında oturduktan bir müddet sonra fırtına yavaşca dindi ve yerini hafif rüzgarlı hoş bir hava aldı. Bu geçen sürede siyah mektuplar sahiplerine ulaşmıştı.

Fırtına zamanı dağıtılan mektupları fırtına dindikten sonra kapının veya pencerenin önünde fark edenler şaşırmıştı. Bunlar hiç beklenmedik mektuplardı. Böyle bir fırtınada postacının mektup dağıtması imkansız gibiydi. Bu mektupların bu fırtınada nasıl ve kim tarafından bırakıldığı merak konusuydu.

Bu siyah mektupların kimden geldiği belirsizdi. Siyah zarfın üstünde mektubu alan kişinin ismi beyaz bir kalemle yazılmıştı. Bu beyaz yazı, mektubun üzerinde ışıldıyordu. Yazılan isim parıldıyordu. Onun dışında mektubun üzerinde yazılı herhangi bir şey yoktu. Sade siyah bir mektup ve üstünde tek bir isim barındırıyor, soyadı bile yok. Mektubun postacı tarafından teslim edilmediği, herhangi biri tarafından yazılıp kapılara veya pencerelere bırakıldığı kolayca anlaşılıyordu.

Siyah zarfı açanların karşısına ise beyaz bir kağıt çıkıyordu. Çıkan beyaz kağıtta bunlar yazılıydı:

Sevgili "......"

Öncelikle çok üzgünüm kendimi tanıtamıyorum. En azından şimdilik. Şehirde yeniyim ve hiç arkadaşa sahip değilim. Dışarısı çok kargaşa dolu ve ben çekingen biriyimdir. Tek istediğim diğer çocuklar gibi arkadaş sahibi olmak ve güzel vakit geçirmek ama bunu başarmak benim için çok zor. Bunu nasıl yapacağım konusunda çok kararsızdım ve bu mektup işi bana cazibeli geldi. Bu mektubu aldıysan senle aramızda güzel bir dost ilişkisinin başlamasını istediğim anlamına gelir. Benimle tanışmak istiyorsan bu cumartesi günü saat 12.30'da şehrin merkezindeki su parkında seni bekliyor olacağım umarım tanışabiliriz. Sevgilerimle.

Bu kağıtta yazılanlarda mektubu gönderen kişi hakkında pek bir detay yoktu; gizemini korumuştu. Çok kısa konuşmuş, adını ve kim olduğunu belirtmemiş sadece tanışmak istediğini söylemişti. Bu durum mektubu alanlardan bir kısmını rahatsız etmişti bir kısmına ise bu gizem çekici gelmişti.

Mektubu alanlardan bazıları mektubu ciddiye bile almadan çöpün yolunu gösterdi. Bazıları mektubu gönderen kişiye acıyıp bir şans vermek istedi, bazıları ise bu gizemli kişiyle tanışmayı çok heyecanla bekliyordu.

Cumartesi günü geldiğinde mektubu alanların bir kısmı parkta mektubu yollayan kişiyi bekliyor olacaktı.

🌑 Siz bu tarz bir mektup alsaydınız buluşmaya gider miydiniz?