12. Arınma

145 58 48
                                    


Helin artık evdeydi. Az önce yaşadıklarının şokunu henüz üstünden atamamıştı. Gerçekten bir insanı öldürmüş müydü? Buna bir türlü inanamıyordu. Sanemin olayı nasıl halledeceğini de merak ediyordu? Gerçekten halledebilecek miydi?

Artık ceset bulunursa tek suçlu kendisi olmayacaktı. Bu Helini az da olsa rahatlatıyordu. Sadece her şey normalmiş gibi davranmalıydı ama bu onu çok zorluyordu.

Helinin bu halini gören anneannesi telaş içinde, "Ne oldu Helin? Bu halin ne böyle? Yüzün bembeyaz olmuş. Yorgun görünüyorsun. Kötü bir şey mi oldu?" diye sordu.

Helin elleriyle yüzünü kaşıdı. "H-Hayır anneanne, biraz yorgunum o kadar. Duş alıp dinlenicem"
"Bi şey yemeyecek misin?"
"Yiyeyecek bir şey mi var?"
"Kızım sen olmadığın için hasta halimle yemek yapamadım. Kız kardeşin de sabahtandır aç. Ne vereceğim bu çocuğa? Para da bitiyor. Acil bir iş bulman lazım. Böyle olmaz."

Helin bu kadar derdin arasında bi de aile problemleriyle ilgilenmek istemiyordu. Yüzü asılmıştı ağlayacak gibi bir hali vardı. Anneannesi, "Ah annen ölmeseydi bu halde olmazdınız. Neyse kızım sen git dinlen. Ben kardeşine kahvaltılık bir şeyler veririm artık. Bugün de böyle idare etsin." diyerek mutfağa doğru ilerledi.

Helin ne diyeceğini bilemiyordu. Bir şey demeden duşa girdi. Ateş gibi sıcak suyu açtı. Temizlenmek arınmak istiyordu. Her şeyi unutmak...

'Babam gibi mi oldum? Hayat insana yapmam dediği şeyleri yaptırıyor galiba. Asla bir insanı öldürmeyecektim. Babamın annemi öldürdüğü gibi. Şimdi ben de onun gibi bir katilim. Nefret ettiğim adama dönüştüm.' Helin içinden bunları geçirerek ağlıyordu.

Sıcak suyla iyice arındığını hissettikten sonra duştan çıkıp odasına çekildi. Nasıl uyuyacağım diye düşünüyordu ama bedeni ve ruhu o kadar yorgundu ki çok geçmeden uykuya daldı.

Sabah uyandığında kendini daha iyi hissediyordu. Gözlerini ovarak salona çıktı. Anneannesi ile kız kardeşi kahvaltı yapıyordu. Anneannesi hasta haliyle kahvaltı hazırlamıştı.

"Anneanne hasta halinle neden yordun kendini ben hazırlardım kahvaltıyı."
"Sen çok yorgun görünüyordun. Kıyamadım uyandırmaya. Hadi gel bir şeyler ye."

Helin masaya oturup bir şeyler yedi. Anneannesine dönerek,
"İş bulmaya çalışıyorum ama bulamıyorum."
"Bulursun elbet. Sabret biraz. Hastalanmasaydım ben çalışmaya devam ederdim ama elimden gelen bir şey yok. Sen de okuldan ayrılmak zorunda kaldın. Ne kadar üzülüyorum bir bilsen!"
"Biliyorum ama böyle olması gerekiyordu. Hem Berfinin okula başlaması lazımdı. O da geç yazılacak. İş bulursam hemen okula yazdıracağım onu."

Kahvaltısını yapıp masadan kalktıktan sonra Helin acaba Süveyda gelir mi diye düşünmeye başladı. Aslında bu konuyu konuşmaya çok ihtiyacı vardı. Kendisini suçlu hissediyordu. Elinden gelen hiçbir şey yoktu isteyerek yapmamıştı ama sonuçta birini öldürmüştü.

Helin odasına çekilip dağınık odasını toplamaya koyuldu. Bir süre sonra zilin sesi duyuldu. Evet Süveyda olmalıydı. Helin hızla koşup kapıyı açtı. Kapıdaki Süveydaydı.

"Hoşgeldin. Bir an gelmiyeceksin sandım."
"Olur mu hiç? Seni böyle bırakamazdım. Nasılsın?"
"Düne göre daha iyiyim ama her şey o kadar kötü ki... Bunca derdimin arasında bu çıktı başıma. Neyse gel içeri de içerde konuşalım."

Berfin ablasının bir arkadaşını görünce şaşırmıştı. Daha önce ablasının bir arkadaşı olduğunu görmemişti. Süveydaya dikkatli bir şekilde bakıyordu.

Helinin kardeşini fark eden Süveyda,
"Kardeşin mi? çok tatlıymış."
"Evet. Berfin. 7 yaşında."

Süveyda Berfine doğru eğilerek,
"Memnun oldum Berfin." dedi.

Siyah MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin