Helin, son buluşmalarından sonra kendini iyi hissetmeye başlamıştı. Artık suçluluk duygusunu az da olsa yenebiliyordu ama hala içinde bir huzursuzluk vardı. Kaderin ailesinin şu anda ne yaptığını, Kaderin kaybolması hakkında ne düşündüklerini merak ediyordu.Gruptan kimse Kaderin oturduğu yeri bilmiyordu. Sanem bir şekilde halledeceğim demişti ama Saneme güvenmeli miydi? Daha kızın evini bile bilmiyor ki. Saneme güvenemeyeceğini düşünüyordu. Her şeyi kendi gözleriyle görmeliydi.
Kaderle konuşmalarından, evinin mezarlığa yakın olduğunu hatırlıyordu. Mezarlık tarafına gidip birilerine sorarsa rahatlıkla evi bulabilecekti. Ailesine de kendini Kaderin bir arkadaşı olarak tanıtacaktı ama yakın olmayan bir arkadaş.
Helin bunu yaparak üzerine şüphe çekebileceğini biliyordu ama hiçbir şey yapmadan da rahat edemiyordu. Bunu yapmak zorunda hissediyordu çünkü Saneme bu konuda güvenmiyordu ve Sanemin bu konu hakkında da bir girişimde bulunduğunu düşünmüyordu.
Gitmekte kararlıydı. Siyah elbiselerini giyip siyah tonlarındaki makyajını yaptı. Hazırlanmayı bitirirken kenarda uzun zamandır kullanmadığı mor renkteki çubuk küpeleri gördü.
Birden aklına Kaderin en sevdiği rengin mor olduğu geldi. Bu küpeleri uzun zamandır takmıyordu ama bugün taktı.
Şemsiyesini alıp evden çıktı. mezarlığa doğru yürüyordu. Hava her zamanki gibi yağmurlu olduğu için dışarıda pek kimse bulunmuyordu. Mezarlığın önüne geldiğinde çok korkumuştu. Burası o kadar kasvetliydi ki...
Mezarlığın önünde pek kimse yoktu. Zaten kim niye olacaktı ki bu yağmurda? Helin yetişkin birine Kaderin evini sormak istemiyordu. Küçük çocuklara sormak istiyordu. Etrafına iyice bakındı ama ortalıkta çocuk yoktu.
Mezarlığın içine baktı. Sadece yaşlı bir adam vardı. Altmış yaşında gibi duruyordu. Helinin başka çaresi yoktu. Yağmur hızını arttırmıştı ve acilen birine sorması gerekiyordu. Bu adama soracaktı.
Helin mezarlığın demir kapısını aralayıp mezarlığa girdi. Ne kadar da çok ölü insan vardı. Yağmur toprağı ıslatmıştı. Yerler çamur olmuştu. Siyah botları çamura batıyordu. Bundan aşırı rahatsız olmuştu.
Adama doğru yavaşca ilerliyordu. Bu yaşlı adam ne yapıyordu acaba mezarlıkta? Yağmur da şidettini arttırmıştı.
Helin adama yavaşça yaklaşıp, "Merhaba" diye seslendi.
Yaşlı adam birden irkildi. Korkmuştu. Yavaşça arkasına döndü.
"Merhaba, korkuttun beni."Helin gülümseyerek, "Çok özür dilerim. Ben bir arkadaşın evini arıyorum da onu soracaktım." dedi.
"Sor bakalım kimmiş bu arkadaşın. Bu mahalleden mi?"
"Evet. İsmi Kader. Kaybolduğu haberini aldım da ailesini ziyaret etmek istiyorum Evin yolunu biliyorsanız tarif eder misiniz?"Adam gülümseyerek, "Ha Kaderin arkadaşısın sen. Evet evlerini biliyorum. Komşum olur kendisi" dedi.
"Ne güzel, tarif edebilirsiniz o zaman."
"Evet, ben de eve döneceğim zaten. Gel beraber gidelim."Helin bunu duyduğuna sevinmemişti. Daha fazla adamla muhabbet etmek istemiyordu. Kabul etmezse şüphe çekecekti. Bu durumda yapacak bir şey yoktu adamla birlikte gitmeliydi. Pek konuşmadan Kaderin evine doğru ilerleyecekti.
"Peki teşekkür ederim."Helinle yaşlı adam birlikte mezarlıktan çıktılar. Yağmur şiddetini arttırıp adamı sırılsıklam ettiği için Helin şemsiyeyi adamın üzerine de tuttu.
Adam minnetar bir bakışla, "Sağ ol kızım." dedi.
"Ne demek"
"Ben de kızımı kaybettim. Senin yaşlarındaydı."Helin üzülmüştü. "Geçmiş olsun."
Adam buğuk bir sesle, "Sağ ol. Önünde olduğum mezar onundu işte. İntihar etti. Bizi bıraktı." dedi.
"İntihar mı? Ne kötü."
"Evet. Evlat acısını bilirim ama o hiç bilmez."
"O mu? O kim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Mektuplar
Mystery / ThrillerŞehirde hiç beklenmedik bir fırtına vardı. Bu fırtınada gelen siyah mektuplar da neyin nesiydi? Mektubu alanlar bunun gizemini çözebilecek miydi? Destek için oylayıp kütüphanenize ekleyebilirsiniz.