30. Son

146 12 5
                                    

Günümüz

Sanemin son nefesini verdiğini gören Helin ve Süveya birbirlerine sıkıca sarıldılar. Süveyda son kez kardeşinin cansız bedenine baktı. İçinde az da olsa bir üzüntü vardı ama bunu yapmak zorundaydı.

Şimdi Süveydayla Helini yeni yollar bekliyordu. Süveyda ile Helinin aşağı inmesiyle Zel bir şeylerin ters gittiğini anladı. Hızla yukarı koşup Sanemin odasına daldı. İçerde kraliçesinin cansız bedeniyle karşılaştı. Onun için gözyaşları döktü. Kızların annesi ölmeden önce iki kızını da ona emanet etmişti. Zel hep birini kaybetmekten korkuyordu. Korktuğu başına gelmişti. Ölecek olanın Süveyda olabileceğini düşünürdü. Sanemin ölmesi onu büyük şoka uğratmıştı.

Artık elinden bir şey gelmezdi. Naapora uğrayıp Sanemin öldürüldüğünü Süveydanın da artık yeni kraliçemiz olduğunu söyleyecekti. Sanemi kollarında taşıyıp geçitten geçmek üzereyken arkasından kısık bir sesle, "Özür dilerim." lafını işitti.

Arkasını döndüğünde Süveydayla karşılaştı. Zelin yüzü asıktı. Ac çektiği çok belli oluyordu. Titrek sesiyle, "O ne demek kraliçem. Ben kimim ki benden özür diliyorsunuz." dedi.

Bu sözlerden sonra geçitten geçti. Süveyda artık Kraliçeydi her şey istediği gibi ilerliyordu.

Aradan günler geçti. Zelin halka olan bildirilerinden sonra halk büyük isyandaydı. Süveyaya karşı büyük öfke içindeydiler onun başarısız bir kraliçe olacağını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyordu.

Süveyda ise bu lafları takmıyordu. Başından beri olacakları tahmin edebilmişti ama o artık kraliçeydi ve onun sözünün dışına kimse çıkamazdı.

Süveyda ile Helinin arasındaki ilişki gün geçtikçe büyüyor birbirlerini aha çok sevgi hissediyorlardır. İkisinin ayrılması imkansız gibiydi.

Süveyda, kısa süre sonra dünyayı fethetmek için çalışmalara başladı. Dünya büyük bir şok içindeydi. Hç beklemedikleri bir şekilde hiç beklemedikleri kişilerle savaşa girmek zorunda kalmışlardı.

Yenileceklerini bariz bir şekilde anlayanlar artık Helinin kraliçeliğini kabul etmek zorunda kalmışlardı. Dünyayı Helin Naaporu Süveyda yönetiyordu.

Naaporda duran Reha, Kader, Kerem ve Baranın cesedleri hiç zarar görmeden duruyordu. Süveyda onların cesedlerine asla dokunmadı ve onlar için bir anıt mezarlığı dikti.

Gecidin bulunduğu ev yıkılıp bir istasyon yapılmıştı. Böylelikle Naapor ve Dünya arasında yolculuklar başlamıştı. Meraklı insanlar Naapor halkını görmek için can atıyorlardı. Dünya ve Naapor arasında barış sağlanmıştı. Herkes Süveyda ve Helinin yönetiminden memnun kalmaya başlamıştı.

Süveyda ve Helin uzun süre mutlu şekilde yaşadılar. Bir gün Helin, Süveydadan aldığı bir mektupta Süveydanın artık yumurtlama dönemine geldiğini, Dünyaya uğrayamayacağını ve Helinin ona ölmüş genç cesedleriyle birlikte ona uğramasını dilediğini öğrenmişti.

Helin zaman kaybetmeden yeni ölmüş genç cesedlerini bulup hemen Naapora uğradı. Süveydanın birden fazla kraliçe doğurmak istemesi onu az da şaşırtmıştı.

Vardığında Süveyda onu beliyordu. Birbirlerine uzunca süre sarılıp öpüştüler. Süveyda kısık sesle, "Yanımda olduğun için çok mutluyum. Yumurtalayana kadar burda kalır mısın?"
"Tabii ki kalırım. Sen iste yeter ki!"
Süveyda içten bir şekilde gülümsedi.

Masasına gelen insan cesetlerini yedi kanlarını bardakta içti. Tadının fena olmadığını söyledi. Artık üreyebilirdi. Kraliçe en güçlü ve zeki askerlerle birlikte olarak ürerdi.

Helin bunu kıskansa da neslin devamlılığı için zorunlu olduğundan bir şey demedi. Geçen süre boyunca Süveyda, cesed yiyip askerlerle birlikte oluyordu.

Karnı kocaman büyümüştü. Helin ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordu. Şu an gördüğü kişi sanki Süveyda değil de koca bir devdi. Herkes Süveydanın sağlığı için dört dönüyordu.

Tüm Naapor heyecanlıydı. Günü geldiğinde Süveyda Helinin ellerini tutarak yumurtlamaya başlamıştı. Binlercesiyah yumurta yumurtlamıştı ama hala ortada hiç kırmızı yumurta yoktu.

Telaş ve acı içinde Heline donerek, "Neden böyle oldu. Çoktan kırmızı yumurta gelmeliydi." dedi.
"Elbette gelir. Sakin ol lütfen."

Sürekli gelen siyah yumurtalardan sonra parlak bir kırmızı yumurta çıktı. Süveydanın içi sevinçle dolmuştu sonrasında defalarca kırmızı yumurta gelmişti.

Yumurtlama bitince toplam on dört tane kırmızı yumurta çıkmıştı. Yumurtalar onlara özel odalarda saklanmıştı.

Süveyda ise yoğun acıyla geçen bu süreçten sonra baygınlık geçirmişti. Doktorlar onu uyandırmaya çalışsalar da başarısız olmuşlardı. Helin çok endişelenmişti. Süveydayı çok seviyor onu böyle erken kaybetmek istemiyordu.

İki gün sonra Süveyda son nefesini vermişti. Helin en yakınındaki insanı kaybetmişti içinde büyük bir üzüntü vardı. Naaporun kara havası hiç bu kadar kara olmamıştı onun için. Bugün hep en nefret ettiği gün olacaktı.

Süveydanın cesedi diğer kraliçelerin yanına gömüldü. Şimdi tüm halk yeni kraliçenin yumurtadan çıkıp gelişmesini bekliyecekti. Bu dönem uzun süreceği için yönetimi Helin ile artık yaşlanmasına rağmen işini hala ustalıkla yapan Zel almıştı.

Helin iki yeri yönetmenin zorluğundan çok kraliçeleri nasıl büyüteceğini düşünüyordu. Birbirlerini öldürmelerini istemiyordu. Süveydanın karnından İlk çıkan yumurta kraliçe olacaktı. Onu diğerlerinden çoktan ayırmışları. 

Günü geldiğide kraliçeler yumurtadan yavaş yavaş çıkmaya başlamışlardı. On sarı iki kırmızı bir tane de mavi kraliçe çıkmıştı ama hala kraliçe olup Naaporu yönetecek kraliçe yumurtadan çıkmamıştı.

Helin çok endişeliydi onlar artık kendi çocukları gibiydi tek birine bile zarar gelmesini istemiyordu. Herkes bununnormal olduğunu bazı yumurtaların geç çatldığını söylemişti. Bu az da olsa Helini rahatlatmıştı.

Üç gün sonra kraliçe yumurtadan yavaşça çıkıyordu. Herkes dikkatle yumurtayı izliyordu. Çıkan kralice mor bir kraliçeydi. Naaporun yeni kraliçesi o olacaktı. Helin büyük bir mutlulukla onu izliyordu.

Mor kraliçe tıpkı Süveydaya benziyordu. Gülüşü onunki gibi içtendi. Zaman geçiyor Kraliçeler büyüyordu. Helini anneleri gibi görüyorlardı. Helin de onları çocukları gibi görüyordu artık dünyadan çok naaporda kraliçelerin yanında vakit geçiriyordu.

Birlikte çok mutluydular. Kraliçeler de birbirlerini çok seviyor birbirlerine saygı duyuyorlardı. Zamanı gelince mor kraliçe hakkı olan tahta oturdu ve diğer kraliçeler de buna saygı duydu.

Helin bunları gözü yaşararak izliyordu. Kraliçelerin birbirlerine zarar vermeden yaşamaları onu mutlu ediyordu.

Süveydadan ona, onu çok seven ve saygı duyan iki halk ve on dört tane kız çocuğu kalmıştı. Bir gün penceresinde bulduğu, ona ölüm getirebilecek siyah bir mektubun şimdi ona bu duyguları yaşatabileceğini kim bilebilirdi ki?

Siyah MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin