Kerem ne yapacağını bilmeden, sinirli bir şekilde kapıyı çarpıp çıktı. Kızların verdiği karar onu şoka ve hayal kırıklığına uğratmıştı. Bir insanın cesedini saklamayı nasıl düşünmüşlerdi? Onlar hakkında iyi duygular besleyerek yanıldığını düşündü. Belki de onlara hiç güvenmemeliydi. Şimdi başı beladaydı ve üstüne bir tehditle karşı karşıyaydı.
Bu derin düşüncelerle Sanemin evinden çıktı. Son kez eve baktı. Havadaki soğuk onu üşütmüştü. Hırkasını ilikleyerek yoluna devam etti.
Eve vardığında saat çok geç olmuştu ama ailesi onun geç saatlerde eve gelmesine alışkındı. Eve girdiğini gören annesi,
"Hoşgeldin! Nasıldı günün?"Keremin annesi orta yaşta olmasına rağmen çok genç bir görünüme sahip olan hoş bir kadındı. Açık kahverengi gözlerini oğluna dikerek bir cevap bekliyordu.
"Kerem?"
Keremin moralinin bozuk olduğunu anlamıştı. İlişkisiyle ilgili bir sorun olduğunu düşündü. Çok zor bir ilişkiydi sonuçta onlarınki
"Baranla mı tartıştınız?"
"Ne alaka anne ya? Her şeyi oraya bağlama! Sadece keyfim yerinde değil ondan."Ceyda hanım, oğlunun bu cevabı karşısında sesizliğini korudu. Bir şey demeden mutfaktaki şarabı alıp kadehine doldurdu. Şarabından bir yudum alarak, "Açsan, Lena sana bir şeyler hazırlasın." dedi.
"Hayır aç değilim. Bir şey yemeyeceğim."
Umursamaz bir "peki" diyerek oğlunun yanından ayrılıp yukarı çıktı.Kerem derin bir üzüntü içerisindeydi. İnsanlara biraz olsun güvenmek istemişti ama her şey çığrından çıkmıştı. Mutfağa gidip bir kadeh alarak kendine şarap doldurdu. Şarabını içtikten sonra duş alıp çok geçmeden uyudu.
3 gün sonra
Sabah kalktığında saat çok geç olmuştu. Aklı hala üç gün önce yaşananlardaydı. Şikayet etmeli miydi? Kerem bunu her şeyden çok istiyordu ama kızların suçu ona atmasından da çekiniyordu. Belki de sadece Sanem saçmalıyordu. Vicdanını mı dinlemeliydi?
Kafasında o kadar çok soru vardı ki artık düşünmek bile istemiyordu. Tek istediği normal güzel giden yaşantısına devam etmek. Baran bugün onlara gelecekti. Erkek arkadaşını görmek belki onun moralini düzeltebilirdi.
Aşağı indi. Hızlıca bir kahvaltı yaptı. Kahvaltısını bitirtikten sonra zil çaldı. Lena kapıyı açmaya gitti. Kapıdaki Barandı. Kerem çok sevinmişti hemen yanına yaklaştı.
"Nerdeydin? Çoktan burda olman gerekiyordu."
"Geldim işte acil olan ne! Baban bir şey mi öğrendi?"
"Hayır hayır öyle bir şey yok! Daha farklı ve daha kötü bir şey. Odama geçelim orda anlatırım."
"Tamam"Çocuklar tam yukarı çıkıyorlardı ki "Baran" diye bir ses işittiler. Sesin sahibi Keremin babası Yıldırım beydi. Baran Yıldırım beyden çok çekinirdi.
Kısık bir sesle "Buyrun efendim." dedi.
Yıldırım bey, karısından biraz daha yaşlı olmasına rağmen aynı şekilde genç görünümünü koruyan biriydi. Ülkede çok popüler olan bir restoran zincirinin sahibiydi. Babasının zorluklarla kurmuş olduğu bu zenginliğin içine düşmüştü. Bu belki de onun biraz küstah ve kendini beğenmiş bir yapıya sahip olmasına neden olmuştu.
İnce siyah kaşlarını kaldırarak, "Siz baya yakın arkadaşsınız galiba ama seni ve aileni neredeyse hiç tanımıyoruz. Bir ara ailenle görüşelim. Ne iş yapıyorlar?"
"Annem mimar babam ise öğretmen."
Yıldırım beyin yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. "Mimar ve öğretmen demek. Ne güzel. Tanışmayı çok isterim."
"Tabii efendim. Kendilerine ileteceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Mektuplar
Mystery / ThrillerŞehirde hiç beklenmedik bir fırtına vardı. Bu fırtınada gelen siyah mektuplar da neyin nesiydi? Mektubu alanlar bunun gizemini çözebilecek miydi? Destek için oylayıp kütüphanenize ekleyebilirsiniz.