26. Her Şey Düzelecek

55 12 2
                                    

Helin, normal günlük yaşantısına devam ederken kapısının birden çalınmasıyla irkildi. Kim gelmiş olabilirdi ki? Çocuklarla iletişimi  kesmişti. Acaba bir gelişme mi yaşandı diye düşünüyordu.

Bu düşüncelerle sertçe vurulan kapısını açmaya gitti. Kapısını açtığında karşısında Yıldırım beyi görmenin şokunu yaşadı.
"Siz... Sizin ne işiniz var burda? Ne istiyorsunuz?

Yıldırım bey soluk soluğaydı. Çok üzgün olduğu gözlerinden anlaşılıyordu. "Kerem"
"Kerem mi? Ne oldu Kereme?"

Yıldırım bey yutkundu. "Oyla arkadaşı Baran kayıp. Siz gördünüz mü? Bir bilginiz var mı onlarla ilgili? Nereye gitmiş olabilirler?"

Helinin kafasından aşağı kaynar sular dökülmüştü. Korktuğu şey başlarına gelmişti. Rehayla birlikte Kerem ile Baran da artık kayıptı.
"Şey, hayır görmedim. Bir bilgim yok ama size nereye gitcekleri hakkında bir şey söylediler mi?"
"Hayır, Kerem çıkarken kimseye pek bir şey demez. Normal arkadaşlarıyla buluşur sürekli. Tüm arkadaşlarına sorduk ama bir şey bulamadık. Benim de aklıma siz kızlar geldiniz size de sormak istedim."

Helin, Sanemden şüphelenmişti. Acaba Kerem ile Baran Sanemlere gitmiş olabilir miydi? "Çok tuhaf. Sanemlere gitmiş olmasınlar?"
"Sanem mi? oraya gitseler de dönerlerdi neden orda kalsınlar haber vermesinler?"
"Haklısınız."

Helin Yıldırım beyi sakinleştirip içeri davet etti. Yıldırım Bey bu daveti geri çevirmeyerek salondaki koltuğa oturdu.

Helin ona bir bardak soğuk su getirip lafa girdi. "Bakın Yıldırım bey anlatacağım şeyin sizi endişelendirmesini istemiyorum ama Sanemi gördünüz, işte o sizin bahsetiğiniz yıllar önce kaybolan o ailenin oturduğu evde oturuyor."
"Nasıl? Sanem orda mı oturuyordu?"
"Aynen. Biz de genelde orada buluşurduk. Yani hep birlikte buluşurduk."
"Peki tuhaf bir şey oldu mu o evde?"

Helin suratı düşmüştü. "Hayır tuhaf bir şey gerçekleşmedi."

Helin bir an anlatacağı şeylerin kendisini de yakabileceğini düşündü. O Kaderin katiliydi şimdi bu olaylar yetkililer tarafından araştırılırsa zor duruma düşebilirdi. O yüzden Yıldırım beye daha fazla bir şey anlatmaktan şu anlık vazgeçmişti. İlk önce kendisinin bir şeyleri anlaması ve halletmesi gerekiyordu.

"Bakın Yıldırım Bey gerçekten şu an ne kadar üzgün olduğumu anlatamam ama daha fazla bir bilgim yok malesef"
"Az önce ev dedin orda buluşuyormuşsunuz bunu neden anlattın? Onların kaybı evle ilgili olabilir mi?"

Helinin alnından bir damla ter aktı. "Hayır hayır sanmıyorum. Sadece siz o gün anlatmıştınız ya. Sonradan o evin Sanemlerin evi olduğunu fark ettim. Tuhafıma gitti ondan size anlattım. Bir alakası olması mantıksız. Bir şey olsaydı herhalde ilk Saneme olurdu."

Yıldırım bey suyunu yudumladıktan sonra bardağı yere bıraktı. "Bilemiyorum. Şehirde Kerem ile Barandan önce kayıp olan ve bulunamayan iki genç daha varmış. Yetkililer bunların birbirleriyle alakalı olabileceğini söyledi."
"Olabilir ama siz hemen kötü düşünmeyin. Belki bulunurlar."
"Umarım. Neyse benim gitmem lazım. Bir şey duyarsan mutlaka haber ver."

Yıldırım bey yavaşça ayağa kalktı. Helin de arkasından onu uğurlamak için kapıya kadar geldi. Kapıda Yıldırım bey Helinin yanağına küçük bir öpücük kondurduktan sonra giti. 

Yıldırım beyi gidişiyle Helinin elleri titremeye boğazı kurumaya başlamıştı. Ne yapacaktı? bu kayıplar onu endişelendirmişti. Bir şeyler anlatmak istiyordu ama kendisini de yakmak istemiyordu. Kaderin kaybının tekrar gündeme gelmesi onun hiç işine yaramıyacaktı ama kendisinin de Kerem ile Baran gibi kayıplara karışabilecek olması onu korkutuyordu.

Bu saçmalığı hemen çözmeliydi. Mektuplar, Sanem, Sanemin evi, Fırtınalı hava, Kayıp aile tüm her şey gözünün önünden geçiyordu. İlk Kaderi düsünmeye başladı. Kaderin ölümü bir kazaydı ve kayıp sayılmazdı sadece ceset saklanmıştı.

Reha ise gerçekten kayıptı başta kendi isteğiyle gidiyor olması mantıklı gelse de şu an kaybolmuş olması daha mantıklıydı. Kerem ile Baran da Helinin şüphelerini Saneme söylemesinden sonraki gün kayboluyordu.

Bu kayıpların ortak noktası siyah mektuplar, Sanem ve sanemin eviydi. Kaybolan herkes o mektupları almış o evde bulunmuş Sanemle tanışmıştı. Bir dakika! Baran mektup almamıştı. Acaba mektup alakalı değil mi?

Helinin kafası yine karışmıştı ama Baranın mektuplardan haberi olması onu da olaya dahil ediyor diye düşündü. Kesinlikle artık Sanemden şüpheleniyordu. O, bu mektupları yolayan bir katil olabilirdi.

Helin tam anlam veremese de bu olayların arkasinda doğaüstü bir gücün de olabileceğini düşünüyordu. Fırtınalı hava neyle açıklanabilirdi? Sadece tesadüf müydü? Helinin kafası bu düşüncelerle o kadar karışmıştı ki patlayacak gibi olmuştu.

Derin derin nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Saneme uğrayıp konuşmanın iyi bir fikir olacağını düşündü ama hemen sonrasında içini bir korku kapladı. Kaybolmaktan, ölmekten ve Berfini yalnız bırakmaktan korkuyordu.

Şu an için güvenebildiği tek isim Süveydaydı. Süveydanın evine uğrayıp bu olayları haber vermenin daha iyi olacağını düşündü. Hemen hazırlanıp evden çıktı. Evden çıkarken bu evi son görüşü olabileceğini düşündü. Tüm vucudunu korku kaplamıştı.

Dışarısı yine soğuk ve rüzgarlıydı. Kara bulutlar dolanıyor şimşekler çakıyordu bu yağmurun habercisiydi. Helin yakınlarda bir taksi bulmayı umuyordu. Fakat bulamamıştı.

Yolu yarıladıktan sonra yağmur başlamıştı. Helin şemsiyesini açarak yoluna devam etti. Yürürken de düşünmeye devam etti. Her şeyi Süveydaya anlatacaktı. Sanemin bir şeyler sakladığı aşikardı. Artık Süveydanın da Sanemden şüphelenmesi gerektiğini düşünüyordu.

Süveydalara varmıştı. Kapıyı çaldığında cevap alamadı. Uzun süre bekledi ve kapıya vurmaya devam etti ama kimsecikler yoktu. Helin vazgeçip ordan ayrıldıktan sonra arkasından bir ses duydu. "Helin!"

Arkasını döndüğünde Süveydanın gülümseyen suratıyla karşılaştı. Islanan kızıl saçları ve yüzündeki hoş gülümsemesiyle çok güzel görünüyordu.

Helin ona yaklaşıp sarıldı. "Nerdeydin?"
"Markete kadar uğramıştım."
"Bir şey almamışsın ama"
"Evet aradığım şeyi bulamadım. Neyse hadi gel içeri üşüteceğiz bu yağmurda."

Kızlar beraber eve girdiler. Helin bu eve daha önce sadece bir kere gelmişti. Genelde Süveyda onlara gelirdi. Önceki gelişinde de Süveydanın ailesi evde yoktu. Şimdi de görünmüyorlardı.

"Ailen evde değil mi?"
"Hayır babam iş seyehatinde annem de işte şu an. Ee ne oldu hangi rüzgar attı seni buraya?"
"İnanamıyacaksın ama Yıldırım bey bugün evime geldi."

Süveyda kaşlarını çatmıştı. "Ne! Nasıl olur? Niçin geldi? Sana zarar verdi mi?"
"Hayır hayır! Benle ilgili değil. Kerem ile Baran için geldi."
"Keremle Baran mı?"
"Evet onlar kaybolmuş."
"Ne! Nasıl olur?"
"Oldu işte! Anlamıyor musun? Bu kayıplar normal değil sıra bizde artık bizde kaybolacağız."

Helinin korku dolu bakışları Süveydayı endişelendirmişti. "Kötü düşünme. Belki bulunurlar."
"Hayır bulunmuyacaklar. Onlar da Reha gibi kayıp. Bu işte de Sanemin bir parmağı var onun bir parmağı yoksa da o evle ilgili ya da mektupla ilgi bir şey. Yani sen ben ve belki de Sanem de tehlikede."

Süveyda ne diyeceğini bilmiyordu. Şu an tek düşündüğü Helindi. Helin, çok kötü görünüyordu. Süveyda onu böyle görmeye dayanamıyordu. Ona karşı büyük bir sevgi besliyordu ve onu her şeyden korumak istiyordu.

Helinin başını kollarının arasına alarak, "Her şey düzelecek merak etme!" dedi. 

Siyah MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin