28. Kırmızı

59 12 1
                                    

14 gün önce

Başını Süveydanın kollarına koyan Helin başını kaldırıp Süveydaya baktı. Süveyda ışıl ışıl parlayan gözleriyle Heline bakıyordu. Helin Süveydanın dudaklarına yaklaşarak onu dudağından öptü.

Süveyda, Helinin sıcak dudaklarının kendi dudaklarıyla birleşmesinden mutluluk duymuştu. İçinde kelebekler uçusuyordu. Helini hep sevmişti ama bu sevgi arkadaşlığın ötesindeydi. Şimdi bu öpücük sevgisinin karşılıklı olduğunu gösteriyordu.

Helin, Süveydanın dudaklarından kendi dudaklarını çekince bu sefer Süveyda onun dudaklarına yapışıp onun siyah kazağını çıkardı. Birbirlerinin kıyafetlerini çıkartıp tamamen soyunmuşlardı ve tenleri birbirine değiyordu. Uzunca süre seviştiler. İkisi de yoğun bir zevk yaşıyordu.

Süveyda sevişmeden önce Heline, "Her şey düzelecek." demişti.  Helin bu sözleri sonradan ona hatırlatıp ne kastettiğini her şeyin nasıl düzeleceğini sordu.

Süveyda Helinin ellerini tutarak, "Sana her şeyi anlatacağım ama lütfen endişelenme ve korkma. Bunu yapmanı hiç istemem. Ben seni koruyacağım." dedi.
"Nasıl yani neyden koruyacaksın? Neler oluyor?"

Süveyda kendi için çok önemli bir karar alıyordu bu büyük bir riskti ama bunu yapacaktı. Her şeyi Heline anlatmakta kararlıydı.

Süveyda boğazını temizledi. "Sanemle ben kardeşiz."
Helin büyük bir şoka uğramıştı. "Ne? Nasıl olur? Bu imkansız."
"Öyle, inan anlatacağım şeyler arasında en az şaşıracağın şey bu."

Helin yataktan kalktı. Odanın içinde volta atıyordu. "Benimle dalga geçmiyorsn değil mi?"
"Hayır biz kardeşiz ve başka diyardan geldik. Bu dünyada doğmadık."

Helin bir kahkaha patlattı. "Gerçekten şakanın hiç sırası değildi Süveyda. Burda tehlikede olabileceğimiz knusunda endişeleniyorum. Sen ise böyle saçma şakalar düşünmekle meşgulsun."
"Hayır söylediklerim doğru ve evet sen de tehlikedesin."

Helin gözlerini kıstı. Süveydanın dediklerini anlamaya çalışıyordu. "Nasıl yani?"
"Evet. Bu kayıpların sorumlusu Sanem hatta kayıp değil ölüm."
"Ne ölüm mü? Onlar öldü mü?"

Süveyda kafasını eğdi. "Malesef üzgünüm."
Helinin gözleri yaşarmıştı. "Bunlar doğru mu? Lütfem benimle oyun oynama!"
"Gerçekten doğru hepsini Sanem öldürdü ve bu daha hiçbir şey."
"Sen de onlar ölürken bir şey yapmadın mı?"
"Elimden bir şey gelmiyordu. Kraliçe o!"

Helin ağlamaklı bir sitemle, "Of Süveyda ne saçmalıyorsun ya! Ne kraliçesi? Dediklerin çok anlamsız!"
Süveyda ne kadar anlatmaya çalışsa da Helinin ona inanmayacağını fark etmişti. Bu sorunu çözmenin tek yolu vardı. O da kendi kanatlarını göstermek.

Süveyda Helinin karşısına geçip ellerini tutarak, "Bak bana inanman için sana bir şey göstereceğim ama lütfen paniğe kapılıp endişelenme ben sana asla zarar vermem." dedi.
Helin meraklanmıştı. "Ne göstereceksin."

Süveyda elini çıplak sırtına dokundurarak, "Kanatlarımı" dedi.
Helin gözlerinj devirdi. Süveydanın psikolojik sorunları olduğunu düşünmeye başlamıştı. Sakinleşip onun huyuna gitmeye karar verdi. "Peki. Göster bakalım."

Süveydanın önce gözleri kırmızıya dönüştü. Bu bile Helinin kokmasını sağlamıştı. Sonra sırtından kırmızı kanatları yavaşça çıktı. Süveydanın canı acıyordu. Kanatlarını yavaşça çırpmaya başladı.

Helin ise olduğu yerde donakalmıştı. Şok geçiriyordu. Fantastik şeylere hiç inanmazdı ama bu gördüğü de neydi? Kelimeler ağzımdan çıkamıyordu.

Siyah MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin