27. Kapanan Gözler

53 11 1
                                    

Kerem ile Baranın kaybından 15 gün geçmişti. Yetkililer ne kadar araştırsa da ipucu bulmaya çalışsa da en ufak bir şey bulamamışlardı. Keremin tüm arkadaşlarının evine uğranmış ifadeleri alınmıştı. Yıldırım beyin ısrarıyla Sanemin evine de kontrole gidilmişti fakat orda da bir şey bulunamamıştı.

Sanem yetkililerin eve gelmesinden ve ona şüpheli gibi davranmalarından çok rahatsız olmuştu ama şüpheleri üzerinden atmayı rahatlıka başarmıştı.

Helin ise yetkililerle olan konuşmasında pek bir şey anlatmamış şüphelerini saklı tutmuştu.

Bu geçen süre boyunca Helin Sanemle hiç konuşmamıştı. Sanem de bundan rahatsız gözükmüyordu. Eskisi gibi buluşalım diye tutturmamıştı ama kızlar bugün Saneme uğrayacaklardı.

Helin, Saneme uğrayıp her şeyi anlatacak ondan şüphelendiğini ve bu kayıpların onunla ilgili olduğunu bildiğini söyleyecekti.

Helin güzelce kahvaltısını yaptıktan sonra çıkmak için hazırdı. Berfini okula bırakıp yanaklarından kocaman öptü.

Berfini bıraktıktan sonra yakındaki bir kafede Süveydayla buluştular.

Süveydayla hemen sarılıp öpüştüler. Süveyda gülümsemesiyle, "Bugün için heyecanlı mısın?" dedi.
"Evet. Hem de çok. Nihayet Sanemin oynadığı oyunların sonu gelecek."
"Umarım."

Kızlar kafede biraz takıldıktan sonra Sanemin evine doğru yola koyuldular. Kızlar kalkınca zaten kapalı olan hava iyice kapanmıştı. Gündüz vakti gece yaşanıyor gibiydi çok yoğun bir rüzgar şehri esir almıştı.

Kızlar, saçları başları dağılarak yürüyordu. En sonunda vardıklarında inanılmaz yüksek sesli şimşekler çakıyordu. Bahçeden geçip hemen kapıyı çaldılar.

Çok geçmeden, Sanem kapıyı açtı. Yüzünde bir gülümseme vardı. Başarının gülümsemesi. Kendinden emin bir ses tonuyla, "Hoşgeldiniz. Hayırdır Helin hanım hangi rüzgar attı sizi buraya?" dedi.
"Bazı konular hakkında konuşmak istiyorum."
"Tabii konuşalım."

Sanem onları içeri alıp odasına çıkardı. Yüzündeki gülümsemesi hala duruyordu. Kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. Helin için artık geri dönüş yoktu.
"Ee ne hakkında konuşacaksın?"
"Kerem ile Baranın kaybı hakkında."
"Tahmin etmedim desem yalan olur. Ben kaybettim de mi?"

Helin siyah uzun saçlarını arkasına atıp gülümsedi. "Evet sen kaybettin. Dur! Kaybetmedin öldürdün."
Helinin bu kendinden emin gülümsemesi Sanemi rahatsız etmişti. Birazdan o gülümsemenin yerini acı alacağı için çok mutluydu. "Tabii doğru ya. Bu kanıya nerden vardın peki?"
"Önce siyah mektupları yollayıp bizi bu evde topladın. Yıllar önce de bir ailenin bu evde kaybolması tesadüf değil. Bizi bilere bu eve topladın. Herkesi bu evde topladıktan sonra her şey basitti. Bizimle arkadaş olmaya çalıştın bizi tanımak istedin. Senden şüphelenmemizi istemedin. Kaderin ölümünü de ben gerçekleştirmişim gibi gösterdin."

Sanem gülümsedi. Helinin buraya kadar her şeyi çözmesi takdire şayandı. "Aaa Kaderi sen öldürmedin mi? Ben sen öldürdün sanıyordum."

Helin Sanemin onu dalgaya alan sözlerinden sonra konuşmaya devam etti. "Hayır. Ben sadece onu yaralamıştım. Nabzını kontrol edip öldü diyen sendin. Sonra hiçbirimiz kontrol etmedik ve sen cesedi saklıyacağım bahanesiyle onu öldürdün."

Sanem sinsice gülümsedi. "Vay be! Ben neymişim. Ee başka neler oldu?"

"Rehanın kaybı bir sırdı. Kendisinin de buralardan gitmek kaybolmak istemesi sana inanılmaz bir şans doğurmuştu. Onu da yok ettin ve kayıp gibi gösterdin ve hala çok şüphe çekmiyordun."

Sanem kafasını salladı. "Evet."

"Ama Yıldırım Beyi hesaba hiç katmamıştın. Bana anlattığı hikaye sayesinde bu evde bir şeyler döndüğünü ve senden şüphelenmem gerektiğini anladım. Bu evde buluşmamız tesadüf değildi. Bu şüpheleri ben sana ilettikten sonra panik yaptın ve Keremle Baranı da öldürdün."

Sanem bir kahkaha patlattı. "Ben asla panik yapmam."

"Yap ya da yapma. Bu, senin katil olduğunu bu işlerde senin bir parmağının olduğunu anlamamı sağladı."
"Yani başından beri herkesi benim öldürdüğümü mü düşünüyorsun."
"Aynen öyle"

Sanem ayakta dolanıyordu. "Hm güzel düşünmüşsün ama elinde bir kanıt olduğunu sanmıyorum."
"Evet bir kanıtım yok."
"Buraya neden geldin? Bunları söylemek için mi?"

Helin dudaklarını eğdi. "Bilmem. Belki bir şeyler itiraf edersin diye düşündüm. Anlatmak istediklerin olabilir."

Sanem sinsi bakışlarla, "Benden korkmuyor musun?" dedi.
Helin gülümsedi. "Hayır korkmuyorum."
"Anlattıklarında sonra korkman gerekirdi. Belki anlattıklarına sen bile inanmıyorsundur."
"Hayır inanıyorum bunların başka açıklaması yok."

Sanem Heline arksını döndü. "Peki ben doğmadan yıllar önce kaybolan bir ailenin benle ne ilgisi olabilir? Benim onlara zarar verecek halim yok ya."
"Bilmem. Belki doğaüstü yeteneklerin vardır. Ya da bir tanıdığın onlara zarar vermiştir."

Sanem birden arkasını döndü. Helinin buraya kadar her şeyi çözmesi takdire şayandı. Aynı zamanda korkunçtu. Kendine olan bu özgüvenli ve korkusuz tavrı Sanemi çok rahatsız ediyordu. Helinin ondan korkmasını istiyordu.

"Gerçekten seni takdir ediyorum. Buraya kadar her şeyi çözmüşsün. Evet, Rehayı ben öldürdüm. Benimle birlikte olmak istiyordu ben de ona istediğini verdim. Kaderi de yaralamıştın ama o kızın zaten ölmesi gerekiyordu ben de gerekeni yaptım. Senin de bundan pek rahatsız olduğunu sanmıyorum. Kerem ile Baranı da aynı şekilde ben öldürdüm."

Helinin gözleri yaşarmıştı. Kısa sürede de olsa tanıdığı bu insanlarla iyi ya da kötü bir bağ kurmuştu. Şimdi onların ölümleeini dinlemek onu derinden üzüyordu.

Sanem sözlerine devam etti. "Sen bunları çözmüşsün. Gerçi bir kanıtın olmadığı için hala içten içe emin olmadığını biliyorum ama ziyanı yok ben itiraf edebilirim artık. Evet her şeyi ben yaptım. Buraya da gelirken Seni ile Süveydayı öldüreceğimi tahmin etmişsindir. Büyük ihtimalle kendini korumak için bir şeyler getirmişsindir. Ya da kapıda yetkililer vardır."

Helin durgun bakışlarla Sanemin anlattıklarını dinliyordu. Sanem ise olduğu yerde gidi geliyordu. Birden tam Helinin karşısında durdu. Yüzünde sinsi bir gülümseme vardı. "Her şeyi hesap etmiş olabilirsin ama Süveydanın benim kız kardeşim olduğunu asla tahmin etmemişsindir."

Helinin arkasında duran Süveydanın sırtından kıpkırmızı kanatları yüksek sesle çıktı. Gözleri kırmızıya dönüştü ve elindeki ölüm taşını helinin sıcak boynuna yaklaştırdı.

Sanem, bir kahkaha patlattı. "Artık senin için son geldi. Aslında bu sadece senin için değil tüm dünyanız için. Gençleriniz benim midemde yer alacak. Yetişkin ve yaşlılarda kölem olarak hayatlarına devam edecekler. Sen şanslı bile sayılırsın."

Helin suratını büktü. Başı dik ve kendinden emindi.

Sanem kırmızı gözlü ve kanatlı normal haline dönüştükten sonra sözlerine devam etti. "Senin ölümünü de çok sevdiğin Süveydanın gerçekleştirmesini istedim. Eminim bu seni mutlu eder."

Yeşil ölüm taşı Helinin boynunun üzerinde parlıyordu. Helini tutan Süveyda, Sanemin işaretini bekliyordu. Sanem Helini son kez iyice süzdükten sonra Helini öldürmesi için Süveydaya kafasını yavaşça salladı.

İşareti alan Süveyda ölüm taşını yavaşça hareket ettirdi sonra ölüm taşını birden kaldırıp vargücüyle Sanemin alnının ortasına fırlattı.

Saneme doğru hızla fırlayan ölüm taşı Sanemin alnını yarmıştı. Sanem, alnından akan kanlarla birlikte yere düştü. Kız kardeşinin ihaneti onu derinden yaralamıştı. Onun için ölmek önemli değildi ama ihanete uğrayarak ölmek onu inanılmaz derecede sinirlendirmişti.

Şu an gücünün olmasını ve ikisini acı içinde öldürmeyi o kadar istiyordu ki ama kısalan ömrü buna izin vermedi. Gözleri son kez Helin ile Süveydaya baktıktan sonra bir daha açılmamak üzere kapandı.

Siyah MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin