25. Ölüm Taşı

55 13 2
                                    

Sanem son yaşananlardan sonra kötü hissetmişti. Helinin şüpheleri onu korkutmasa da bu kızın bu kadar şey bilmesi onu rahatsız etmişti.

Artık elinden geleni yapıp bu işi en hızlı şekilde halledecekti. Zaten tüm bunlar onun için bir eğlenceydi geriye kalanları da öldürüp savaşı başlatacaktı. Burayı ele geçirecekti.

Eskisi kadar da dikkatli olmaya çalışmıyordu. Kimseden korkusu yoktu. Askerleri iyice dinlenmiş, savaş için hazır hale gelmişlerdi. Artık herhangi bir hata yapmasının pek bir önemi yoktu. Onun için savaşa bir aydan az süre kalmıştı.

Aşayıya inip Zelin yanına uğradı. "Zel, bu dünya denilen saçma yerden çok sıkıldım. Savaşın en kısa sürede başlamasını istiyorum."
Zel, şaşkın ifadelerle kraliçesine bakıyordu. "A-ama efendim daha silahlar hazır değil. Hem siz demediniz mi uzun süre burada kalıp burayı tanımak ve eğlenmek istiyorum diye? O yüzden kimse elini çabuk tutmadı."
"Peki peki. Savaşa hazır olmak için ne kadar süre gerekli?"
"Sanırım iki ay kadar beklesek daha iyi olur. Hem o süreçte öldürüceğim dediğiniz gençleri öldürürsünüz."
"Hayır hayır o kadar bekleyemem. Evet onları öldüreceğim ama en kısa süre içinde. Size bir ay veriyorum bir ayda her şey hazır olsun. Bir ay sonra buranın kraliçesi olacağım ve burdakiler de kölem olacak!"

Zel kraliçesini uyarmalıydı alnından akan teli silerek, "Kraliçem, burdaki insan denilen kişilerden kat be kat güçlüyüz ama gireceğimiz en zor savaşın bu olacağı belli. bu dünya çok büyük ve hepsini ele geçirmek zaman alabilir. O yüzden tam hazırlıkli girsek daha iyi olur."

Sanem öfkeyle oturduğu yerden kalktı. "Ne zamandan beri söylediğim sözler sorgulanır oldu. Bir ay yeterli diyorsam yeterlidir. Bir ay içinde halletiğinizi halledin daha fazla bekleyemiyeceğim."
"A-ama kraliçem daha onların bedeni üzerinde yaptığımız çalışmalar bitmedi. Tüm özelliklerini öğrenip öyle savaşa girmeliyiz."

Sanem, Zelin sözlerine uymaması ve sürekli ona hata yaptığını söylemesinden bıkmıştı. Savaşa erken girmek o kadar önemli değildi ama kararlarının sorgulanması onu sinirlenmişti ve inadına şimdi savaşın daha erken başlamasını istiyordu.

Zel, hiçbir zaman onu annesi gibi güçlü ve zeki görmemişti ama Sanem öyle olduğuna inanıyordu ve bunu kanıtlayacaktı bu aptal insanlarla baş etmek onun için çok kolaydı. Onları yeterince tanıdığını düşünüyordu.

Tekrar Zele bakarak, "Bir ay sonra savaş başlıyor. Kararımı verdim hazırlıklar başlasın."
Zel tekrar ağzını açacak gibi oldu. Bunu gören Sanem hızla lafına devam ederek, "Tek bir şey daha dersen annemin sadık yardımcısı olman umrumda olmadan öldürürüm seni. Ya benim kararlarıma saygı duyarsın ya da yok olursun." dedi.

Zel korku içinde bir şey demeden başını salladı. "Emredersiniz kraliçem. Hazırlıkları başlatıcağım."
Sanem gülümseyerek "Güzel." dedikten sonra yukarı çıktı.

Sanem, hedeflerine bir bir ulaşıyordu. Artık grupla olmak ve insanları tanımak onun için önemsizdi. Zaten son yaşananlardan snra artık onları bir arada tutmak çok zordu. Tek yapacağı kısa süre içinde onları öldürmek olacaktı.

Birden zilin sesini duydu içini bir sevinç kapladı. Gelen Kerem ile Baran olmalıydı. Heyecanla aşağı indiğinde Zelin kapıyı çoktan açıp sahte insan annesi rolüne girdiğini gördü.

Sanem merdivenlerden inerek, "Hoşgeldiniz. Bugün sizin için çok önemli bir değişim olacak." dedi.
Çocuklar hiçbir şeye anlam veremiyorlardı ama meraktan da ölüyorlardı.

Kerem bunu Barana ilk söylediğinde Baran buraya gelmeye pek olumlu bakmamıştı ama kızların onlar hakkında nasıl bir sır sakladıklarını merak ettiği için gelmişti. Kerem ise dünden beri bu anı bekliyordu. Tüm gece meraktan uyumamıştı. Şimdi artık neler döndüğün Helinin neden restorandan ayrıldığını anlama vaktiydi.

Sanem gülümseyerek onları odasına aldı. Pencerenin yanına yaklaşmıştı çocuklar ise meraklı gözlerle ona bakıyordu.

Baran kaşlarını çatarak, "Ee neden bizi buraya getirdin? Kızlar ne saklıyormuş? Bizle ne alakası var?" dedi.
Sanem gülümsedi. "Anlatacağım. Biraz sakin ol!"

Kerem heyecan dolu gözlerle, "Kötü bir şey mi? Hadi anlat lütfen! Meraktan öleceğim." dedi.
"Merak etme meraktan ölmeyeceksin. Öncelikle Helinin neden işten ayrıldığını merak ediyorsun değil mi? Neden işten ayrılmış? Haa şey senin baban ona asıldığı için!"

Kerem birden irkildi. "Ne alaka? Ne diyorsun sen! Babam neden öyle bir şey yapsın?"
"Bilmem babana sor. Helin onu çok etkilemiş demek ki."

Kerem hayal kırıklığına uğramıştı. Böyle bir şey beklemiyordu. Çok utanmıştı Helinden hemen özür dilemek istiyordu.

Kerem derin düşüncelere dalmışken Baran hala bir şey anlamıyordu. O neden burdaydı? Bahsedilen sırrın ikisini ilgilendiren bir şey sanıyordu.

Siyah gözlerini Saneme dikerek, "Peki bunun bizle ne alakası var? Kızların ikimiz hakkında bir şeyler sakladığını söylemişsin. Ne saklıyorlar?" dedi.
"Ha o mu? Buraya gelmeniz için yalan attım sadece. İçinize merak ateşi bırakılınca asla ona engel olamıyorsunuz."
"Ne saçmalıyorsun sen yine? Buraya gelmemiz için niye böyle bir yalan attın hiçbir şey anlamıyorum!."

Baran çok öfkelenmişti. Zaten şu cinayet konusundan dolayı gergindi şimdi de Sanemin böyle saçmalamaları onu iyice germişti. Öfkeyle Keremin elini sıkıca tuttu ve kapıya doğru yöneldiler.

Kapının kolunu çekmeye çalıştığında kapının kilitlendiğini anladı. "Bu ne kapıyı neden kapattın? Hemen aç! Burdan gitmek istiyoruz."

Sanem cevap vermeden yavaşça odanın penceresini kapatıp perdeyi çekiyordu. Olanlara anlam veremeyen Kerem, "Ne yapıyor bu? Delirdi galiba." dedi.

Baran cevap alamamaya aşırı sinirlenmişti. "Duymadın mı? Sana kapıyı aç dedim!"
Sanem kaşlarını çattı. "Sakin olur musun? Size göstereceklerim bitmedi."

Kerem korkmuştu. Bunun altında iyi bir şey olmadığını hissediyordu. "N-n e göstereceksin?"

Sanem yavaşca elin pantolonunun arka cebine attı. Pantolonun arkasından çıkn yeşil cisimin ışığıyla oda yeşile bürünmüştü. Kerem merakla, "O da ne?" diye sordu.

Sanem yavaş adımlarla Kereme yaklaşarak. "Bu mu? Biz buna ölüm taşı diyoruz."
"Ölüm taşı mı? Siz mi? Sanem bak dediklerinden hiçbir şey anlamıyorum lütfen düzgünce her şeyi açıklar mısın!"

Sanem Kereme yaklaşıp arkasına sokulmuştu. "Keskin bir taştır. Sizin bedenleriniz buna hiç dayanmaz."
Çocuklar bu sözlerden pek bir anlam çıkaramıyolardı. Sanen ne yapmaya çalışıyordu? Odadaki sessizliği Sanemin bedeninden çıkan kırmızı kanatların sesi bozmuştu.

Sesi duyan Kerem kafasını yavaşça arkasına çevirecekti ki. Sanem ölüm taşını Keremin boynuna saplayıp çıkarmıştı.

Taş, Keremin şah damarına denk gelmişti. Boynundan kanlar fışkıran Kerem hemen yere çakılmıştı. Bunu gören Baran şoklar içerisinde olanları izlemişti. Elinde taşla duran Sanemin gözlerinin içine korkuyla bakmıştı.

Hemen Keremin üzerine atlayıp. Onun kanını durdurmaya çalıştı.

Sanem ise yüzünd bir gülümsemeyle onu izliyordu. Baran öfkeden çılgına dönmüştü ayağa kalkıp Sanemin suratına sert bir yumruk vurdu.

Bu yumruk Saneme pek etki etmemiş sadece hafifçe sarsılmasına sebep olmuştu. Yüzünde alaycı gülümsemesiyle Barana bakıyoru. Baran ise korku dlu bakışlarla onun kırmızı gözlerinin içine bakıyordu.

Sanem ölüm taşını kaldırarak Baranın kalbine hızlıca sapladı. Baran kalbine aldığı darbeyle sarsılmıştı. Taşın kalbine girdiğini bile hissedememişti ama kalbinden akan kanlar çoktan yere düşmüştü. Elini kalbinden akan kanlara götüren Baran, Keremin yanına düştü.

Sanemin yüzünde gülümseme vardı. Bu dünyanın sonu çok yakındı. Bunu heyecanla bekliyordu. Hemen gidip dolaptaki geçiti açtı. Bir koluna Baranı diğer koluna Keremi alarak geçitten içeri girdi.

Siyah MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin