Utku neler yapıyormuş acaba? Keyifli okumalar🧡
Asya ve Umut'un hikayesini merak ederseniz Gece Mavisi adlı kitabıma da göz atabilirsiniz.
Bölüm şarkısı: Nasıl Derler Bilirsin - Hiç Sevilmemişim
U T K U
"Anne, sana daha önce milyonlarca kez söyledim. Ben evlenmek istemiyorum. Zeynep'i yemeğe çağırma lütfen. Yoksa akşam yemeği evde yemeyeceğim."
Sözlerimi bitirince anneme cevap hakkı tanımadan telefonu suratına kapattım. Şimdi bunun oldukça kaba bir hareket olduğunu düşünebilirsiniz. Ama beni yargılamadan önce annemin aylardır korkunç bir ısrarla beni onlarca kadınla tanıştırmaya çalıştığını bilmenizi isterim. İstemediğimi söylememe rağmen üstelik.
Her şey sevgili kardeşim ve baş belam Umut'un anneme ve babam yaptığı basit bir şakayla başlamıştı. Asya ile barışması için yaptığımız ısrarlardan kaçabilmek adına ilgiyi başka bir yere çekmesi gerekiyordu. İlgi çektiği noktaysa otuzuma girecek olmama rağmen hala bekar oluşumdu. Ve bu benim için bir gün bile sorun olmamıştı. Yani onun söylediği gibi evlenmek ya da baba olmak planlarım arasında yoktu. Bunları planlayabilmek için önce hayatınızda birisinin olması gerekirdi. Hayatımdaysa üç yılı aşkın süredir hiç kimse olmamıştı. İşimle ilgili gelişmeler beni herhangi bir kadından daha fazla heyecanlandırıyordu. Böyle bir durumda annemin evlenmemle ilgili baskısının ne kadar yersiz olduğunu anlayabilirsiniz.
Çapkın bir adam değildim, hayatımın herhangi bir gününde de olmamıştım. İşim ve sorumluluklarım her şeyden önce gelirdi benim için. Çocukluğumdan beri üzerime kalacak olan büyük sorumluluğun bilinciyle büyütülmüştüm. Yönetmem gereken devasa bir holding ve bir sürü çalışan insan vardı. Hoş, kardeşim Umut'u da aynı ebeveynler büyütmüştü ama birbirimizden geceyle gündüz kadar farklıydık. Belki de sakin ve ağırbaşlı olmak benim genlerimde vardı. İstesem de rahat ve eğlenceli bir insan olamıyordum. Ve bu durumda muhtemelen kadınlar tarafından sıkıcı bulunuyordum.
Yine de otuz senelik ömrümde gönlüme uğrayan bir iki sevda olmuştu. En son da Aslı'yı sevmiştim ve sevildiğimi sanmıştım. Sadece iki satırlık bir mektupla terk edilene kadar en azından öyle düşünüyordum. Aslı'nın beni terk etmesinden çok terk ediş şekli yaralamıştı. Romeo ile Juliet kadar aşıktık gibi bir iddiam olmasa da en azından yüz yüze bir açıklamayı hak ettiğimi düşünüyordum. Görünen o ki Aslı pek öyle düşünmemişti. Ve bunun beni kırdığını itiraf etmek zorundayım. Neden terk edilmiştim hiçbir fikrim yoktu. Ben de sıkıcı bir insan ve işkolik olmama bağlamıştım bu durumu. Umut'a göre hayatıma sıkıldım grisi olarak tanımladığı bir renk hakimdi. O ne renk derseniz her gün giydiğim takım elbiselerin tonlarıymış. Ben Umut'un yalancısıyım.
Hayatımın oldukça büyük bir kısmı Umut'un beni öfkelendirmesiyle geçmişti. Ancak bir süredir kendisine olan öfkemin bazı kısımlarının ne kadar yersiz olduğuna beni ikna edecek bazı gelişmeler olmuştu. Umut sandığım kadar da umursamaz ve sorumsuz bir insan değildi. Hatta Asya'ya karşı duyduğu büyük aşkla beni şoka uğratmıştı.
Asya'nın da kız kardeşim yerine koyduğum ve çok değer verdiğim bir insan olduğunu belirtmek isterim. Nişanlısı Sarp'ı kaybettikten sonra onu kendi ellerimle ölümden kurtarmıştım. Dolayısıyla ona karşı fazlasıyla korumacıydım. Umut'sa bana göre hayatına alması gereken son insan bile değildi. Ama nasıl olmuşsa sevgili kardeşim Asya'yı kendine aşık etmiş ve benim tüm öfkemi üzerine çekmişti. Bu kısmı hala çok anladığımı söyleyemem. Asya'nın Umut'a aşk dolu bakışlarını gördüğüm her an kısa süren bir dehşet anı yaşıyorum. Sonra onları birlikteyken biraz izleyince aşkın dünya üzerinde varlığına yeniden inanıyorum.
Biraz da kıskanıyor olabilirim. Kocaman adamım biliyorum ama bir gün bile böyle sevilmiş olmaya imrenmemek mümkün değil.
"Barış yeni başlayacağımız otel projesinin dosyası sende mi?" Yaklaşık iki aydır önemli bir işi alabilmek için kuzenim Barış'la çabalıyorduk. Barış, gözü kapalı güvenebileceğim çok az adamdan biriydi.
Güvenilirliğinin yanı sıra da fazlasıyla zeki ve iş bitirici bir insandı. "Evet abi, arabamda kalmış. Lazım mı oldu?"
"Evet, son değişikliklere bu akşam bir göz atmam lazım. Neredesin? Gelip senden alayım dosyayı."
"Şu yeni açılan gece kulübü var ya ordayım." Cümlesi biter bitmez ağzım hayretle bir karış açıldı. Barış gibi bir adamın öyle bir mekanda olmasına pek anlam verememiştim. Yine de herhangi bir şey söylemedim.
Mekanın yerini biliyordum, oldukça şaşalı bir törenle açılmıştı. " Tamam, birazdan oradayım." Telefonu kapatarak yola çıktım. Yalnızca iki dakikalığına Barış'ın yanına uğrayıp dosyayı alacaktım. Sonra da arabama atlayıp evime dönecektim. Kendimi iki çılgın kadının meydan muharebesinin tam ortasında bulacağım aklımın ucundan geçmezdi.
Gece kulüplerini çok sevmezdim doğrusu. O kadar insanın bir sürü alkol alıp gümbür gümbür müzikle ilginç dans figürleri sergilemesi bana çok da eğlenceli gelmiyordu. Kapıdan girer girmez birbiri ile münakaşa halinde olduğu belli olan iki kadın dikkatimi çekti. Problem çok da uzamaz diye düşünürken kadınlardan başak sarısı uzun saçları olan hiç aklıma gelmeyecek bir şey yaptı. Diğerinin kolunu kavradı ve ısırdı! Şaka yapmıyorum.
Uzun dalgalı saçları ve zarif vücuduyla oldukça güzel bir kadındı aslında. Dışarıdan baktığınızda içinden vahşi bir kadın çıkacak gibi görünmüyordu.
Belki de akli dengesi yerinde değildi. Aralarındaki kavga daha da büyüyünce müdahale etme gereği hissettim. Esmer olan diğer kadını arkadaşı olduğunu düşündüğüm iki kişi tutmaya çalışırken bende sarışın olanı kollarımla arkadan kavradım. Zarif ve ince görüntüsüne aksi olacak şekilde güçlüydü.
"Hanımefendi lütfen biraz sakin olun." desem de kadın pek oralı olmadı. Beni pek umursamıyor gibiydi. Ben nasıl olduğunu anlayamadan yanımızdan geçen garsonun tepsisinden bir içecek aldı. Bu kez "O elinizdekini bırakın," dedim.
Muhtemelen kavga ettiği kadına dökecekti ama onun yerine kollarımdan kurtulmaya çalışırken içeceği benim üzerime döktü. İçinde bulunduğum durumda öfkelenmemem mümkün değildi. Ve kendisinin deli olduğuna artık fazlasıyla emin olmuştum.
Ben üzerimi temizleye çalışırken nihayet bana dönüp yüzüme baktı ve fısıltıyla özür diledi. Benimse o sırada odaklanabildiğim tek şey kadının gözlerinin rengiydi. O renge daha önce hiç rastlamamıştım.
Griye çalan koyu bir mavi. Kadına iyi olup olmadığını sorduğumda yüzünü buruşturarak midesinin kötü olduğunu söylemesi kendimi toparlamama yardımcı oldu.
Karşımdaki yardıma ihtiyacı olan kadına gözlerinin rengini tanımlayarak yardımcı olmam pek olası değildi.
Kendisini belinden destekleyerek hava alması için mekanın arka kapısından dışarıya çıkmasına yardımcı oldum. Hava alınca daha iyi olacağına olan inancımın bir hata olduğunuysa kadın ayakkabılarıma kusunca yeterince anlamıştım. Ve gecenin en kötü anının bu olduğunu düşünebilirdim. Tam da düşmesin diye kadının beline sarıldığım esnada magazin muhabirlerine yakalanana kadar!
Muhtemelen kollarımdaki bu gizemli kadınla bir süre manşetleri süsleyecektik. Neyse ki mekanın güvenlik görevlileri magazin muhabirlerini hızlıca etrafımızdan uzaklaştırırken bir yandan da kadının arkadaşı nihayet yardıma gelmişti. Arkadaşına durumu kısaca özetleyerek kadını kendisine teslim ettim ve hızlıca mekandan ayrıldım.
Arabama ulaştığımda nihayet rahat bir nefes alabilmiştim. Bir süre herhangi bir gece kulübünün yanından bile geçmeyecektim. Bu kadar olaydan sonra aklımdaysa hala adını dahi bilmediğim ama hayatımdaki en ilginç akşamlardan birine neden olan kadın vardı.
Ve gözlerinin bir türlü çözemediğim rengi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Bahar Çiçeği (Tamamlandı)
Romance⭐The Wattys 2021 Genç Kız Edebiyatı Kazananı Sevgili Orion; Başımıza gelecekleri bilsem yine de aynı serüveni yaşar mıydık? Sanırım bu sorunun cevabı her zaman evet olacak. Deli bir tanrıça olduğum gerçeğini asla değiştiremeyiz. Senin sonsuza kadar...