18. Bölüm

5.8K 549 2
                                    

Keyifli okumalar 💙

BAHAR

İkinci sınıfın yaz tatili yeni bitmiş. Eylül ayının gelmesiyle okulların açılmasına son günler. Yaz tatili demek sevgili Apollon'la araya mesafeler girmesi anlamına geliyor. Çünkü babası Demir Amca yurtdışına gidiyor ve Barış'ı da peşinden sürüklüyor. Her yaz tatili bu döngü tekrarlandığı için Barış'la birbirimizi çok özlüyoruz. Eylülün ikinci günü evimizin verandasındaki salıncakta oturuyorum. Annemle babamın işleri var, benimle kimse oynamıyor diye ikisine de küsüm. Öğleye doğru küslüğüm kendimce devam ederken bir ses duyuyorum. "Artemis!" Kafamı kaldırıp bahçede Barış'ı görüyorum. Yan tarafımızdaki evlerine gelir gelmez bize koşmuş. Nasıl özlemişim, görünce daha iyi anlıyorum. "Apollon!" diyerek kendimi onun kollarına atıyorum. Barış bunu hiç beklemediğinden ne yapacağımı kavrayamıyor ve üstüne ilerlememle yere yuvarlanıyoruz. "Deli kız," diyor kahkahalarla yerde gülerken. "Bir gün ikimizi de sakatlayacaksın." O günden sonra her yaz tatili dönüşü ya da uzun bir ayrılıktan sonra bu rutinimiz haline geliyor. Önce Barış'ın kollarında hasret gideriyorum, sonra da annemle babamın yanına koşup ailecek yemeğimizi yiyoruz.

Hiç ummadığım anda Barış'ı karşımda bulmamla kendimi kollarına atmam arasında çok fazla bir zaman aralığı yoktu. Yine oldukça coşkuyla yaptığım bu hamle "Deli kız, ikimizi de düşüreceksin!" demesiyle sona erdi. Omzuna vurarak "Koca adam oldun. Elli kilo insanı tutamayacak mısın?" diye sordum.

"Bahar sen elli kilo olsan da Delibaş kuvvetine ben yine de karşı koyamam." dedi. Bu arada arkamızda bizi izleyen Utku'yu tamamen unutmuştuk. "Senin burada ne işin var Apollon?" diye sordum. "Gelmeyeceksin sanıyordum."

"Bende yeniden Orion'a rastlamazsın diye umuyordum ama yine bulmuşsun onu." diye fısıldadı alçak sesle. "Annenlere uğradım önce, burada olduğunu onlardan öğrendim."

Meraklı gözlerle bizi izleyen Utku nihayet yanımıza geldi. "Barış, gelmeyeceksin sanıyordum."

"Evet abi aslında gelmeyecektim. Ama sonra işleri yoluna koyunca Bahar'ı görmek istedim."

"Bahar tanıştığınızı söylemişti ama bu kadar yakın olduğunuzu bilmiyordum." dedi Utku.

"Çocukken Baharlar bizim komşumuzdu. Ailesiyle birlikte büyüdüm sayılır." Sonra da bana döndü. "Ahmet Amca ve Süreyya Teyze bizi bekliyor Bahar. Onları daha fazla bekletmeyelim." Bu arada kolu devamlı olarak omzumdaydı. "Sen ne yapacaksın abi? Bugün İstanbul'a dönüyorsun sanırım." Utku ile bir araya gelişimizden hoşlanmadığını belli etmekten asla çekinmiyordu.

"Şey... Evet. Ben hazırlıklara başlayayım, siz de hasret giderin. Hoşça kal Bahar." Utku yatın içine girerek gözden kayboldu.

"Utku'ya biraz haksızlık etmedin mi Barış? Karşılaşmamız tamamen tesadüftü."

"Bahar bu konuda itiraz istemiyorum. Utku yüzünden neler çektiğini bilen tek insan benim. O da senden uzak durması gerektiğini bilsin. Sen de ona yaklaşıp boş umutlara kapılma lütfen. Yeniden acı çekmeni izlemeyeceğim. Bunu sana daha önce söylemiştim."

"Ama... Barış..."

"İtiraz istemiyorum Bahar Hanım. Hadi şimdi annenler bekliyor." Kolumdan çekiştirerek beni eve doğru sürüklemesine izin verirken gözüm hala Utku'nun yatındaydı. Barış'ı ikna etmem zaman alacak gibi görünüyordu.

Yıllar sonra nihayet ailecek bir aradaydık. Doğal olarak akşam yemeği soframız oldukça neşeliydi. Annemle babam Barış'a zorla bir dünya yemek yedirirken onun debelenmesini keyifle izlemiştim. Yemek sonrası eski yıllardan ve birbirimizden uzakta neler yaşadığımızın sohbetiyle geçmişti. Annemle babam yattıktan sonra iki kahve yapıp Barış'ı zorla verandadaki salıncağa oturtmuştum. Uzak olduğumuz yıllarla ilgili sormak istediğim şeyler vardı.

"Barış sana hiç kızmadım ama aramıza giren mesafeyi de hiç anlamadım. Sen ailemizin bir üyesiydin. Daima. Neden bir anda yurtdışına gittin?"

"Bahar ben... Siz buraya taşındıktan sonra eve döndüğüm bir akşam annem karşıma çıktı."

"Melda Teyze? Hem de yıllarca hiç arayıp sormamışken..."

"Annem evi terk ettikten sonra ona çok kızgındım biliyorsun. Babamla sürekli kavga ediyorlardı, ayrılmalarını anlayabiliyordum. Zaten babamı tanıyorsun zor ve sert bir adamdır. Ama ben onun çocuğuydum. Annem beni yıllarca hiç arayıp sormadı."

"Neden arayıp sormadığını açıkladı mı peki?"

"Babamın beni görmesini sürekli engellediğini söyledi. Başta ona inanmadım ama babamla yüzleşince... Herkese her şeye öfkeliydim. Apar topar kaçmak istedim, sonra da kendimi İngiltere'de buldum."

"Keşke yanında olabilseydim. Aklımın bir köşesinde hep sen vardın."

"Yanımda olmanızı bende çok isterdim Bahar. Aile deyince aklıma gelen ilk insanlar sizsiniz. Bugün kendimi çok mutlu hissettim."

"Annemle babamda çok sevindi seni gördüğüne. İyi ki geldin Barış."

"Aslında yalnızca bunun için gelmedim. Sana iş buldum Bahar. Seni İstanbul'a götürmek için geldim." Duyduğum haberle şaşkınlıktan neredeyse kahveyi dökecektim. Barış'ın eski işyerimde başıma gelenlerden haberi vardı. Ama daha sonrasında bunun hakkında pek konuşmamıştık. "Nasıl yani? Ne işi?" diye sordum merakla.

"Umut bir süredir Fransızlarla ortak kurduğumuz bir kozmetik şirketi yönetiyor. Yeni bir ürün çıkaracaklar ayrıntıları çok bilmiyorum ama ürünün reklamı için tecrübeli birine ihtiyacı var. Senin hakkında konuşurken birlikte çalışmanızın çok mantıklı olacağını düşündüm. O da çok sevindi. Satış ve pazarlama için senden daha başarılı bir isim tanımıyorum zaten."

Sevinçten Barış'a sarıldım. "Barış bu çok güzel bir haber. Bende ne yapacağım diye düşünüyordum dönünce. Çok sevindim."

"Çok vaktimiz yok yalnız. Yarın yola çıkmamız gerekecek. Senin için problem olur mu?"

"Hayır hayır. Hemen yeni işime başlamak istiyorum."

Aniden çıkan bu gelişme annemle babamı gidişimiz dolayısıyla üzse de daha sık geleceğimizi söyleyerek onların yanından ayrıldık. Hayatıma yeniden Barış'ın girmiş oluşu onları da rahatlatmıştı. Birbirimize destek olacağımızı biliyorlardı. Tıpkı iki kardeşin yapacağı gibi.

İstanbul'a dönüşümün şerefine Birce Kalipso'da toplanmayı önermişti. Ceyda ve Barış'ın yanı sıra Umut ve eşi Asya da gelmişti. Barış Umut'la Asya'nın İngiltere'de aniden gelişen nikahından bizlere bahsetmişti. Apar topar evlendikleri için düğün yapamadıklarından küçük bir kutlama yapmak istiyorlardı. Bunun için Asya'nın gelinliği ihtiyacı varken ilacıysa Ceyda ve butiğiydi. Onlar gelinlik hakkında sohbete dalmışken biz de Umut'la yeni iş hakkında konuşmuştuk. " Yarın hemen gel başla. Çok yoğun bir program bizi bekliyor Bahar," dedi Umut. "Güvenebileceğim ve yetenekli birisine ihtiyacım var. Hatta bu ürünün pazarlama kısmının sorumlusu sen olacaksın."

"Sorumlusu mu?" Bu kadar büyük bir sorumluluk alacağımdan Barış hiç bahsetmemişti. "Umut ben henüz o kadar tecrübeli değilim. Bunun altından kalkabilir miyim bilemiyorum."

"Barış sana kefil oldu. Yeteneklerine çok güveniyor. Bende ona güveniyorum. Asla boşa konuşmaz bilirsin." Sorumluluk gözümü korkutmuş olsa da ben zordan kaçan bir insan değildim. Bir tanrıça olarak korkak olamazdım elbette.

Onlarla sohbet ederken aklımdaysa yaklaşık bir haftadır göremediğim Utku vardı. Kendisini yeniden nasıl görebileceğim hakkında henüz yeni bir plan yapamamıştım. Bu kez rezil olmadan lütfen. Karşısına öylece çıkıp ben geldim demem tuhaf olurdu herhalde. Gerçi karşılaşmalarımız düşünüldüğünde belki Utku bu durumu artık garipsemezdi. Belki de arkasına bile bakmadan koşarak kaçardı. Bu kez üzerine kusmamayı umuyorum.

"Düğüne hepinizi bekliyoruz," dedi Umut sanki düşüncelerimi duymuş gibi. Kardeşinin düğününe Utku elbette gelecekti. Onu yeniden görebilecek olma ihtimali keyfimi yerine getirmişti. "Elbette geliyoruz," dedim içimden. "Artemis olmadan düğün olur mu hiç?"

Sevgili Bahar Çiçeği (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin