39. Bölüm

4.9K 507 6
                                    

Yeni bölümden selamlar💙 Oy ve yorumlarınızı bekler, keyifli okumalar dilerim🍒

BAHAR

Sevgili Orion;

Dünyaya geldiğin kutlu günü ilk kez beraber geçireceğimiz için duyduğum heyecanı nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Aklım, fikrim, ruhum tamamen senin etrafında pervane artık. Tüm hücrelerimi beni sevdiğini söyleyerek fethediyorsun Orion. Sana her zerremle alışıyorum ve bu durum beni korkutuyor. Geçmişinde kalmış ancak kapanmamış ve usulca kanamayı bekleyen yaralardan korkuyorum. Sahiden onu çok sevmiş miydin? Yüreğindeki eski yaraya yalnızca bir yara bandı olma ihtimalim seninle olmanın ihtişamına gölge düşürüyor. Yine de parlamanın gözümü kamaştırmasına engel olamıyorum. Seviyorum Orion. Seni kendimden bile çok seviyorum.

Artemis.

Yakın çevremizdeki insanların Utku'yla ilişkimizi öğrenmiş olması bize biraz daha rahat olma imkanı tanımıştı. Bu sayede Utku ile daha rahat görüşebiliyorduk ve toplu halde yapacağımız etkinliklere Utku da sevgilim sıfatıyla katılabiliyordu. Bu da sık sık Birce ve Ceyda'ya maruz kalması anlamına geliyordu elbette. Utku ve Birce birbirlerine fazlasıyla benzediklerinden iyi anlaşmaları çok da uzun sürmemişti.

"Gerçekten çok akıllı bir kadın Birce," demişti Utku. "Böyle bir dostun olduğu için bence şanslısın."

Aynı sözleri Ceyda için söylemiyordu ve bu bir yana beni üzmemek için gerçek fikirlerinden bahsetmiyordu. "Ceyda'yla ilgi alanlarımız farklı sadece. Hangi ünlü kiminle, nerede ve ne giymiş pek ilgimi çeken konular değil. Yoksa o da iyi birine benziyor."

"Hadi ama," dedim onu cesaretlendirmek için. "Gerçek düşüncelerini benden saklamamalısın. Eğer yanımızda çok sıkılıyorsan bize katılmak zorunda değilsin. Sevgilisini istemediği şeylere katlanmak zorunda bırakan düşüncesiz bir kadına dönüşmek istemiyorum."

"Bahar," adımı tatlı bir sesle söylerken bir yandan da saçlarımla oynuyordu. "Ceyda veya başka birisi senin için değerliyse benim için de öyle olacaktır. Aramızdaki farklılıkların hiçbir önemi yok. Hem herkes aynı olmak zorunda değil. Hayat senin gibi olmayanlarla güzel. Seninle de hiç benzemiyoruz ve sen... Çok güzelsin, her halinle aklımı başımdan alıyorsun."

Her şey yolundaydı! Yani en azından görünürde öyleydi.

Asya ile Utku'nun konuşmasına şahit olduktan sonra içimde talihsiz bir korku büyümeye başlamıştı. Utku'ysa bana bu konudan bahsetmemekte galiba kararlıydı. Konuyu sürekli geçmişe ve eski sevgililere getirmeye çalışsam da bir arpa boyu bile yol alamamıştım. Utku'nun bana herhangi bir şey anlatmıyor oluşu içimdeki yangına körükle geliyordu. Çünkü bir ilişki tamamen bittiğinde ondan rahatça söz edilebileceğine inanıyordum.

Mesela ben kendisine Arda'dan rahatça bahsedebilmiştim. Çünkü varlığı yalnızca mide bulandırıyordu. Yani eğer Aslı artık Utku için bir şey ifade etmiyorsa bana neden geçmişte neler olduğunu anlatmıyordu? Tabii her şey geçmişte kalabildiyse...

Bütün bu düşünce savaşlarının yanında Utku'nun doğum gününe iki gün kalmıştı ve henüz nasıl bir kutlama yapacağıma karar verememiştim. Kendisinin büyük ve gürültülü kutlamalardan hoşlanmadığını tahmin etsem de Umut'un ısrarlarıyla Gürsoy Köşkü'nde kocaman bir kutlama planlamaya başlamıştık.

Umut'a uydum diye terk edilmemeyi umuyordum.

Aslında beraber kutlayacağımız ilk özel gün olacaktı ve baş başa olmanın çekiciliğine direnmeye çalışıyordum. Sonuçta ailesi ve arkadaşları da Utku'yu kutlamak isteyeceklerdi. Onu kendime saklama ihtimalim pek yoktu. Bende partiden ve içeriğinden ziyade hediyeme çerçeve seçmekle meşgul olmaya karar vermiştim. Gözümün önünde evini tamamen canlandırabiliyordum. Modern ve sade bir seçim yapmak mantıklı olacaktı. Hediye olarak imzalı Orta Dünya haritasını çerçeveletip Utku'ya vermeyi planlıyordum.

Nihayet içime sinen bir çerçeve bulabildiğimde başka bir öneri de Ceyda'dan gelmişti. "Doğum gününün akşamını başbaşa geçiremeyecekseniz neden bir önceki gece saat on iki olmadan ona sürpriz yapmıyorsun? Doğum gününü birlikte karşılamış olursunuz." demişti. "Hem belki başka hediyeler de verirsin, kim bilir?" derken de oldukça manidar bir biçimde gülümsemişti.

Neyi kastettiğini anlamak çok zor değildi ancak Utku'yla bu konu hakkında hiç konuşmamıştık. Aramızdaki çekimi inkar edemezdik ama tutkulu öpüşmelerin ötesini henüz deneyimlememiştik. Belki de baş başa geçireceğimiz bir gece bu durumu değiştirebilirdi.

Hiç bilmiyordum. Çünkü bu aralar ilişkimizin gidişatından ziyade Utku'nun geçmişinin peşine düşmüştüm. Belki de kendimi perişan etmeden önce onunla bu konu hakkında açıkça konuşmak daha iyi olacaktı. Nasıl soracağım konusundaysa hiçbir fikrim yoktu. Duyma ihtimalim olan cevaplardan korkuyordum. Yara bandı olma ihtimalimden... Yani henüz bazı adımlar atmak için erkendi. Önce ilişkimizden ve Utku için her şeyin geçmişte kaldığından emin olmalıydım.

Başlangıçta gitmeyi düşünmesem de sonradan fikrin güzelliğine ve Utku ile baş başa bir kutlama şansı yakalamış olmanın çekiciliğine direnememiştim. Doğum gününe gireceğimiz gece saat on iki olmadan yirmi dakika önce aniden evden çıkıp bir taksiye atlamıştım. Elimde hediye paketi halinde koca bir çerçeveyle...

Aşk insana neler yaptırıyor azizim.

Çerçeveyle taksinin arka koltuğuna şoförün ilginç bakışları altında sığmaya çalışmak da aşka dahil olmalıydı. On ikiye beş dakika kala nihayet soluk soluğa da olsa Utku'nun kapısının önüne varmayı başarmıştım. Hızlı bir şekilde zili çaldıktan sonra yaklaşık bir dakika Utku'nun kapıyı açmasını beklemiştim. Sevgilim uykulu gözlerle ne olduğunu anlamaya çalışır bir halde bana bakıyordu.

"Bahar," dedi esneyerek. "Bir problem yok", değil mi? Bu saatte burada ne yapıyorsun?"

Sorusunu bitirdiğinde doğum gününe girmiş bulunuyorduk. "Doğum günün kutlu olsun sevgilim," diyerek dudaklarına kısa ama tutkulu bir öpücük kondurdum. "Yarına kadar bekleyemezdim bende doğum gününün ilk dakikalarını sana sürpriz yaparak değerlendirmek istedim."

Şaşkınlığı azalmaya başlayınca kollarını belime doladı ve "Çok güzel bir sürpriz bu," dedi. "Beni her seferinde daha çok şaşırtıyorsun." Dudağımın bir kenarını öptü. "Bunu çok sevmeye başladım. Hep böyle çıkıp çıkıp yanıma gelsene sen."

Öpücükleri boynuma inerken istemsiz bir şekilde titredim. "Benim sana bir hediyem vardı," dedim dağılan dikkatimi toplamaya çalışarak. "Hadi açsana," diyerek elimdeki kocaman paketi Utku'ya doğru uzattım.

"Ne kadar devasa bir paket bu böyle." Bir yandan da paketi açmaya çalışıyordu.

"Seveceğini düşündüm." dedim paketi açmasını hevesle beklerken. Nihayet haritayı ellerinin arasında incelerken Ian Mckellen'ın imzasını fark etti.

"Bu... Bu... Gandalf'ın imzası mı sahiden? Doğru mu görüyorum?" dedi heyecanlı bir sesle. "İnanamıyorum."

Kısaca durumu açıklamaya çalıştım. "Ben üniversitedeyken İstanbul'a söyleşi için gelmişti ve bende imzasını almayı başarmıştım."

"Bahar...Ben bunu kabul edemem. Bu çok değerli bir hediye. Milyonda bir denk gelecek bir şey. Ne diyeceğimi bilemiyorum."

"Artık senin," dedim gülerek. "Ona çok iyi bakacağına eminim." Sözlerimi tamamladığım anda kollarını belime dolayıp bana sıkıca sarıldı.

"Bu çok güzel. Daha önce hiç bu kadar özel bir hediye almamıştım." Gözlerimin içine bakarak devam etti. "Bahar, sen kesinlikle bir mucizesin. Gerçek olamayacak kadar güzelsin ve ben her geçen gün sana daha çok aşık oluyorum. Teşekkür ederim her şey için."

"Sadece mutlu olman benim için en büyük teşekkür zaten."

Görevimi tamamladığımı düşünerekten Utku'nun kollarının arasından çıkıp gitmeye niyetlendiğim sırada Utku elimden tutarak beni durdurdu. "Bahar," dedi neredeyse fısıltıyla. "Gitmesen olmaz mı? Yanımda kalsana."

Sevgili Bahar Çiçeği (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin