40. Bölüm

5K 507 5
                                    

Güzel bir perşembe gününden hepinize selamlar💙 Güzel yorumlarını ve desteklerini esirgemeyen herkese çok teşekkür ederim. Hepinize keyifli okumalar🤓

BAHAR

Annem saçlarımı güzelce taradıktan sonra her zaman yaptığı gibi bu kez balık sırtı örmüyor, salık bırakıyor. Üzerimdeyse parlak turuncu giymeyi çok sevdiğim elbisem var. Nedenini anlayamadığım bir şekilde beni özenle hazırladıktan sonra minik kalbimi hızlandıran haberi veriyor. "Bugün Gürsoy köşküne davetliyiz Baharcığım. Utku'nun doğum günü partisine katılacağız."

Şaşkın bir halde anneme bakıp " Ama hediyemiz yok," diyorum. "Doğum gününe hediyesiz gidilmez ki!"

Bütün itirazlarıma rağmen avukat Süreyya tarafından hediyesiz bir şekilde köşke sürükleniyorum. Köşkün bahçesinde güzel bir masa hazırlanmış, etraf zarif bir şekilde süslenmiş. Tüm Gürsoy ailesi, Utku'nun liseden arkadaşları -ileride yanağından öperken göreceğim kız da var- herkes köşkün bahçesinde Utku'yla sohbet ediyor. Benimse acilen saklanmam lazım, çünkü hediyem yok! Barış'ı gözüme kestirip yanına gidiyorum. Tam heyecanla konuşacağım sırada "Artemis, Utku abim pastayı üfleyecek. Her ne yapacaksak, pastadan sonra yapsak?" demesiyle suratımı asıyorum.

"Kendi başınasın anlaşılan Bahar," diye söylenerek doğum günü partisinin olduğu alanı gören bir ağacın alçak bir dalına oturup uzaktan Utku'yu izliyor ve kendi kendime söz veriyorum. Utku'ya doğum günlerinden birinde paha biçilemez bir hediye vereceğim.

Sabahları güneş ışıklarıyla uyanmayı severdim. Bu sabahsa ilginç bir şekilde güneş bir türlü doğmak bilmemişti. Uyuyalı saatler olmasına rağmen neden hala havanın karanlık olduğuna yarı uyanık zihnimle anlamaya çalışırken gözlerimi hafifçe kırpıştırdığımda koyu renkli perdeleri fark ettim. Dün gece olanlar ışık hızıyla beynime sızarken arkamdan belime sarılan bir elle nerede olduğumu anladım.

Kendi evimde değildim. Utku'ya doğum günü hediyesini vermiş ve eve dönmeye niyetlendiğim sırada sevgilim "Yanımda kalsana," demişti. Bende bu çağrıya kayıtsız kalamamış ve geceyi Utku'nun evinde geçirmiştim.

İlk kez. Ve lütfen aklınıza Ceyda gibi fesat düşünceler gelmesin.

Böyle söylesem de kısa bir an için zihnimde bazı sesler yükselmeye başlamıştı. "Artemis, evine dön! Utku'nun sadece öpücüğü bile başını döndürüyor. Ona nasıl karşı koyabilirsin?" Bu gerçekten de doğruydu. Utku ile aramızdaki kıvılcımların yangına dönüşmesi hiç zor değildi ve bu kadar aşıkken benim yangın söndürme becerim çok zayıftı. Ancak geçmişin hayaletleriyle ilgili sorular aklıma düşmüşken hiçbir şey yokmuş gibi kendimi aşka bırakamazdım. Bu hiç uygun olmazdı.

Neyse ki gece pek düşündüğüm gibi ilerlememişti. Utku'ya kalacağımı söyledikten sonra birlikte kendimize iki kahve hazırlayıp evinin balkonundan İstanbul'un ışıklarını izlemiştik. Sonraysa kahveye rağmen uykuya direnemeyen gözlerim kapanmaya başladığında Utku uyumayı teklif etmişti. Elimden tutarak henüz yerini bilmediğim yatak odasına doğru yönlendirmiş, sonra da dolabından üzerime uygun olacağını düşündüğü bir pijama takımını bana doğru uzatmıştı.

Odadaki bir kapıyı işaret ederek "Orası banyom," demişti. "İstersen üzerini orada rahatça değiştirebilirsin."

Utku bu kadar düşünceli bir adamken onu nasıl çok sevmezdim ki?

Banyoda hızlıca üzerimi değiştirip çıktığımda Utku gülerek beni süzmüştü. Uzun boyuma rağmen pijama takımı üzerime büyük geldiğinden fazlasıyla komik görünüyor olmalıydım. "Bunun birkaç beden küçüğü yok mu?" diye gülerek sorarken bir yandan da ellerimi pijamanın uzun kolları arasından bulmaya çalışıyordum.

Sevgili Bahar Çiçeği (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin