23. Bölüm

5.6K 508 16
                                    

Yeni bölümden hepinize selamlar😊 Hikayemizi seviyorsanız desteklerinizi eksik etmeyin, olur mu? 💙

Asya ve Umut'u merak edenleri Gece Mavisi'ne beklerim. Hepinize şimdiden teşekkür eder, keyifli okumalar dilerim.

BAHAR

"Buraya hiç gelmemeliydik Artemis. Senin aklına uydum, başımız belaya girecek." Barış huzursuzca söyleniyor. Çünkü sonsuz ısrarlarım sonucunda gizlice Utku'nun köşkteki odasına girmeyi başarmışız. "Utku abim gelmeden çıkmamız lazım. Kapıda gelen giden var mı bakacağım. Sende elini çabuk tut, yakalanmadan gidelim." Benimse içim içime sığmıyor. Nihayet çok merak ettiğim Orion'un dünyasındayım. Onunla ilgili keşif yapmak için elime nadir geçecek harika bir şans bu. "Tamam, çok sürmeyecek." Utku tam bir yıldır üniversite için yurtdışında ve yalnızca yaz ayları için İstanbul'a dönüyor. Tam bir yıldır yüzünü birkaç saniye görmeye bile hasretim. Yani bu odadan eli boş ayrılamam. 'Utku Yetmezliği'ni azaltacak herhangi bir şey.

Yıllardır merakla beklediğim odayı inceliyorum. Oldukça sade ve açık renkli mobilyalarla döşenmiş, gri ve mavi ağırlıklı bir yer. Yatak başlığının üstünde kocaman bir Orta Dünya haritası var. Çalışma masasının üzerindeyse birkaç tane gemi maketi. Utku denize ve teknelere çok düşkün. Maketlerini yapmak da hobisi. Boy boy ve farklı bir sürü gemisi var. Konsolunun hemen yanında ufak bir maket var. Avuç içi kadar ancak. Üzerinde minik harflerle 'İlk Teknem Shire' yazıyor. Onu incelerken dışarıdan Apollon'u duyuyorum. "Bahar hemen oradan çıkmalısın. Utku abim geliyor." Panikle o küçük maketi çantama atıyorum. Düşünmeden. Sonra bir karar alıyorum. Bu odaya yeniden gireceğim ve çaldığım o maketi kendi ellerimle yerine bırakacağım.

Bugün büyük gün. Umut ve Asya'nın merakla beklediğimiz düğünü nihayet gelip çatmıştı. Başlangıçta Utku'yu görebileceğimi düşündüğüm için heyecanlandığım düğüne şimdiyse onunla karşılaşmamak için gitmek istemiyordum. Ancak öyle bir ihtimal söz konusu bile değildi. Bu insanlar artık hayatımda önemli bir yer kaplıyorken ve Ceyda bu düğünü çok önemsiyorken gitmemenin mümkünü yoktu. Birce ile ikimizin yardımına ve desteğine ihtiyacı vardı. Gelinlikle ilgili hiçbir aksilik olmaması çok önemliydi.

Son ana kadar aile arasında kır düğünü olduğunu düşündüğümüz tören meşhur bir yalıda devasa bir düğüne evrilince beyaz sade bir elbiseden daha fazlası gerekmişti. Buda hep birlikte uykusuz geçen tam bir haftaya mal olmuştu. Gelinliğin üzerindeki taşlı işlemeler için bir sürü kişi canla başla çalışmıştık. Ve ortaya görkemli ama zarif bir gelinlik çıkmıştı. Asya'ya çok yakışacağına emindim. Ceyda'nın da istediği başarıyı elde edeceğine elbette. Gecenin sonunda herkesin gelinliğin tasarımcısını merak etmesini umuyorduk. Sonuçta kendisi Afrodit ve bu ismin hakkını vermesi gerekir.

Her şeyin kontrolümüz altında olduğuna inandığımız saatlerde beklenmeyen bir aksilik çıkmıştı. Asya düğünü son ana kadar küçük bir tören zannederken Umut ona sürpriz yapmak istemiş ve düğünü meşhur bir yalıda kalabalık bir hale çevirmişti. Umut'un Asya'ya sürpriz yapmak isterken kendisinin korkunç bir sürprize maruz kalmasına kahkahalarla gülmek istesem de perişan haline bakarak bunu yapamıyordum. Aslında niyeti iyiydi. Hatta bence romantik bile sayılabilirdi. Asya'ya olan aşkını tüm dünyaya biraz görkemli bir şekilde ilan etmek istemişti. Abisi gibi buz dağı ve aşktan anlamaz bir adam değildi en azından. Sevdiği kadına aşkını Umut'un sadece bakışlarından bile anlayabilirdiniz. Asya ile ikisini yanyana görmeniz yeterliydi. Mesela biz Utku ile bir araya gelsek ortalık Antartika'ya benzer.

Asya öğrendiklerinden sonra ortalığı ayağa kaldırmış ve kendisini gelin odasına kilitlemişti. Onun bu tepkilerine herkes çok şaşırmıştı. Barış ve Umut'un Asya'yı ikna çabaları boşa çıkınca Umut abisini aramış ve ondan yardım istemişti. Umut çok yanlış insandan medet umuyordu bence. Biz gelin odasının kapısının önünde Asya'yı ikna etmeye çalışırken Utku ile göz göze gelmeyi planlamamıştım. Onun geldiğini duyduğum anda oradan uzaklaşacaktım aslında. Ama her nasılsa geldiğini fark etmemiş ve yine bal sarısı gözlerine bakmıştım. Her yer yine lavlar altında kalmıştı elbette. Kalbimi onun bir buz dağı ve odun olduğuna ikna edişlerim koyu renk takım elbisesiyle karşımda görene kadardı. Bu kadar yakışıklı olması haksızlıktı. Ve bu halini bu akşam bir sürü kadının görecek olması ihtimali... Neyse ki kendisi hiçbir kadına sıcak davranamayacak kadar soğuk bir buz kütlesiydi. Utku Asya'nın kapısını açmasını sağlayıp içeriye girdi. Umut daha önce onların çok yakın olduğundan bahsetmişti. Utku'nun Asya'nın yanında birkaç kez güldüğünü görmüştüm. Kıskanmamak elde değildi. Bense Utku'ya yaklaşamıyorum bile.

Birce ile Ceyda düğünün son hazırlıklarına bakmak için yanımızdan ayrıldığında kapının arkasında yalnızca ben kalmıştım. Kapı yarı aralık olduğundan konuşmalarını duyabiliyordum.

"Seni dinleyip Umut'tan uzak durmalıydım." dedi Asya. "Şimdi şu halime bak." Bir yandan da hıçkırarak ağlıyordu. Utku yanına oturdu ve Asya'nın omuzuna kolunu atıp başının kendisine yaslanmasını sağladı. "Asya," dedi. "Aşkın insana yaptıkları çok tuhaf. Umut seni mutlu edeceğini düşündü. Yaptığını onaylamıyorum elbette, senin isteklerini yok saymamalıydı ama onu tanıyorsun. Umut duygularını abartılı yaşamayı seviyor. Bir de gelmiş sana onu savunuyorum. Dünya garip bir yer haline geldi. "

Asya gözlerinde yaşlarla gülmeye başladı. "Kendi gelemedi, seni mi gönderdi o hain?"

"Kafasına bir şeyler fırlatmışsın. Sen böyle şeyler yapmazdın. Can güvenliğinden endişe ediyor. Bende kafama bir kask takıp gelmeyi düşünmüştüm ama bana olan sevgine güvendim." dedi Utku gülerek. Asya "İyi ki varsın Utku," diyerek ona sarıldı. "Her düştüğümde arkamda senin olduğunu bilmeyi seviyorum ama biraz daha Umut'u savunursan can güvenliğin için söz veremeyeceğim."

"Sende iyi ki varsın Asya. Ayrıca şu aptal kardeşimi başımdan aldığın için sana teşekkür etmem gerekir. Şimdi kendisiyle evleneceksin, değil mi? Lütfen onu geri verme bize. Bir otuz sene daha kendisini çekemem." Son söylediklerine sessizce güldüm. Demek göründüğünüz kadar buz kütlesi değilsiniz Utku Bey. Utku Asya'yı seviyordu ve onun tarafından sevilmenin nasıl bir şey olabileceğine bizzat şahit olmuştum. Çok güzeldi. Keşke görmeseydim. Belli ki Utku sevmeyi bilmeyen bir adam değildi. Sevemediği kişi bendim. Utku tarafından asla sevilmeyecektim ama bu gerçeği öylece biliyor olmak da onu unutmamı sağlamıyordu.

Utku nihayet Asya'yı sakinleştirip onu düğüne katılmayı ikna ettiğinde her şey yoluna girmişti. Asya'nın hazırlıklarına yardım edip onu güzelce törene hazırlamıştık. Kuğu gibiydi, bembeyaz gelinliği, koyu kahverengi saçları ve yemyeşil gözleriyle gördüğüm en güzel gelindi. Tüm hazırlıklar bittiğindeyse bize ayrılan masada Barış'ın yanına çoktan yerleşmiş, Utku'nun olduğu tarafa bakmamaya çalışıyordum. Bu aralar hayatımın özeti buydu. Utku' ya bakmamacalar. Asya ve Umut sahnedeki yerlerini alırken imrenerek onları izlemiştim. Gerçekten de birbirlerine çok yakışıyorlardı. Aşkları karşılık bulduğu içinde çok şanslılardı elbette. Benim gibi bahtsız değillerdi.

Pasta kesilip dans şarkısı çalmaya başladığında hala ne kadar şanssız biri olduğumu düşünüyordum. İnsanlar şimdi çiftler halinde dansa kalkıyorlardı. Barış'ın muhtemelen beni dansa kaldıracağı sırada Ceyda ondan önce davrandı. O kadar insanın içerisinde Ceyda'yı kırmak istemediği için onun teklifi kabul edip piste ilerlerken arkalarından Utku ile göz göze geldim. Gözyaşlarımı daha fazla tutamayacaktım. Hızla kalkıp lavaboların olduğu tarafa doğru yürümeye başladım. Boş bulduğum ilk tuvalete kendimi atıp rahat rahat ağladım. Bu aşktan nasıl kurtulacaktım? Artık böyle çaresiz kalmak istemiyorum. Nihayet sakinleşmeye başardığımdaysa kara bahtımın yakamı bırakmadığını fark ettim. Tuvaletin kapısını bir türlü açamıyordum. "Ya bir akşamda sakin geçsin artık." Bir yandan söylenirken bir yandan da buradan kurtulmanın çözümlerini düşünüyordum. Yanımda telefonum yoktu, kimseyi arayamazdım. İnsanların yokluğumu fark edip beni bulmalarını beklemek en doğrusu olurdu. Bilirsiniz ki bir tanrıça asla kurtarılmayı beklemez. Kendisini kurtarır.

Başımı kaldırıp tuvaletin penceresiyle bakıştım. Bulunduğum yer giriş kat olduğundan çok yüksek olamazdı. Aşağıdan bakınca da pencere geçebileceğim büyüklükte görünüyordu. Hiç düşünmeden pencereyi açıp kendimi dışarıya doğru sarkıttım. Bir kerede düşünerek hareket etsem hiç fena olmazdı. Pencere çok geniş değildi. Ayaklarım da klozetin olduğu yerden havadaydı, aşağıdan destek alıp kendimi itemiyordum. Resmen bir yalının kadınlar tuvaletinin penceresinde Hande Ataizi gibi sıkışıp kalmıştım!

Sevgili Bahar Çiçeği (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin