En yakın arkadaşım acısından inlerken adamlar ise aramızdaki mesafeyi epeyi azaltmışlardı. Oğuz'u göğsünden kavrayıp yüzüstü kapaklandığı yerden kaldırmaya çalıştım. Ben "Hadi, Hadi." diye ısrarla kolundan çekiştirirken o ise dizinden elini bir türlü çekemiyordu.
"Ben daha fazla koşamam Toprak, sen polisi bir daha ara. Artık yapacak bir şeyimiz kalmadı."
Dediklerini önce ciddiye almamıştım.
"Nasıl koşamazsın, alt tarafı düştün be. Abartma hadi."
Diyerek onu bir kez daha kolundan tutup çekiştirdim.
"Of bırak kolumu. Oğlum görmüyor musun dizimin halini hala çekiştirmeye çalışıyorsun."Böyle deyince onun kolumdaki ellerimi gevşetip dizine doğru eğildim. Yaraya dokunarak derinliğini kavramaya çalışıyordum, durumun sandığımdan ciddi olduğunu görünce telaşım biraz daha artmıştı. Dizi resmen ortadan ikiye ayrılmıştı. Az daha inceleyince kemiğe kadar inen derin bir yarık olduğunu fark ettim. Oğuz' a döndüm:
"İşte şimdi yandık. Gazamız mübarek olsun." Oğuz acısıyla ve durumun vahimliğiyle dalga geçer gibi yamuk yamuk sırıtıyordu.
"Hele şükür anladın koca kafa. Hadi git, Mert'i bul bir an önce. Polisi bir daha arayın, yardım falan çağır işte anladın sen."
"Anladım ama olmaz, seni böyle bırakmam."
"Evet, Toprak saçmalamaya başladın yine. Sen değil miydin beraber izlediğimiz filmlerdeki yaralı taşıma sahnelerine saçmalığın daniskası diye söven. En mantıklısının gidip yardım çağırman olduğunu ikimizde biliyoruz."
Yutkundum, bir karar vermem lazımdı ve bunun kaçmak olduğunu bir an bile düşünmemiştim.
"Haklısın ama unuttuğun bir şey var ben o normal insanlardan biri değilim."
"Aman havalara bak. Tamam, sen normal değilsin anladık ama ben normalim sende sık sık bunu atlıyorsun."
Adamlarla aramızdaki mesafe üç dört metreye kadar düşmüştü karanlığın etkisiyle hala Oğuz'un görünmediğinden emindim. Son kez bir Oğuz'a, bir de adamlara baktım. Onu kolundan tutup kendime doğru çektim.
"Çeneni kapat ve üstüme atla, lafımı ikiletme."
Oğuz daha fazla muhalefet etmeyerek beni şaşırtmıştı, üzerime atladı. Kulağına:
" Acıdan geberecek olsan bile sesini çıkarma. Sımsıkı dola o bacaklarını etrafıma." dedim.
Oğuz fısıltıyla "Tamam." diyerek bacaklarını sımsıkı doladı etrafıma. Adamlar artık neredeyse dibimize kadar gelmişti. Son bir şey daha fısıldadım Oğuz'un kulağına:
"Nefesini tut."
İkimizde nefeslerimizi tutup başımıza gelecekleri heyecanla bekliyorduk. Bir kumardı bu hareket o anlarda. Adamlar bir o yana, bir bu yana sinirli sinirli bakınıyorlardı.
Acemi olan hırsız:
" Ağabey az önce buradaydı Allah'ın cezası çocuklar, şimdi nereye kayboldular?"
Elebaşı:
"Uçacak halleri yok bir eve girmişlerdir, iyice bakın etrafa. Aptallar bizden kurtulabileceklerini sanıyorlar."
Elebaşı bize doğru yönelmişti sözlerini tamamladıktan sonra. Adam aramızdaki adımları giderek azaltıyordu. O an elebaşıyla aramızda göz hesabıyla yaklaşık iki buçuk adım vardı. Adam farkında olmadan bakışlarını çehreme yöneltmişti:
" Ah! Nerede bu aptal bebeler. Bulun artık şunları ."
Diye konuştu adam ve bana doğru bir adım attı. Adamın bu hamlesi aramızdaki mesafeyi bir buçuk adıma indirmişti. Onun üzerimize doğru yönelmesiyle bende refleks olarak bir adım geriye çekilmiştim. Oğuz'a ses çıkarmasın diye nefesini tuttururken akıl almaz bir hatayı o an kendim yapmıştım. Oğuz mavi gözlerini pörtletip benimkilere dikmişti. "Kıpırdama." der gibi çenesini sıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK ADAM [Tamamlandı]
FantasyÖzgür(Toprak) sadece toprak ve kum zeminde görünebilen bir gençtir. Hayatın ona verdiği bu farklı özelliğe alışmaya çalışır. Farklı bir hayat çoğu insana çekici gelse de o normal, sıradan bir yaşam arzusuyla yanar tutuşur. Ve bir gün normal bir insa...