Sabahın ilk saatlerinde kapı çalındı. Gece o kadar yorulmuştum ki sesi duyuyor ama rüya mı, gerçek mi, ayırt edemediğim için yerimden kıpırdamıyordum. Birkaç defa daha çaldı, zor bela doğrularak kulübeden dışarı çıktım. Ben dışarı çıkana kadar Mert ayaklanmış, gözlerini ovuşturarak, bir yandan da söylenerek kapıya benden önce varmıştı. Açtı. Gelen tabi ki Oğuz'du. Mert, kapıyı açar açmaz, ona söylenmeye başladı. Mert bu, aklına geleni söyler, ancak tarzı böyle olduğu için Oğuz da ben de onun dediklerini pek umursamayız.
Mert:
"Hasta mısın oğlum sen bu saatte geliyorsun? Kafayı mı yedin sabah sabah?"
"He kafayı yedim, sana ne oğlum sana mı soracağım saat kaçta geleceğimi. Sen misin buranın çobanı?"
"Tabi bana soracaksın. Sabahın köründe gelip uykumu kaçırdın."
"Saat on iki oğlum, ne uykusu artık."
"Yok artık daha neler."
Dedi Mert. Oğuz'un şortunun cebine elini daldırdı. Oradan telefonunu alıp saatte baktı.
"Of Oğuz. Saat daha dokuz ya, el insaf bir de yalan söylüyorsun. Hem sen de erken uyanmazsın, seni ne attı sabah sabah buralara."
"Tamam oğlum ya bir kızma. Dün Toprak Efendi Bülent amcayı delirtmiş. Gece telefonda anlatmadı. Sabah anlatacağım dedi. Dayanamadım bende, sabah uyanır uyanmaz geldim işte."
"Ne yapmış ki Toprak, o öyle delirtemez birini. Kediye, köpeğe bile kışt demeyen insan neticede. Bir de gidecek Bülent amcayı delirtecek daha neler."
Mert aramızda pek yaş farkı olmadığı için bana ağabey demez. İşinin düştüğü zamanlar hariç. Onlar bunları konuşurken bende uyku sersemi kapıya kadar varmıştım. Oğuz:
"O paşada geldi bak."
Oğuz'u ensesinden tuttuğum gibi içeri çektim. Başını yere eğdim, saçlarını karıştırdım.
"Günaydın sarı çocuk."
"Günaydın kardeşim hadi daha fazla bekletme de anlat."
Mert'te şaşalamış bizi izliyordu. Belli ki oda ne yaptığımı merak ediyordu. Uzun zamandır Mert'in bu denli ilgisini çekmemiştim. Biz kulübeye doğru yürürken o da arkamızdan bizi takip ediyordu. Olan biteni tüm ayrıntılarıyla Oğuz'a anlatırken Mert kulübenin kapısında ayakta beni dinliyordu. Sonunda oda dayanamadı, kendisine bir tabure çekti oturdu. Uzun zamandır bir şeyler paylaşmamıştık. Onun bu derece ilgisini çekmek beni oldukça mutlu etmişti. Anlatacaklarım bittiğinde Mert dayanamadı sordu:
"Eee o saatte sen niye dışarıdaydın? Çoğu zaman o saatlerde evde olursun, daha önce o saatte dışarıda olduğunu hiç görmedim."
"Canım sıkıldı, uyuyamadım çıktım işte. Gece dışarı çıkamaz mıyım hiç, yasak mı?"
"Çıkamazsın demedim, çıkmazsın dedim."
Kelime oyunları ve ukalalık Mert'in aksi karakterinin değişmez unsurları. Her zamanki gibi lafları cımbızla çekip boğazıma tıkıyordu. Eee buna karşılık benimde altta kalmayıp ona laf yetiştirmem şarttı.
"Çıkıyormuşum, demek ki beni pek de iyi tanımıyorsun."
Oğuz lafa girdi:
"Mert'i bozuyorsun ama o haklı. Normalde sen o saatte dışarı çıkmazsın. Neden çıktın onu da bir anlatsana."
Oğuz'u daha dün bozmuştum. Tekrar kalbini kırıp şansımı daha da zorlamaya niyetim yoktu. Eveledim, geveledim ve ağzımdan baklayı çıkarmak zorunda kaldım.
"Naz'a bakmaya gitmiştim"
Mert ile Oğuz önce birbirlerine baktı. Sonrada bana ikisi birlik olup imalı imalı bakışlar yollamaya başladılar. Bir anlık sessizliği Mert bozdu.
"Naz kim ki?"
Oğuz heyecanlı heyecanlı lafa atladı. Eliyle işaret ederek:
"Şu ileride ev vardı ya, satılık olan. Orası birkaç gün önce satıldı. Orada oturan kızda Naz."
Mert:
"Vay vay vay peki siz hangi ara kızla tanıştınız? Benden de erken davranmışsınız inanılır gibi değil."
Oğuz:
"Tanışmadık daha, sadece bir kaç kez karşılaştık."
Mert:
"Eee adını nereden biliyorsunuz?"
Ben:
"Babası söylerken duyduk."
Mert:
"Eee başka? Anlatın bakalım bu iş iyice ilginç bir hal almaya başladı. Toprak bey hayatında ilk kez çapkınlık turlarında falan herhalde doğru mu anlıyorum?"
Oğuz'un diline düşmek neyse de, Mert'in diline düşmeyi hiç istemiyordum.
"Yok ya ne çapkınlık turu olacak. Kız dün boğuluyordu, gece aklıma takıldı, nasıl oldu diye bir bakayım geleyim dedim o kadar, başkada bir şey yok."
Oğuz:
"O kadar mı, emin misin?"
Oğuz'un ayağına Mert fark etmeden vurdum. Bu "üsteleme artık" vuruşuydu. Ardından:
"Eminim, hatta son kararım. Sorgu bittiyse artık bir şeyler yiyelim sahile falan gidelim."
Mert:
"Ne oldu kızımı göreceksin çapkın?"
"Evet, göreceğim ne var size mi soracağız."
Mert geldi sırtımı sıvazladı.
"Tamam tamam bekleyin de beraber inelim sahile bugün olur mu?"
Oğuz:
"Sen bizle takılır mıydın, hayırdır?"
"Sende bir şeyi de sorgulama, bugün planım yok işte sizle takılırım. İstemiyorsan söyle ona göre başka şeyler ayarlamaya çalışırım."
"Yok ya olur mu öyle şey gel tabi şaşırdım sadece. Bugünde kimseye bir şey söylenmiyor arkadaş herkes ayrı çemkiriyor. Tamam, sustum hadi kahvaltı mı edeceksiniz, hazırlanacak mısınız ne yapacaksanız yapın da çıkalım bir an önce sahil tıklım tıklım olmadan."
Oğuz'a onay verdik, kahvaltı edip hazırlandık bu kez üçümüz beraber düştük sahil yollarına. Sahile yürürken tek merakım o gün seni görüp göremeyeceğimdi. Bir gün önce boğulma tehlikesi atlatan biri, ertesi gün yine denize gelir mi acaba diye düşünüyordum. Sahile iner inmez Oğuz ile Mert üstlerini çıkarıp denize atladılar. Bense yine bir umut yollarını gözlüyordum. Yine gözlerimle tüm şemsiyelerin altlarını, şezlongları, denizi dolaştım. Ancak kötü haber, ortalıkta gözükmüyordun. Bende oturdum bir şemsiyenin altına ayaklarımı kumun içine gezdirip yine seni düşünüyordum. Kafamı kaldırdığım da Mert'le Oğuz denizden çıkmış bana doğru geliyorlardı. Birden Oğuz:
"Hey, Toprak gelene bak."
Heyecanla kafamı çevirdim, güneş gözümü alıyordu, gözlerimi kısarak etrafıma bakındım. Ve işte istediğim olmuştu, gelen sendin. Elinde bir poşet, bizim olduğumuz yöne doğru ilerliyordun. Beni es geçtin Oğuz'a gittin. Ona:
"Merhaba ben Naz, dün beni kurtarmaya gelenlerden biri de sendin teşekkür ederim."
Oğuz'un beklemediği bir konuşmaydı bu. Şaşırmıştı.
"Önemli değil. Oğuz ben, bu arada memnun oldum."
"Ben de memnun oldum, size bir şey soracaktım. Sizinle beraber kıvırcık saçlı bir çocuk vardı, o bugün yok mu?"
Onun sadece birkaç adım arkasındaydı. Yüzünü bana dönerek işaret etti:
"İşte orada."
![](https://img.wattpad.com/cover/19338959-288-k914179.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK ADAM [Tamamlandı]
FantasyÖzgür(Toprak) sadece toprak ve kum zeminde görünebilen bir gençtir. Hayatın ona verdiği bu farklı özelliğe alışmaya çalışır. Farklı bir hayat çoğu insana çekici gelse de o normal, sıradan bir yaşam arzusuyla yanar tutuşur. Ve bir gün normal bir insa...