Sıradaki hamlenin ne olacağı konusunda oldukça kararsızdım. Adamları üzerime doğru çeksem bile onları haklayabileceğimden hiç emin değildim. Oğuz, iri yarı olanın cüssesinden habersizce birini bize bırak demişti. Kendimin bir şekilde bu durumdan paçayı sıyarabileceğimden emindim ama bizimkilerin aynı başarıyı gösterebileceklerini o adamı gördükten sonra hiç düşünmüyordum.
Olayın hala aciliyetini korumasının verdiği panik havası düşüncelerimi birbirine katıyordu. Genç adamın sinir krizleri geçirerek Nil'in suratına suratına tükürüklerini saçarak konuşması hala gözümün önünden gitmiyor, yüzümde soğuk soğuk ter damlacıklarının belirmesine neden oluyordu. Daha fazla bekleyemezdim. O an için önümde olan tek makul seçeneği uygulamaktan başka şansım olmadığına kanaat getirmiştim.
Bulunduğum yerden sessizce birkaç metre uzaklaşarak tüm cesaretimi toplayıp ahşap zeminde adımlarımı kuvvetli kuvvetli atmaya başladım. Yaklaşık on, on beş saniye sonra adamlardan biri çıkarttığım sesleri duymuştu. O ana kadar hiç işitmediğim bir ses ilişti kulağıma:
"Hey kim var orada?"
Bu o iri kıyım vatandaşın sesiydi. Adamın sesini duyar duymaz olduğum yere çivilenmiştim. Adrenalinin verdiği his kulaklarımın yanmasına neden oluyordu. O an yanımda bir kişi olsaydı kalp atışlarımın sesini hiçbir zahmet göstermeden duyabilirdi.
İri cüsseli adamın çağrısı yanıtsız kalınca genç adam ona seslendi.
"Gel abi gel, kedi falan girmiştir içeriye. Uğraşma boşuna, bu saatlerde buraya kimse uğramaz."
Adamın ahşap zemine vuran iskarpin ayakkabılarının sesi yavaş yavaş kaybolmaya başlamıştı. Sonra yirmiliğin kulakları tırmalayan sesini bir kez daha işittim. Bu seferki daha önceki bağırışlarından da şiddetliydi.
"Gördün mü küçük fahişe? Bak burada hiç kimse yok. Seni benim elimden alacak hiç kimse yok anlıyor musun? Hey, hey kediler, fareler hadi kurtarın bu küçük kızı."
Genç adam bunları dedikten sonra kocaman bir kahkaha attı. Sesi boş fabrika da dalga, dalga yankılanıyordu. Onun alay ve öfkeyle harmanlanmış ses tonu beni de sinirlendirmeyi başarmıştı. Genç adam o kocaman kahkahanın ardından konuşmasına devam etti.
"Haydi küçük kız bir kez de sen bağır. Bakalım sesini duyan olacak mı?"
Nil:
"Ne olur yardım edin. Beni kaçırdılar! Mert!"
diye avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Genç kızın haykırışlarından sonra saniyeler içinde telefonum titremeye başlamıştı. Telefonu alıp bakma gereğini hiç hissetmiyor, kimin olduğunu adım gibi biliyordum.
Nil'in sesi kesilince adam tekrar konuşmaya başladı.
"Bak bak Mert'miş bizim parlağın ismi. Yardımcı olduğun için teşekkürler küçüğüm. Hey, Mert duy bu küçük fahişeyi haydi. Haydi gel de kurtar."
Bir an kolumdaki tüylerin havaya kalktığını hissettim. Bu sözleri duyup da Mert'in o ana kadar fabrikaya girmemiş olması mucizeydi. Bu mucize anın büyüsünün bozulması için durumu daha da zorlamanın gereği yoktu.
Adımlarımı daha şiddetli atmaya başlamıştım. Fakat o da adamları üzerime çekmeye yetmemişti, bu kez olduğum yerde zıplamaya başladım. Sonunda istediğimi yapmış adamlardan birini üzerime çekmeyi başarmıştım. İri yarı olan adam bir elinde fenerle üstüme, üstüme geliyordu. Hemen zıplamayı keserek onun arkasına doğru geçip sırt çantamı kafasına indirdim. Adam sırt çantamdaki büyükçe taşın etkisine rağmen ilk vuruşumda yıkılmamıştı. Hafif bir inleme çıktı kirli sakallarının ardına gizlenmiş dudaklarından. Darbenin nereden geldiğini anlamak için elindeki feneri delicesine etrafa sallıyordu. Adamın tam önüme geçtiği bir pozisyon yakaladım ve bu sefer tüm gücümle çantayı kafasına indirdim. İşte bu kez olmuştu koca adam bir anda yüz üstü yere yığıldı ve o iri cüssesiyle oldukça çok gürültü çıkardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/19338959-288-k914179.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK ADAM [Tamamlandı]
FantasiÖzgür(Toprak) sadece toprak ve kum zeminde görünebilen bir gençtir. Hayatın ona verdiği bu farklı özelliğe alışmaya çalışır. Farklı bir hayat çoğu insana çekici gelse de o normal, sıradan bir yaşam arzusuyla yanar tutuşur. Ve bir gün normal bir insa...