Oğuz omuzlarımdan bir anda kayıp yere yapışmış, eee haliyle de kayda değer bir gürültü çıkarmayı başarmıştı. Onu kaldırmak için elimi uzattığımda Selin ile beraber pencerenin başında görünmüştün. Çaresizce "Yakalandın." dercesine Oğuz'a bakıyordum ama o pişkin, pişkin sırıtmakla meşguldü.
O esnada bahçe kapısından hızlı adımlarla içeri giren Mert'in gür sesi kulakları doldurdu.
"Ah be oğlum, pencereyi tıklatmak yerine, kapıyı deneseydin daha kolay olmaz mıydı?". Hızlı adımlarla bize doğru yaklaşıyordu. O daha fazla yaklaşınca Oğuz, önce üstünü silkeledi sonra destek alarak ayağa kalkmayı başardı.
"Şey ben pansuman için gelmiştim aslında. Ama ailen buraya gelmeme kızar mı, kızmaz mı bilemedim, bu yüzden bir pencereni tıklatayım dedim."
Selin'in suratında hala pencereye çıktığı o ilk andaki şaşkınlık vardı, senin gözlerinde ise "Ben bu yalanı yemedim." dercesine alaylı bakışlar. Onu konuşması için sen dürttün.
Selin:
"Tabi, gel gel pansuman yapalım sana. Annem, babam yok zaten. Olsa da kapıyı çalabilirsin onlar böyle şeyleri pek sorun etmez. Kapıyı açıyorum haydi gelin içeri."
Siz kapıyı açmak için penceren içeri girmiştiniz. Oğuz o aralıktan faydalandı, fısıldayarak bana:
"Sen de gel hadi, bu anı kaçıramazsın?"
dedi. Ona başımı salladım onaylarcasına, ama o beni görmediğinden henüz cevabını alamamıştı. O yüzden bir daha sordu:
"Hey, hey geliyor musun?"
Boşuna kafa salladığımın ancak farkına vararak bu kez kısık sesle:
"Geliyorum."
Hep beraber eve giriş yapmıştık. Kabul etmeliyim ki eve ayakkabılarla girerken kendimi biraz suçlu hissetmiştim. Ama ne yapabilirdim ki ayakkabılarımı çıkartıp öyle girseydim de ortalıkta fazla bir çift ayakkabı olacaktı. Zaten bu destursuz ve pis girişlerim için Selin'e de bir, iki yıl önce her şeyi açıkladığımda özürlerimi ilettim. O da nezaket göstererek kabul etti.
Şimdi sen diyeceksin ki "Selin de mi benden önce öğrendi Toprak Adam olduğunu?". Evet sevdiğim o da senden önce öğrendi, Oğuz ile Selin'in ilişkisinin bitmemesi için böylesi gerekti.
Selin sevgilisinin bir süre kendini aldattığını, bir sürede şizofren olduğunu düşünmekle geçirdi zamanını. Bende onlara kıyamadım, bu ilişkinin bitmemesi için kendimi ifşa ederek, küçük sırrımı onun iki dudağının arasına emanet etmeyi uygun gördüm. Emanete hıyanet etmedi, bu yüzden bu satırları okuyana dek senin hiçbir şeyden haberin olmadı.
Neyse yine lafımı çok uzattım, o günlere bir daha dönelim.
Kısa bir vicdan muhasebesinin ardından ayakkabılarımı çıkarmadan eve girmiştim. Oğuz ve Mert omuz omuza salona doğru ilerlerken bende onları takip ediyordum. Onlar, salonun baş köşesindeki üçlü koltuğa yerleştiler. Ben ayakta duruyordum fazla ses çıkarmamak içinde yerimden de kımıldamıyordum. Mert, Oğuz'u üçlü koltuğa oturduktan sonra Selin:
"Bekleyin burada ben pansuman için gerekli malzemeleri getiriyorum hemen." diyerek oradan çıktı.
Oğuz yine yamuk yamuk sırıtıyordu. Dizi yarık ve pansumana gelen birisi için oldukça ciddiyetsiz göründüğünü söylemeliyim. Bunu benim gibi Mert'te fark etmişti. Oğuz'u koluyla hafifçe dürtüp kaş göz işaretiyle sırıtmaması gerektiğini anlatmaya çalıştı. Oğuz birkaç defa gözlerini kırpıştırarak talimata uyacağını ona gösterdi. Sen ise Mert'in arkasından sevimli sevimli gülümsemeye devam ediyordun. Selin elindeki malzemelerle salona girip eğilerek Oğuz'un yarası açtı. Hem pansumana yapmaya hem de konuşmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK ADAM [Tamamlandı]
FantasyÖzgür(Toprak) sadece toprak ve kum zeminde görünebilen bir gençtir. Hayatın ona verdiği bu farklı özelliğe alışmaya çalışır. Farklı bir hayat çoğu insana çekici gelse de o normal, sıradan bir yaşam arzusuyla yanar tutuşur. Ve bir gün normal bir insa...