Deniz ve seninle geçen bir günün ardından yorgun argın kendimi eve attım. Duş alıp yemeğimi de yedikten sonra kulübeye doğru yol aldım. Yatağımın üzerinde uzanırken de erkenden uyuyakalmışım. Telefonumun çalmasıyla irkilmiştim uyandım, ama açmaya yetişemedim. Elime alıp baktığımda sekiz on tane mesaj, dört beş tane de arama vardı. Hepsi Oğuz' dan.
Uyku sersemi telefonu kurcalayıp Oğuz'un ismine geldiğimde evin kapısı çalmaya başlamıştı. Henüz kafam tam yerinde değilken yatağımdan kalkmaya çalışıyordum, ışığı yakıp bahçeye doğru adım atmaya başardım. Ben oyalandıkça kapı zili daha bir ısrarla, aralıksız çalmaya devam ediyordu. Kulübemden çıkabildiğimde Mert de, annem de ayaklanmış, her ikisi de bir yandan gözlerini ovuşturuyor, bir yandan da terliklerini bulmaya çalışıyorlardı. Onlara:
"Tamam, kapıya ben bakarım. Oğuz' dur olsa olsa, siz içeri geçin uyuyun hadi."
Dedim ama Mert her zaman ki gibi lafımı dinlememişti. Hemen terliklerini ayağına geçirmiş, merdivenlerden aşağıya doğru söylenerek iniyordu. Annem ise Mert'in aksine söylediklerimi dikkate alarak içeri girip, salonun penceresinden bizi izlemeye koyulmuştu. Kapıya Mert'ten beş on adım önce vardığımda kilidi usulca çevirip karşımdakini görebileceğim kadar aralık bıraktım. Gelen tabi ki de Oğuz'du. Saat kaç olursa olsun kapımızı hiç çekinmeden çalardı. Ve o gün yine o münasebetsiz gelişlerinden birini yapmıştı. Oğuz'u görünce Mert'e dönerek:
"Tamam Mert, gelen Oğuz işte her zaman ki gibi. Geç içeri, yat uyu sen." dedim.
Mert, Oğuz'a söver gibi bir bakış attı:
"Ne işin var oğlum bu saatte, evin falan yok mu senin? Biraz da orada takıl istersen."
Oğuz bu arada sarı kafasını çoktan bahçeden içeriye sokmuş, elleri ceplerinde sallanarak kulübeye doğru ilerliyordu. Oğuz Mert'e:
"Sabahta söyledim sana, istersen bir daha söyleyeyim. Sana mı soracağım gelirken, git uyu işine bak."
dedi. Mert bir laf daha söyleyecek gibi oldu bunu mimiklerinden anlayabiliyordum. Ama sonra başını yere doğru çevirdi ve söyleyeceğinden vazgeçer gibi iki yana salladı.
"Aman ne haliniz varsa görün, ses yapmayın yeter. Zaten uykum kaçtı daha da beter etmeyin. Zıvanadan çıkarmayın adamı."
Oğuz umursamazca ona doğru bakıp pis pis sırıtıyordu:
"Tamam, tamam hadi Allah rahatlık versin."
"He sağ ol çok düşünceli adamsın."
"Tabi canım öyleyim tu tu tu nazar değmesin bana."
Dedi Oğuz ve anneme gülümseyerek el sallayıp kulübeye geçti. Ben de anneme el hareketlerimle "Sen uyu artık." demeye çalıştım. Annem aralık olan perdeyi çekti, odasına doğru giden gölgesini görebiliyordum. Daha sonra Mert eve girip yanan ışıkları kapattı.
Her ne kadar bu saatte eve gelmesi yanlış olsa da Oğuz bu; her zaman beni ipten alan adam. Bu yüzden o ne yaparsa yapsın, ister saat üçte gelsin, ister saat beşte ona kızamıyordum. Ama bu saatte gelmesine de az da olsa bir tepki göstermem lazımdı. Ses tonumu biraz ciddileştirerek konuya girdim:
"Ne işin var oğlum bu saatte benimle?"
"Kaç kere mesaj attım, aradım dönmedin. Bende merak ettim öldün mü kaldın mı diye."
"Ölmedim işte yaşıyorum gördün şimdi, oldu mu? Tüm gün beraberdik zaten gece mesajları falan ne bu böyle?"
Oğuz bu çıkışımdan sonra yaptığından utanmış gibiydi yanaklarında bir kızarma gördüm sonra hemen toparlanıp kendine geldi.
![](https://img.wattpad.com/cover/19338959-288-k914179.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK ADAM [Tamamlandı]
FantasyÖzgür(Toprak) sadece toprak ve kum zeminde görünebilen bir gençtir. Hayatın ona verdiği bu farklı özelliğe alışmaya çalışır. Farklı bir hayat çoğu insana çekici gelse de o normal, sıradan bir yaşam arzusuyla yanar tutuşur. Ve bir gün normal bir insa...