Mert tebrikleri kabul edip, esnaf tarafından sırtı sıvazlanarak cesur delikanlı, halk kahramanı unvanlarını alırken ortamın karmaşasından kendimi sıyırmıştım. Ayakkabılarımı çıkartıp bağcıklarını birbirine bağladıktan sonra boynuma asmış, onun yere bıraktığı poşetleri de elime alıp kulübeye bırakmak üzere yola koyuldum. Toprak Adam olmanın kötü yanlarıyla bir kez daha karşılaşmak adımlarımı biraz daha hızlandırmama neden olmuştu. Biraz hızlı yürüdüm, biraz daha. Ama biraz hızlı yürümek içimde beliren eşsiz acıyı söndürmeye yetmiyordu. Koşmaya başladım, ellerimdeki poşetler bacaklarıma çarpıyordu.Var olduğumu anlayabilmek için nefesimin kesilmesini, kalbimin daha hızlı atmasını istiyordum. Hızımı hiç kesmeden koştum, havayı yarıp içinden geçerek esen rüzgarı kucakladım. Gözlerimden akan yaşlar inan üzerime düşmedi. Hızım ve rüzgar onları kucakladı, ait olduğu yere toprağa teslim etti.
Kimseyle konuşmak istemiyor, sadece hüznüme biraz da sen katarak uyumak istiyordum. Çünkü uyku acıların, üzüntülerin tamamını olmasa da bir kısmını hatta büyük bir kısmını alır götürür. Her yeni uyku, yüreğe yeni bir uyanmanın umudunu eker.
Rüyalar şayet yalnızsan yalnızlığına ortak olur, artık yalnız biri olmaz, rüyalara sahip biri oluverirsin.
Rüyalarında ne istersen onu olabilirsin. Ya da böyle diyerek kısıtlamayayım seni. Rüyalarında sen ne olmak istersen, kim olmak istersen onu olur, karşındakini de nasıl istiyorsan öyle görürsün. En azından benim rüyalarım böyle. Ve rüyalarımda ben, ben olmadığım için mutluyum.
Rüzgarı her attığım adımla göğüslerken kulübe görüş alanıma girmişti. Son hızla kapıya kadar gelip poşetleri olduğum yere bıraktım. Anahtarımla zincirli asma kilit kapıyı açmaya çalışıyordum fakat ellerimin titrekliği buna izin vermiyordu. Birkaç defa daha denedim anahtar deliğini tutturmayı, olmadı ve her olmadığında zaten bozuk olan sinirlerim biraz daha yerinden oynadı. Kapıya bir iki tekme savurdum. Tekmeler kapıda birkaç hasar yaratmasına rağmen asma kilidin açılması yönünde bir etki yaratmamıştı.
Kulübenin önüne çökerek sırtımı kapalı kapıya dayadım. Kendi nefes alış verişimi dinleyip göğsümün yukarı, aşağı hızla inip çıkmasını izliyordum. Sonra derin bir nefes alarak geri vermedim, tuttum nefesimi göz damarlarım belirginleşinceye kadar tuttum. Geri vermemek için dudaklarımı ısırıyordum. Biraz beynimin uyuştuğunu hissettim o an, daha sonra yaşama içgüdüme yenik düşerek nefesimi dışarıya bıraktım.
Sinirlerim gevşedi o an gülmeye başlamıştım. Yanaklarım acıyana, gözyaşlarım kuruyana kadar güldüm. Ellerimle gözlerimi silerek ayağa kalkıyordum ki Mert'in sesini duydum. Kardeşim elinde lamba ıvır zıvır olan karton kutuyla kulübeye gelmişti:
"Giderken bir dürtseydin." dedi.
Oturduğum yerden doğrularak ayağa kalktım:
"Kusura bakma da etrafın kalabalıktı tebrikleri bölmek istemedim." Umursamamıştı Mert söylediklerimi. Her zamanki gibi aynı yerlerden olaylara bakmıyorduk belli ki.
"Millet işte abartıyor. Sen olmasan ben o hırsızı nasıl yakalayabilirdim. Asıl kahraman burada haberleri yok."
"Ya tabi canım ne demezsin."
Mert kulübe kapısını görünce bana doğru döndü:
"Hayırdır buraya ne oldu?" dedi tek kaşını havaya sabitleyerek.
"Kilidi açamadım kırayım dedim onu da beceremedim."
"Kırmak yerine keşke birkaç defa daha anahtarı kilide sokup çıkarmayı deneseydin. Ver bakalım anahtarı." dedi Mert.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK ADAM [Tamamlandı]
FantasyÖzgür(Toprak) sadece toprak ve kum zeminde görünebilen bir gençtir. Hayatın ona verdiği bu farklı özelliğe alışmaya çalışır. Farklı bir hayat çoğu insana çekici gelse de o normal, sıradan bir yaşam arzusuyla yanar tutuşur. Ve bir gün normal bir insa...