Ayağa kalkmış, kendimi toparlamak zorundaydım. Elimdeki kesikler için alel acele yakınımdaki bir bez parçasını alıp yaraya sıkıca bastırdım. Yerdeki kan birikintisinin üzerine ayağımla toprak atarak bir nebze de olsun olay mahalini kamufle etmeye çalışıyordum. Ben tüm bunlarla meşgul iken Oğuz'un sesi kulağıma ilişti.
"Toprak nerede hala çıkmadı mı kulübesinden?"
"Çıkmadı ne dediysem, ne yaptıysam sözümü geçiremedim. İçeriden çok ses geldi. ona bir şey olmasından korkuyorum."
Dedi annem, bunları söylerken sesi ağlamaklı geliyordu.
"Tamam, ben hallederim şimdi Nermin teyze. Sen merak etme. Ama bizi kapı açılınca biraz yalnız bırak olur mu?"
Oğuz laflarına karşılık annemden bir ses işitmedim. Bu onun önerisini kabul ettiği anlamına geliyordu.
Oğuz önce kulübenin kapısını çalmaya, sonrada konuşmaya başladı:
"Toprak! Hey orada mısın? Açar mısın kapıyı? Ses ver bana."
"Git başımdan, bugün git lütfen. Kimseyle konuşmak istemiyorum, sinirlerim bozuk."
"Benimle konuşmayacaksın da kiminle konuşacaksın önce onu bir düşün. Senin en iyi dostun ben değil miyim ha?"
Evet, en iyi dostum Oğuz'du ondan başka da dostum yoktu zaten olmamış, olamamıştı. Göründüğüm zamanlarda selamlaştığım birkaç kişi daha vardı yaşıtlarımdan o kadar. Bu şehirde yaşayanların hepsi beni yatılı bir okulda eğitim alıyor diye biliyordu o zamanlar. Üniversite zamanım geldiğinde de herhangi bir tanıdığın sorusuna karşılık olarak yurt dışında eğitim sürdürdüğüm konusunda ailecek ağız birliği etmiştik. Kasabada göründüğüm nadir zamanlarda ise "Annemi görmek için kısa süreli ziyarete geldim." deyip, en iyi yaptığım şeyi yapıyor, yalanımı yapıştırıyordum. Anlayacağın fark edilmek için ne kadar kafa yoruyorsam, fark edilmemek içinde bir o kadar kafa yoruyordum, yoruyorum.
Kısa bir düşünüşten sonra:
"Tamam, tek dostum sensin ama bu kez gerçekten yalnız kalmak istiyorum. Rahat bırak beni, bak cidden kalbini kırabilirim."
"Kır dostum kalbimi senden kıymetli mi? Hadi aç şu kapıyı konuşalım kardeşim. Biliyorsun, seni burada ölsem yalnız bırakmam. Burada bu kapının önünde yatarım bunu çok iyi biliyorsun. O yüzden artık aç kapıyı hiç olmazsa zaman kaybetmeyelim."
Oğuz'un ne yapıp, ne edip kapıyı açtıracağını biliyordum. Bu direnişin anlamsız olduğunu da. Gerekirse kapıyı kıracağını. Çünkü Oğuz'du bu, olmazları olduran adam. Bu sözler üzerine sinirim kırılmış, biraz yumuşamıştım.
"Mert orada mı? Haberi var mı geldiğinden?"
"Yok, yok, o uyuza bir şey der miyim ben. Ayıp ediyorsun. Seni onun diline dolayacak bir şey kaçırır mıyım ağzımdan."
"Tamam. Annem orada mı peki? Oradaysa gitsin şu an onu görmek istemiyorum."
"Tamam, anneni şimdi eve yolluyorum. Sen isteyene kadar seninle konuşmaya çalışmayacak söz veriyorum."
Oğuz bir kaç dakika annemi ikna etmek için dil döktü. En sonunda annem de Oğuz'un ikna kabiliyetine dayanamayarak "Peki." dedi.
"Tamam, Toprak annen de gitti. Hadi artık aç kapıyı."
"Açıyorum."
Gözlerim kan çanağına dönmüş bir halde elim yaralı, üstüm başım kanlar içinde, darmadağın olan kulübenin kapısını yavaşça araladım. Oğuz o aralığı görünce hızla içeriye dalış yaptı. Elleriyle kollarımı kavrayıp beni hızlıca sarsmaya başladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/19338959-288-k914179.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK ADAM [Tamamlandı]
FantasyÖzgür(Toprak) sadece toprak ve kum zeminde görünebilen bir gençtir. Hayatın ona verdiği bu farklı özelliğe alışmaya çalışır. Farklı bir hayat çoğu insana çekici gelse de o normal, sıradan bir yaşam arzusuyla yanar tutuşur. Ve bir gün normal bir insa...