"Aaa ne kadar dikkatsizim görmemişim. Görüşürüz o zaman Oğuz."
"Görüşürüz."
Oğuz'u bırakmış, bana doğru yönelmiştin bu kez. Bense donup kalmış yaklaşmanı izliyordum. Niye geliyordun ki bana? Niye beni sormuştun? Yanıma geldiğinde ya konuşamazsam, kalbim daha fazla atarsa kalp krizi geçirir miyim acaba diye düşünürken geldin, yanıma oturdun ve konuşmaya başladın."İsmin Toprak'tı galiba yanlış hatırlamıyorum değil mi?"
Yalanlarım senin ilk sorun ile başladı. Herkese ve kendime de söylediğim yalanlardan birini, bir yalan uzmanı olarak sana da rahatça söyledim.
"Evet, evet Toprak. Senin isim neydi?"
Sana olan ilgimi belli etmemek için böyle dedim. -Mış gibi yaptım, en iyi yaptığım şeylerden biridir -mış gibi yapmak. Sana ismini bilmiyor-muş gibi yaptım. Başka -mış gibi maharetlerim de var benim. Mesela bakmıyor-muş, görmüyor-muş, sevmiyor-muş, istemiyor-muş, üzülmüyor-muş, takmıyor-muş, bilmiyor-muş hatta yaşıyor-muş gibi de yapabilirim. Sen -mış gibilerimin ilkinle ilk konuşmamızda karşılaştın.
Oysa sana gerçeği söylesem mesela şöyle desem; Adını duyduğum günü nasıl unutabilirim. Seni gördüğüm gün hep kış, yağmur, kar olan mevsimlerim bahara döndü. Hem kalp atışlarımı böyle tavan yaptıran kızın ismini bir günde unutmak mümkün mü?
Ama işte yine konuşamadım, öyle umursamaz bir tavır takındım. Yapmasaydım iyiydi belki ama ben böyleyim. Duygularımla yüzleşmek yerine onları erteleyen biriyim. Sürekli kaçan biriyim kendimden kaçan, sevmekten kaçan, biri olmaktan kaçan, dertlerden kaçan, hayattan kaçan ve senden kaçan biriyim. Öyle güm diye kalbimi oynatman sıktı canımı. Dert verdi bana kaldıramadım öyle bir anda. Birini sevebilmek zor geldi bana. Sevip de karşılığını beklemek daha zor geldi. Hem üşengecim ben. Sana kalbimi açamaya da üşendim başlarken. Biraz da korkağım. Kaybetmekten çok korkarım ya seni de kaybedersem. Bu yüzden hemen sana yanaşmayı düşünmedim ama kalp işte birinin kalbinin üzerine oturmak isterse onu oradan kaldıramıyorsun.
Her şeyin hakimi olan beyninin yerini kalp devralıyor aşık olduğunda. O günde yine öyle oldu. İlk olarak bakışlarımın hakimiyetini aldı kalbim. Gözlerine bakarken öyle takıldım kaldım. Sonrada dilime hakim oldu kalbim, öylece dökülüverdi ağzımdan kelimeler.
"İsmim Naz. Memnun oldum Toprak."
Dedin ve elini uzattın. İşte tenimin tenine değdiği ilk andı bu. Parmak uçlarımdan saç diplerime, her zerreme kadar hissettim elini tutmanın heyecanını. Başarılı oldum mu bilmiyorum ama sana ikinci -mış gibi mi de yaptım. Bir şey hissetmiyor-muş gibi yaptım. Ve:
"Bende memnun oldum senin isminde fena sayılmaz."
Dedim, gülümsedim. İlgimi belli etmemek adına odunlaşmaya başlamıştım. Elindeki poşeti bana doğru uzattın.
"Al bakalım yanlış hatırlamıyorsam bu senin olmalı."
Bende verdiğin poşeti sakin davranmaya çalışarak elime aldım, içine baktım, evet bu benim dün senin üzerine örtülmesi için verdiğim havluydu. Demek o kalabalıkta beni fark etmiştin. Herkese görünmez olmaya alışkın biri için bu oldukça şaşırtıcıydı. Üçüncü -mış gibimi de yaptım sevinmiyor-muş gibi yaptım.
"Evet benim havlum, kalabilirdi sende, getirmek için bu kadar acele etmeseydin."
"Acele etmek değil de, ben bir teşekkür etmek için geldim. Seni buralarda bulabileceğimi düşündüm. Teşekkür ederim o gün benimle ilgilendiğin için."
"Ne demek, insanlık vazifesi."
Gülümsedin yine o iri gamzen yanağında belirdi. Yüzüne bakıyor ama sana bir şey diyemiyordum. Kelime hazinemi tüketmişti, güzel yüzün. Sende baktın bir kaç saniye bana öyle konuşmadan. Gözlerim gözlerine kilitlenmişti. O an senin aklından ne geçiyor bilmiyordum ama benim aklım pek çalışmıyordu. Umarım hakkımdaki ilk düşüncen "Ne acayip bir çocuk dik dik bakıyor bana." olmamıştır.
Benim için sihirli olan o anı baban sana seslenerek bozdu. Arabanızın başında seni bekliyordu.
"Naz kızım hadi gidelim artık."
Bana döndün:
"Tekrar teşekkür ederim Toprak. Şimdi gitmem gerek görüşürüz."
Dedin ve ayaklandın. Ben de senin ardından ayağa kalktım.
"Önemli değil Naz. Görüşürüz."
Birkaç adım daha uzaklaştın benden, kalbime bir ağırlık çöktü sen uzaklaşınca ama yüzümde de aptal bir gülümseme vardı.
Dayanamadım arkandan seslendim.
"Naz görüşür müyüz?"
Yüzünü bana döndün ve gülümseyerek:
"Görüşürüz."
Dedin el salladın ve kalp ritmimi yine tavan yaptırdın. Hızlı adımlarla babanın yanına gidişini yüzümde kocaman bir gülümsemeyle izledim. Sen hızlıca yürürken birkaç kez daha arkana doğru baktın ve ben hala bıraktığın yerde sana bakıyordum. Her baktığında gülümsüyordun sanki ya da bana öyle geldi bilmiyorum.
Sen gider gitmez Mert ile Oğuz dibimde bitti. Aldılar sazları ellerine beni konuşturmak için bin bir türlü nağmeler yaptılar. Özellikle Mert için kaçırılmaz bir fırsattı bu, ağzım kulaklarıma varmış halim. Mert başladı konuşmaya:
"Eee hadi artık hayırlı uğurlu olsun vatana millete. Sonunda seni de biriyle görmeye başlayacağız herhalde."
Ben:
"Büyütme istersen. Ne oldu da hayırlı uğurlu oluyormuş?"
"Sen yüzünün halini görmüyorsun tabi. Biz görüyoruz onu buradan, ağzın kulaklarına varmış."
O an fark ettim seninle konuşurken takındığım güler yüzlü halim, sen gidince de ortadan kaybolmamıştı. Daha ciddi bir ifade takınmaya çalıştım, gülümsemekten acıyan yanaklarımı aşağıya doğru saldım. Mert'e:
"Oğlum ne oldu da ağzım kulaklarıma varsın hemen. Kız havlumu getirip verdi işte o kadar. Başka da bir şey yok."
Oğuz da dayanamadı lafa girdi.
"Tabi canım tabi. Ondan bağırıyordun arkasından, Naz görüşür müyüz? diye."
Evet, bu sefer fena yakalanmıştım. Pek kıvrılacak bir yanı da yoktu davranışımın ama ben tüm sorulardan kaçmak istiyordum. Kendime cevaplayamadığım soruları Mert'le Oğuz'a bir anda cevaplayacak halim yoktu. Bu yüzden sert çocuk imajımı takındım.
"Abartma bağırmadım seslendim sadece. İyi bir kıza benziyor, iyi birer arkadaş olabiliriz diye düşündüm. Sadece arkadaş abartmayın artık. Kesin sesinizi de denize girelim hadi sıkıldım ben."
Sert çocuk imajım işe yaramıştı. Mert ile Oğuz'un sorularından en azından şimdilik kurtarmıştım kendimi. Hele Mert'ten, bu yaşta ilişki uzmanı olan Mert'ten kurtulmam çok iyi olmuştu. Bir kız nasıl elde edilir diye ondan ders dinlemeye hiç ama hiç niyetim yoktu. O gündüzü böyle atlattım ama geceyi atlatamadım. Gece Oğuz' un sorgusuna takıldım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK ADAM [Tamamlandı]
FantasíaÖzgür(Toprak) sadece toprak ve kum zeminde görünebilen bir gençtir. Hayatın ona verdiği bu farklı özelliğe alışmaya çalışır. Farklı bir hayat çoğu insana çekici gelse de o normal, sıradan bir yaşam arzusuyla yanar tutuşur. Ve bir gün normal bir insa...