Sabah sabah henüz uykum aymamış bir vaziyette Oğuz'un neyden bahsettiğini anlamaya ve kafamdaki tilkileri sakinleştirmeye çalışıyordum.
"Ne Selin'i oğlum, hangi Selin?"
Oğuz daha cümlemin yarısına gelmemi beklememişti.
"Sanki milyon tane Selin tanıyorsun da, hangi Selin diye soruyorsun bir de utanmadan."
"Bu saatte ararsan sorarım tabi. Daha afyonlarım patlamamış, kargalar kahvaltı etmemiş, Selin diyorsun." Böyle deyince bizim sarı çocuk vitesini düşürdü.
"Kusura bakma kardeşim de aklımdan çıkmıyor. Hem söz de verdin hani unutursan falan hatırlatayım dedim." O, düşüncelerini benimle paylaşınca bu konuyu unutmayacağımı onun kafasına işlemek için sesimi güvenilir bir tona bürüdüm.
"Sözüm söz bulacağım. Sen dert etme bunları yat uyu, keyfine bak." dedim. Ama bu Oğuz'a yetmemişti.
"Oğlum heyecandan uyuyamıyorum ya, fena oldum ben, bu kız aklımdan çıkmıyor. Ya bulamazsak diye türlü senaryolar kurdum sabaha kadar. Acaba tekrar hastaneye mi gitsek?"
"Oğuz, sen cidden kafayı yemişsin düşündüğün şeylere bak. Ayrıca kız hastanede çalışıyorum diye bir şey söylemedi. Ben de vardım yanınızda hatırlatırım. Sadece o gün için yardım etmeye gelmiş o kadar." Diyerek bizimkinin kafa karışıklığını dağıtmaya çalıştım. Ama olmamıştı.
"Olsun belki bugün de gitmiştir yardıma nereden biliyoruz ha. Kalk gidelim bulalım. Orada yoksa da anasını babasını bulur, onlara sorarız nerede diye olmaz mı?"
"Tabi olur. İstersen akşamına da gidip isteyelim olsun bitsin. Oğlum sen delirdin mi bize sopamı yedireceksin. Ben sana kızı bulacağım dedim, bulacağım. Az bir sabret. İçini ferah tut." Sonunda sarı kafa yumuşamıştı. Mırıldanır gibi konuşmaya başladı.
"Kalk hadi madem. Git bul onu bana."
"Dur daha afyonlarım patlamadı. Bir şeyler yiyeyim çıkarım. Tamam mı?"
"Tamam tamam. Hadi oyaladım daha fazla oyalamayayım çık, bul onu bana. Bulunca da hemen haber ver merak ettirme."
Dedi Oğuz, ona sözler vererek konuşmayı sonlandırdım. Yatağımdan kalkarak bahçedeki çeşmeye gidip elimi yüzümü yıkadım. Yüzüme çarptığım soğuk su beni biraz da olsa kendime getirmişti. Başımı kaldırıp etrafa baktığımda annemi ve Mert'i görmüştüm. Kahvaltı için beni beklediklerini düşünüyordum ki annem seslendi:
"Toprak kahvaltıya gelmeyecek misin?"
Karnım acayip açtı ve annemle konuşup evden ayrılma kararımı söylemem gerekiyordu. Bu yüzden:
"Geliyorum."
Dedim, kahvaltı masasına yavaş adımlar atarken annemden alacağım tepkileri düşünmeye başlamıştım.
Annem ile Mert karşılıklı oturuyorlardı. Ben de onların ortasına, masanın başına oturdum. Bir süre sessizlik içinde herkes kahvaltısını etti. Hoş zaten Mert, kahvaltılarda uyku sersemliğini atamaz ve pek konuşmazdı. Yani aslına bakarsan bu kahvaltıdaki sessizliğin sebebi bizdik.
Annem ikinci kez çayları koyarken dayanamayıp konuşmaya başladı:
"Eee dün ne yaptınız bakalım gençler?"
Onun sorusu üzerine ayağımla Mert'i dürtmeye çalıştım. Bu dürtmeyle Mert sinyali almıştı, konuşmaya başladı.
"Hiç... Toprak'ın yukarıdaki kulübesinde takıldık. Sohbet muhabbet, aynı şeyler yani."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK ADAM [Tamamlandı]
FantasyÖzgür(Toprak) sadece toprak ve kum zeminde görünebilen bir gençtir. Hayatın ona verdiği bu farklı özelliğe alışmaya çalışır. Farklı bir hayat çoğu insana çekici gelse de o normal, sıradan bir yaşam arzusuyla yanar tutuşur. Ve bir gün normal bir insa...