~Yaşananlar gerçek olsa ne olurdu?
Yaşanan her şeyin oyundan ibaret olduğunu her ikiside biliyordu. Bildikleri bir diğer gerçek de oynadıkları oyunun her saniye biraz daha zorlaşmasıydı. Adrian, kendini çok yorulmuş hissediyordu. Zihninde biriken sorular üst üste yığılıp Adrian’ı boğarken cevapları saklıydı. Büyük adımlarla merdivenleri tırmanmaya başladı. Peşi sıra attığı adımları yorgun bedenini varmak istediği durağa, odasına çıkarıyordu.
Jessie ile aralarında geçenler onu zorluyor, yaptıklarının yanlış olduğunu yüzüne vuruyordu. Oysa basit gelmişti olan bitenler. Herkesi kandırmayı umarken en çok kendinin kanacağını hesaplamadı. Dudağını yollayan bir gülümsemeyle odasına ulaştı.
Kapıya yaklaşıp durduğunda kulağına sesler ulaştı. Kısık seslerin alçalıp yükselmesi odada birden fazla kişinin olduğu düşündürdü. Merakı arttı. Ses çıkmamaya özen göstererek tokmağı kavrayıp yana çevirdi, kapıyı yavaşça açtı ve içeri girdi. Jessie’i yatağının ortasında oturmuş halde, kendi kendine bir şeyler söylerken buldu. Küçük bir çocuğun oyuna dalıp dünyadan kopması gibi kadın kendi hayallerine dalıp, her şeyi unutmuşa benziyordu. Onun bu tatlı haline takılı kalan Adrian, yüzüne yayılan gülümsemeye engel olmadı. Kapı parmakları arasından kayıp gürültüyle kapanırken kendi de irkildi.“Ay!” dedi Jessie, korkuyla çığlık atarken. Kocaman açtığı gözleri süratle Adrian’ın olduğu tarafa kaydı, yakalanmışlık hissiyle oturduğu yerde büzüldü.
“Korkuttum mu ben seni?” diye sordu Adrian, büzüp durduğu dudaklarını oynatırken. Jessie korku hissinden sıyrıldı. Kendini toparlayarak bacaklarını aşağı sarkıtıp oturuşunu düzeltti.
“Evet.” Mırıltı halinde çıkan sesi kısıktı. “Beni korkuttun.”
Adrian omuzlarını silkeleyerek kapının yanından uzaklaştı. Tembel adımları yorgun bedenini yatağa doğru götürdü. Jessie yanına rahat bir şekilde uzanan, esneyen adama hayretle baktı. Derin dehlizleri anımsatan gözleri irileşti.Adrian’ın gerilip gevşeyen kaslarında dolanşan gözleri, bir süre sonra yönünü değiştirdi. Yanaklarının ısındığını hisseden Jessie uyandığını fark etmesiyle kendine güldü.
“Sen?” Sözcüğü dudaklarının arasından kayarken, sözcük soru anlamını taşıyordu. Konuşmakta zorlanan kadını umursamayan Adrian doğrulup yatakta oturdu, ayakkabılarını çıkarmaya başladı. Bağcıklarını çözdü, ardından ayağından çıkardı ve kenara koydu. Aynı işlemi diğer ayakkabısının üzerinde de uyguladı. Çoraplarını çıkarıp kenara, ayakkabılarının yanına bırakırken, Jessie öylece adamı izliyordu. “Yine ikimiz beraber mi uyuyacağız?” Meraklı çıkan sesi titredi.
Adrian gözlerini devirerek Jessie’ye döndü. “Hayır, istersen Anna’yı da çağırabiliriz.”
“Yine alay ediyorsun değil mi?”
“Zeki kız seni.”
“Seni dövmek istiyorum Adrian ama dayak yemekten korktuğum için kılımı kıpırdatamıyorum.”
Adrian şaşkınca kadına baktı. “Tanrım, Jessie! Beni dövmeye kalksan bile sana asla elimi kaldırmam. Ben hiçbir kadına elimi kaldırmam.”
“Ne demek bu? Seni dövebilir miyim?”
“O kadar güçlü değilsin.”
Jessie burnunu büktü. “Aynı yatakta mı yatıyoruz?” diye sordu sonrasında Adrian kahkaha attı.
“Şöyle yapalım o zaman. Birimiz banyo küvetinde yatar, bir diğerimiz mutfak tezgâhında. Nasıl fikir?”
Jessie sinirden kıpkırmızı kesildi. Adrian üzerindekileri çıkararırken söyleniyordu. Öncelik siyah tişörtündeydi, sonrasında sıra pantolonuna gelirdi. Jessie bakışlarını farklı bir yöne çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acemi Hırsız
RomanceRomantizm'de #45 ••• Jessie Moon için hayatta en önem verdiği varlık, büyükannesi Mia'dır. Hastalığın pençelerine takılan yaşlı kadını hayatta tutmak için elinden gelenler ise kısıtlıdır.. Kurtuluş bileti tek bir şeye bağlıdır. O d...