~Yanlış anlaşılmalar.
Titreyen ellerini yumruk yaptığında burnundan soluyordu Jessie. Attığı her sert adım onu arka bahçeye götürürken sinirinden boynu uyuşuyordu. Bu kadın kendini ne sanıyordu? Dudaklarından dökülen acımasız kelimeler elbette ki canını yakmadı fakat sinirlerini bozduğu bir gerçekti. Georgia geri durmak yerini hiçbir fırsatı kaçırmadan ataklarda bulunuyordu. Yaptıkları söyledikleriyle çekilirken Georgia içinde taşıdığı karmaşık hisleri etrafına yayıyordu. Jessie kadının yaptıklarına bir anlam veremedi. Adrian evlensin diye köşeye sıkıştıran o değilmiş gibi, karşısına çıkan ilk gelin adayını ezmeye çalışıyordu. Başını iki yana salladı.
“Neden bütün arızalılar beni buluyor ki?”
Derin bir nefes alarak ellerini açtı. Serin hava sinirle kavrulan tenine iyi geldi. Birkaç derin nefes daha alırken aklından geçenleri zapt etmeye çalıştı. Sinirini yenip işe koyulmalı üzerine düşeni yapmalı ve Adrian’ımda kendi payını yerine getirmesi için uyarmalıydı.
“Tanrım, yardım et bana.”
Gözünü, pırıl pırıl parlayan havuza çevirdi. Kollarını göğsünde bağlayıp sakın olmak için bekledi.
Ortadan kaybolan kadının ardından ayaklanan Adrian, yöneltilen soruları duymazdan gelerek hızlı adımlarla salondan çıktı. Adımları onu bahçeye taşıdı. Aradığı tek biri vardı,sarı saçları ile ufak kadını başına iş açmasından dahası foyalarını ortaya çıkarmasından endişeleniyordu. Kimi kandırıyordu? Kadınla konuşması gereken meseleleri vardı ve kahretsin onunla atışmayı özlemişti.
Havuzun kenarında kendi halinde duran kadına doğru yavaş ve büyük adımlarla ilerledi. Yanaklarını şişirip “Jessie,” diye seslendi. Kadın onu duymadı. Adrian kadının durduğu yerde topukları üzerinde yaylanmasını bir süre izledi. Aralarında kalan mesafe azalıp kadının yanına yaklaştığında duraksadı. Uzanıp koluna dokundu.
“Jessie,” dedi, tuttuğu kolu kendine çekip kadını çevirirken. Jessie uykudan uyanır gibi gözlerini kırptı.
“Ah,” diye mırıldanan kadının durgunluğu ile kaşlarını çattı. “Senin içeride olman gerekmiyor mu? Burada ne arıyorsun?”
“Seni.”
“Beni araman için kaybolmam gerekiyor Adrian, doğruyu söyle neden buradasın?”
Elini geri çekti. Dudağını büzüp başını yana yatırdı. Jessie büzülü dudaklara bakıp yüzünü buruştururken Adrian güldü. “Gördüğüm kadarıyla yeteri kadar kayıpsın Jessie.”
Pes edercesine ellerini havaya kaldırdı. Başını iki yana salladıktan sonra ellerini indirdi. Yanında duran adamın sessizliğini paylaşarak cevap vermedi. Birkaç dakika bu sessizliğin tadını çıkardı.
“Annen bana inanmadı,” dedi kaşları çatık havuza bakarken. “Bana fahişe imasında bulundu.”
Adrian başını kadına çevirip baktı. “Sana fahişe mı dedi?”
Adamın alaycı cevabına kızan Jessie “Tanrı aşkına Adrian!” dedi, dişlerini gıcırdatırken. “Şu durumda bari alay etme.” Elleri iki yanında yumruk oldu.
“Bak.” Derin bir nefes aldı. “Sabah sabah istenmeyen gelin gerginliğini çekmek istediğimi sanmıyorum.”
Çileden çıktı Jessie. Gözleri yuvalarında büyüdü, dönüp adamın üzerine yürüdü. “Sen bana bak! Bak bana! Kadın bana ‘fahişe’ dedi, diyorum. Algılama sorunun mu var senin?” Burnundan soludu. “Annen inanmıyor, bir dolap çevirdiğini düşünüyor. Para verip bir fahişe getirdin sanıyor!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acemi Hırsız
RomanceRomantizm'de #45 ••• Jessie Moon için hayatta en önem verdiği varlık, büyükannesi Mia'dır. Hastalığın pençelerine takılan yaşlı kadını hayatta tutmak için elinden gelenler ise kısıtlıdır.. Kurtuluş bileti tek bir şeye bağlıdır. O d...