~Korku.
Bilinç kaybı vakaları.
Konuşmada bozukluklar.
Kol ve bacaklarda meydana gelen karıncalanma, uyuşma hissi.
Komaya girme.Her biri yaşlı kadının son zamanlarda başına gelen durumdu. Birden bire geçmişini unutuyor, hatırlaması zamanını alıyordu. Hasta olduğunun farkındaydı, torununun ısrarlarına bu yüzden direnmeyerek doktora görünmüştü. Ona bakıp yardımcı olan genç doktorun konuşmalarından çıkarabildiği tek şey vardı. Beyni hasarlıydı. Hastaydı, biliyordu. Teşhisi konulmuştu. Tromboz beynine musallat olmuş bir hastalıktı.
Beyni hasarlıydı. Belki de az bir ömrü kalmıştı, fazla yaşamayacaktı. Ölüm korkusu hiç olmamıştı Mia da, altmış beş yaşındaydı. Demek ki zamanını doldurmuştu. Ölse huzur içinde olurdu ama gözü ardında bıraktığında kalırdı. Torunu, narin çiçeğini dünyada bir başına bırakacak olmasına üzülüyordu. Ama bir çaresine elbet bakardı nasılsa, çiçeğini emanet edeceği birini bulur ona bırakırdı. Evet, bunu yapardı. Hatta yapacaktı da. Yaşlılıktan kırış kırış olmuş yüzünü aydınlatan bir gülümseme yokladı, soluk pembe dudaklarını. Sonrası görüşü bulanıklaştı, etraf bir anda karardı ve yaşlı bedeni yere serildi.
...
Sabahın erken saatlerinde güneşin nazlı ışığı perdenin boşluklarını bulmasıyla içeri sızmış, ulaşabildiği yerleri aydınlatırken haylazlık yaparak kadının yüzünde cirit atmış, uyanmasını sağlamıştı. Gözlerini yeni bir güne açan Jessie uykusunu üzerinden atamamıştı. Biraz daha yatağında tembellik yaptı. Kalması gerektiğinin bilincinde kollarını başının üzerinde birleştirip gerindi. Birde ona kadar saydıktan sonra yatakta doğrularak oturur pozisyona geçti. Saçları her zamanki gibi birbirine girmiş, karman çormandı. Omuzlarını silkti. Yorgun gözleri komedinin üzerindeki takvime kaydı. Takvim yirmi bir nisanı gösterirken güneşli bir gün onu bekliyordu.
Başının üzerinde taşıdığı karmakarışık olan ipek yığınını umursamadan yatağından gülerek kalktı. Soğuk zemine bastığı an içine işleyen ürpertiyi yok saydı, saçlarını karıştırarak uzun adımlarla odanın kapısına yöneldi. Dışarı çıkıp doğrudan banyoya doğru ilerledi. Yüzünü yıkama fikri yetersiz gelmişti. Soğuk bir duş almak iyi gelecekti. Üzerindekileri çıkarmak için hazırlanıyordu ki mutfaktan gelen kırılma sesleriyle durduğu yere çakılı kaldı. Ayakları saniyeler sonra canlanırken buz tutan kalbi son hız çarparak ağzına gelmişti. Banyo kapısından fırladığı gibi ilk önce salona ulaştı, ardından mutfağa doğru koştu.
Mutfağa girmesiyle korku dört bir yanını sarıp sarmaladı. O an kısa bir süreliğine de olsa dünya dönmekten vazgeçip durdu. Yutkundu Jessie, yüreğine çökerken kötü hislerle adımlarını ileriye attı. Yerde boylu boyunca yatan büyük annesini görmesiyle bir an nefes alamadı. Korkudan ne yapacağını şaşırdı. Kenarda duran her zaman kullandıkları eski minderlerden birini kaptığı gibi yaşlı kadının yanında diz çöktü. Kadını sarsmamaya özen göstererek aldığı minderi başının altına koydu. Mantıklı düşünemediği için ne yapması gerektiğine karar veremeyecek kadar şaşkın ve çok korkuyordu. Kendine korkmaması için telkinlerde bulundu. İşe yaradı mı? Yaramadı.
Gözlerinden boncuk misali yaşlar dökülüp yüzünü ıslattı. Korku puslu ellerini kalbine uzatıp sıktı. Kesik soluklar aldığı sırada titreyen elleri büyükannesinin koluna dokundu. Kendine gelmesi için yalvardığı sırada kapı çaldı. Gözlerini büyükannesinden ayırarak başını kaldırdı. Evlerine gelen fazla kişi yoktu. Arkadaşlarının sözünü hatırlarken kimin geleceğini düşündü. Ayaklandı, mutfaktan çıkıp kapıya doğru koşmaya başladı. Hızla adımlarla ufak dar koridoru geçti. Fazladan üç adımla dış kapıya ulaştı ve kapıyı açtı. Kapıda beliren Olivia'ya minnetle baktı, topukları üzerine dönüp mutfağa doğru hızlı adımlarla ilerledi. Biliyordu ki arkadaşı ardından geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acemi Hırsız
RomanceRomantizm'de #45 ••• Jessie Moon için hayatta en önem verdiği varlık, büyükannesi Mia'dır. Hastalığın pençelerine takılan yaşlı kadını hayatta tutmak için elinden gelenler ise kısıtlıdır.. Kurtuluş bileti tek bir şeye bağlıdır. O d...