4. Bölüm | Güncellendi

36.9K 1.3K 268
                                    

~Bırakma beni.

'Hayatta her şey dört dörtlük değildir.' diye mırıldanan geveze iç sesine bu sefer kızmadı.

Sakince içini çekip başını eğdi.
Dinlemişti onu.

Haklıydı çünkü dört dörtlük bir hayatı yoktu. Hayatını da tamamlayıp kusursuz hale getirecek bir daha karşısına çıkmamıştı. Kendi iç dünyasına batmış, nereye gideceğini bilmeden ilerliyordu Jessie. Kaybolmuştu sanki adımları havada donuyordu. Bir sonraki adımı kararsızca ileri doğru savuruyordu, o kadar.

Tıpkı ruhu gibi karamsardı her şey ya da kalbi, fark etmezdi. Oradan oraya savruluyordu Jessie. Arkasından yaklaşan birinin kolunu yakalamasıyla kendine geldi ve açtığı ağzıyla çığlık atmaya hazırlandı. Fakat ağzını kaplayan büyük el sayesinde bir şey yapamadı. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi korkuyla gümbürderken elin kime ait olduğunu düşünemiyordu. Korkudan çırpınmaya başladı. Kollarını etrafında çılgınlar gibi sallarken kulağına doluşan huzurlu sesle sakinleşmeyi denedi. Bir parça işe yaramıştı ki kolları cansızlaşarak iki yanına düştü.

"Hey hey!" diyordu Sam, güven veren bir sesle. "Benim Sam! Sakin ol Jessie." Yavaşça elini Jessie'nin ağzından çekip arkadaşını kenara itti. Tam karşısına geçerek koyu yeşil gözlerini arkadaşının yaşlarla kaplı gözlere dikti. Derin bir nefes alan Jessie boş boş baktı. Sam homurdandı.

"Beni korkutarak öldürmeye mi çalışıyordun?" diye sordu. Ses tonu sakindi. Sam'in dudaklarına tırmanıp oraya oturan alaycı gülümsemesinin yakışıklı yüzüne yayılmasına öylece baktı. İç çekti. Ellerini havaya kaldırdı ve ardından yapacak bir şey bulamadığı için indirdi. Eğreti bir gülümseme dudaklarına oturdu usulca ve Jessie başını iki yana salladı.

"Hadi ama," dedi Sam. Homurtusu boğuktu, sonrasında dolgun dudaklarını büzdü. "Neden seni öldürmeye çalışayım. Ne çıkarım olacak benim?" diye takıldı. Koyu yeşil gözleri ciddiydi. Jessie aldanmadı, yüzünü astı.

"Sam," derken sesi titredi Jessie'nin, yutkundu. "İyi ki geldin!"

Aralarındaki mesafeyi azaltarak, arkadaşının kalın beline kollarını doladı. "Olanlardan geç haberim oldu, üzgünüm kurabiyem."

Jessie kollarını çözüp bir adım geri çekildi. Boynunu büküp gözlerini süzerken arkadaşına yandan baktı.

Sam bu bakıştan nefret etti. Çaresiz durmasından, zayıf olduğunu hissetmesinden de nefret etti. Jessie'nin yumuşak karnını biliyordu ve bu onu rahatsız etmişti. Önce başını salladı. Ardından kaşınmaya başladı.

"Diğerleri nerede?" diye sordu. Hâlâ çenesini kaşıyordu.

"Jake yukarıda," dedi. Sam onaylarcasına başını aşağı yukarı salladı. "Olivia ve Elena da yanında. Ben aşağı inmek istedim."

"Sen iyi misin?"

"Bu sorunu yanıtsız bırakacağım koca adam, gördüğün gibiyim."
Sam, başını sallayıp kaşınmaya bir son verdi. Kaşlarını çatıp "Diğerleri yok ama değil mi?" diye sordu. Jessie dudak büktü.

"Senin sarışının işleri var sanırım, gelmedi hiç." diye sataştı Jessie.

"Benim sarışının tek işi benim," diye homurdanan Sam adımlarının yönünü hastaneye çevirdi. "Hadi, yukarı çıkalım."

Oldu olası hastanelerden hep korkardı. Hastaneler ona ölümü hatırlatıyordu. Ayrılığı, kaybetmişliği sokuyordu gözlerine. Havası onu boğuyor, nefes alamıyordu. Ama direnecekti Jessie. Kötü olan her bir düşünceyi aklından silecek ve direnecekti. Mecburdu.

Acemi HırsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin