Sözsüz bir anlaşmaya imza atmışlardı sanki, ne Adrian konuşmak için bir girişimde bulunuyor ne de Jessie ağızını açarak teşfikte bulunuyordu. İkisi de yorgundu. Suskunluklarına sadık kalıp uyumla hareket ediyor, sessizliğin güvenli sınırlarında sakince geziniyorlardı. Adrian arabasını garaja çekip motoru durdururken Jessie emniyet kemerini çözerek kapıyı açtı, arabadan indi. Adrian'da gecikmeden arabadan inerek hırsızına katıldı.
Kapıdan içeri adım attıklarında Jessie içinde beliren garip duygulardan saklanmak amaçlı sırtını Adrian'a döndü. "Geç oldu," diye mırıldandı, ayakkabılarını çıkarıp eline aldı. Adrian çattığı kaşlarının altından koşar adım merdivenleri tırmanan kadına baktı. Jessie'nin aceleci davranışları ve kızaran yüzü, aklına gelmemesi gerekenlerle yasak sınıra itiliyor hissine kapıldı. Kapıyı kapatıp aynı hızlı adımlarla kadının ardından merdivenlere yöneldi. Şaşkın adımları onu, kendi odası yerine beraber kaldıkları odaya yönelmesiyle duraksadı, başını iki yana sallarken nefesi kesildi. Hırsızı, koridor boyu kaplayan yeşil halıda çıplak ayaklarıyla temposunu düşürmeden ilerlerken hızlı ve sessiz adımlarıyla Adrian da peşindeydi. Odalarının önünde kısa bir duraksama yaşayan Jessie, uzanıp kavradı kulpu. Yavaşça aşağı eğip kapıyı açtı ve aralıktan içeri süzüldü.
Jessie'nin ardından kapıdan içeri geçti Adrian. Gözüne takılan durumun garipliği ile duraksadı yeniden, hırsızın narin bedeni elektrik akımına kapılmış gibi titriyordu. Yalnızca bir an, uzanıp kolları arasına almak istedi. Titreyen bedeni sıkıca kavrayarak göğsüne hapsetmeliydi. Ve aklından her n geçiyorsa bir son vermesini isteyebilirdi. Belki de yanlış fikre kapılan kendisiydi, Jessie hasta olmuş da olabilirdi.
Sessiz homurtular çıkaran Jessie düşünceleriyle anlı kırışarak kaşlarını çatıldı. Elindeki ayakkabıları ölümüne bir kuvvetle sıkarken önüne gelen saçları üfledi. Sakinleşmek için derin derin soluklar aldı. Aklından geçenleri, düşüncelerin sahibine söylemesi gerekirdi. Karar verdi Ani bir hareketle arkasını döndü ve burnunun dibinde duran Adrian'ın göğsüne çarptı. Ne zaman arkasından gelmişti de fark etmemişti.
“Kendi odama gitmem gerekir mi?” diye çekinerek sordu Adrian. Jessie itiraz edercesine başını iki yana salladı. Sonrasında gözlerini kocaman açtı. Titreyen dudaklarını hızla yalarken Adrian'ın bakışlarının dudaklarına kaydığını titreyerek fark etti.
“Aslında,” derken derin bir nefes aldı. “Konuşmamız gereken bir takım şeyler var.”
“Öyle mi? Nedir o konuşmamız gereken bir takım şeyler?”
Adrian'ın gözleri üzerinde dikkatle dikiliyken sözcükleri toparlamakta güçlük çekti. Adımları onu bir an olsun yerinde bırakmıyor odayı turlayama sevk ediyordu. Adamın etrafından dolaşarak kapıya yöneldi. Durdu, geri döndü iyice yaklaştı.
Burnundan solurken parmaklarının ucuna yükselip yakasına yapıştı. “Beni çıldırıyorsun sen!”
Adrian etkilenmemiş gibi elleri cebinde dururken kaşlarını kaldırdı. Dudağının ucunda gülümsemenin hayaleti dolaştı.
“O hayatı değeri olan konu bu mu?”“Senin bu sakinliğin beni deli edecek. Suskunluğundan nefret ediyorum. Her şeyle ve herkesle alay et!enden de nefret ediyorum. Ama senden nefret edemiyorum, senden uzakta olmaya katlanamıyorum.” Gözleri doldu. Almak için yarışan yaşlar göz pınarlarını zorladı. Yutkundu, parmaklarının kavradığı kaliteli kumaşı bıraktı. Yeniden ayakları üzerinde dururken gözlerini adamın gözlerinden ayırmadı. “En çok sinirimi bozan şey ise ne hissettiğini belli etmemen. Düşüncelerin nedir be adam, ne hissediyorsun. Bilmiyorum. Bundan da nefret ediyorum.”
“O yüzden benden kaçmayı seçtin.”
“Bütün Dünya ben varım diye dönüyor diyen bir adamın ayakları dibinde bu kadar dolaştıktan sonra kısa da olsa önden yürümek hakkım olduğunu düşünüyorum. Ve ben kaçmadım, kaçmam. Asla.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acemi Hırsız
RomanceRomantizm'de #45 ••• Jessie Moon için hayatta en önem verdiği varlık, büyükannesi Mia'dır. Hastalığın pençelerine takılan yaşlı kadını hayatta tutmak için elinden gelenler ise kısıtlıdır.. Kurtuluş bileti tek bir şeye bağlıdır. O d...