20. Bölüm | Güncellendi

19.5K 754 122
                                    

Jessie’yi düşünceleri rahat bırakmıyordu. Gergin bedenini çözen sıcak suyun içinde göz kapaklarını kapatırken zihnini saran düşünceleri uykuya dalmasını önlüyordu. Kapalı göz kapaklarını aralayıp bıkkınlıkla bir nefes alırken neden tam anlamıyla kendini rahat hissetmediğini düşündü. Adrian başlıca düşüncelerinin demirbaşıydı, birbirleri için bir anlam ifade etmeden hayatlarına ortak olmuş, yetmezmiş gibi kendilerine yük edinmişlerdi. Üstelik Adrian, sorgusuz şekilde isteklerini yerine getiriyordu. Bir oyunun parçası olmaktan rahatsızlığı da eklenirken dertlerinin üzerine neden rahat olmadığını biliyordu. Bir yandan yaşadıkları ve dertleri, diğer yandan karmaşık hisleri ve Adrian onu fazlasıyla zorluyordu.

Ellerini daldırdığı köpüklerle bir süre oynadıktan sonra elini havaya kaldırdı. Parmaklarının arasından kayıp diyen su ile köpüğe gülümsedi. Parmaklarının uçları buruşmuş ve pembeleşmişti. Gerinirken kollarını havaya kaldırarak içini çekti. Adrian’ı düşünmeye devam etti. Ne zaman eve geleceğini söylememişti ama geç geleceğini tahmin ediyordu. Dudaklarını kemirmeyi bırakmasının ardından ayaklandı. Tıpayı kaldırıp suyu boşalttıktan sonra durulanmaya başladı. Suyun sesi dışarıdaki bütün sesleri bastırıyordu. Adrian’ın eve gelişini haber eden kapının gürültülü örtülmesini ya da üst kata çıkan merdivenlerden paldır küldür gelen sesleri özellikle de odaya girdikten sonra Jessie’ye seslenmesini de duyamadı.

Dışarıda geçirdiği birkaç saat sonrasında Adrian kendini eve doğru ilerlerken buldu. Bir an önce eve gitmeyi istiyor, Jessie ile konuşmayı düşünüyordu. Onunla konuşmaya ihtiyacı vardı. Arabasını garaja park ettikten sonra zili çalmadan anahtarıyla eve girdi. Uyuşuk adımlarını ilk önce salona daha sonra mutfağa yöneldi. Buzdolabının kapısını açıp soğuk suyu çıkardı. İçi kurumuştu. Sürahiyi tezgâha koyarken saatine baktı Yelkovan ikiyi gösteriyordu. Jessie’nin gün boyu ne yaptığını merak etti. Belki kitap okuyordu ya da bir filme takılı kalmıştı.  Bilgisayardan bir şeylere bakıyor da olabilirdi. Her türlü ihtimali göz önünde bulundurarak üst raftan çıkardığı büyük bardağa soğuk suyu boşalttı ve ardından bardağı dudaklarına götürdü. Susuzluğunu giderirken tek solukta tüm suyu mideye indirdi. Sürahiyi tekrardan buzdolabına bardağı da bulaşık makinesine yerleştirdikten sonra mutfaktan çıktı.

“Jessie,” diye seslenirken geldiğini haber vermek istiyordu. Beklediği cevabı alamayınca kaşları çatıldı. Neredeydi bu kadın, bilmiyordu. İçini kaplayan boşlukla Jessie’nin başına bir şey gelmesinden endişelenerek adımlarını sıklaştırdı. Hızlı ve sert adımları merdiveni döverken yukarı tırmandı.

Jessie’nin ilk geldiği gece ağırladığı odaya büyük adımlarla ulaştığında hızla içeri daldı. Yine hırsızından eser yoktu. Bir an gitmiş olabileceği geldi aklına. Belki de değerli birkaç şey bulmuş ve izini tozuna katarak kaybolmuştu ortalıktan. Olurdu belki, diye düşündü sonra. Çenesi kasılırken yüreği öfkeyle çarpmaya başladı.

“Jessie!“ dedi bu sefer daha yüksek bir sesle ama yine en ufak bir ses yoktu. Ya duymuyordu ya da evde yoktu. Sinirle kendi odasına doğru ilerledi. Burada da yoksa kadını eline geçirdiğinde çok şey gelecekti başına. İçeri girdi. Yoktu. Sinirle dişlerini gıcırdattı. Bu sefer gözlerine banyo ilişti. Olabilir düşüncesiyle banyoya yöneldi. Hızla açtığı kapı ile aralıkta dona kaldı. Jessie duş alıyordu!

Beyaz teni suyun altında parlıyordu. Pencereden sızan güneş kadının bedenini sarıp onu ilahi bir varlıkmışçasına şereflendiriyordu. Adrian’ın nutku tutuldu. Ağzı kurudu, oysaki biraz önce susuzluğunu gidermişti. Hayır! Bu susadığı için olmamıştı. Bunun sebebi gözleri önündeki melek görünümlü hırsızınaydı. Islak sarı saçları kalçalarına kadar uzanıyor o iki tatlı yuvarlağı olabildiğince seksi bir şekle sokuyordu. Kımıldamak istedi, durduğu yerden ama başaramadı. Değil ayaklarını kımıldatmak göz kapaklarını bile kırpamıyordu.

Acemi HırsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin